İYİ Parti'nin Cumhur İttifakı'na yanaşmasına hayır
Meral Hanım bugünkü meclis konuşmasında Hz. Peygamber, Hz. Ali ve sahabe arasında geçen; kötülükler karşısında ısrarla nasıl iyi olunması gerektiğine dair muhabbeti örnek verirken iyi parti camiasına yaşatılan kötülükleri unutmaya hazır olduğumuz, buradan da cumhur ittifakı ile hareket etmek veya oraya dahil olmak şeklinde anlaşılmasını murad ediyorsa buna taban olarak şiddetle karşı olacağımızın bilinmesini isteriz. Böyle bir niyetle konuştuğunu düşünmüyorum ancak taban hissiyatının ve hassasiyetinin anlaşılmasına dikkat çekmek istedim.
Buyursunlar; bu yazıma yapılacak yorumlardan bir anket sonucu çıkarabilirler, taban ne düşünüyor diye?
Bence Cumhur İttifakı ile anlaşma zemininin olabileceği anlamına gelebilecek mesajlardan kaçınmak lazım. Aksine o murad ettiğimiz gün geldiğinde bugünün muktedirlerine o gün "Siyasette metal yorgunluğu ne anlama geliyor hele bir izah eder misiniz" sorusunun sorulacağına dair mesajların verilmesini bekliyoruz.
"Güçlendirilmiş parlamenter sistem"e dönme çalışmasına mecliste grubu bulunan tüm patiler katılabilir, bunun bir mahsuru yok. Ancak ve ancak özenle dikkat edilmesi gereken bir husus var ki; son 18 yıla dokunulmazlık zırhını giydirerek cumhur ittifakı vesayeti altında sözde "Güçlendirilmiş parlamenter sistem"e geçmiş olmanın bir anlamı olamayacaktır.
Mümkünse İYİ Parti kuruluş meşruiyetini "Güçlendirilmiş parlamenter sistem"e dönme misyonuna oturttuğu için onun çalışmasını da bizatihi kendisinin yapıp bir an önce ete kemiğe büründürerek kitabileştirip millete takdim etmesi lazım.
Diplomasi dili ve devlet adamlığı
Bir devlet adamının hafızasında "Diplomasi dili"ne dair kısıtlı sayıda sözcükler varsa; en övünç duyduğu husus içinden çıktığı semt veya mahalle kültürü ise ve de kullandığı dil bu mahalle dilinin tesirinden kurtulamayıp sürekli ondan besleniyorsa; bu kadar arızalı bir dil ile dış dünyaya halimizi izah edip, hakkımızı arayarak sorun çözmek elbette mümkün olmayacaktır.
Muktedire yanlışının hatırlatılması karşısında danışmanlar veya metin yazarları azarlanmak veya cezalandırılmak gibi bir tehditle karşı karşıya olduklarını hissiyatı içinde oldukları sürece "Yanlış dil" ve "Yanlış söz"den kaynaklı her türlü riski muktedirin üzerine yıkarak kendileri için en kolay olanı tercih ederler; yaranma veya argo deyimle yalakalığı.
Demek ki bir ülkede her yönü ile muktedir olma hali o kimsenin devlet adamlığına taşınması için yeterli olmayabilir. Oysa ki dünyanın herhangi bir ülkesinde bu kadar kesintisiz muktedir olmuş bir "Devlet adamının" oturmuş ve genel kabul görmüş saygınlığının olması ve o saygınlığının da dünyada uluslararası ilişkilerde o ülkeye büyük avantajlar sağlaması beklenir; aynen kurucu Başbuğ Mustafa Kemal Atatürk ismine olduğu gibi. Böyle bir saygınlık oluşmamışsa onun nedeni, o muktedir insanın varlığından kaynaklı yaşanan demokrasi eksikliğidir.
Devlet adamları da elbette sert konuşabilirler ama bunu boşuna tanımlanmamış olan "Diploması dili" ile yapmak durumundadırlar. İşte bundan dolayıdır ki; bu dili en iyi kullananlara "Monşerler" denmiştir. Bu tanıma vakıf olmayanların, hatta duyunca komplekse kapılanların dış politikada sorunları çözmek değil aksine sorunlar yumağını büyütecekleri aşikar değil mi.
İYİ Parti'nin üçüncü yıl dönümünde hissettiklerim
Bu gün benim için; irademin gasp edilerek, cumhuriyet değer ve kazanımlarının iğdiş edilip devletimizin değiştirilip, dönüştürülmesini gaye edinmiş birilerinin muktedirliğine amade kılmak isteyenlere "Sizin haddinize mi düştü" diyerek dayatmalara tekmeyi vurup, kişiliğime ve irademe sahip çıkmanın keyfini yaşamışlığımın yıl dönümü.
"Yaşadın da ne oldu?" diyenlere sözüm; vallahi ne düşündüğünüz şu an için umurumda bile değil ama sonuçta ben ve bir çoklarımız bu keyfi yaşadık. Tek adamlı partili cumhurbaşkanlığı sistemi denen bu ucube sistemi getirenlerin bile bundan kurtulmak istediği bir süreçte, buna itiraz etmiş ve devamına yol vermemek için mücadelesini ortaya koymuş "Cesurlar"dan olmak elbette son derece keyif verici. Türk demokrasi tarihi tekrar yazıldığında üç beş sayfanın da bizler için ayrılacak olmasının keyfini şimdiden yaşar gibiyim.
İYİ Parti'nin üçüncü kuruluş yıl dönümü. Varlığı Türk demokrasisi açısından büyük bir kazanımdır. İnşallah umut olmaya da devam edecek ve ilk seçimlerde de bunun sonuçlarını alıp sonra da gereğini yapacaktır.
Metal yorgunluğunu aslında bizler ne olarak bileceğiz
Fetö'cü diyemedikleri için adını "Metal yorgunluğu" koyup görevlerinden uzaklaştırılanlar, muktedirin koruma kalkanı ile her birisine dokunulmazlık zırhı giydirilirken;
İYİ Parti'nin varlığından ve her geçen gün artan gücünden, siyasi ikballerine yönelik bir tükenişin işaretini alanların o'su, bu'su, şu'su; velhasıl kelam alayı, partiyi sindirme ve susturma sopasına dönüştürülmüş fetö üzerinden milletin nezdinde itibarsızlaştırma gayretlerini olabildiğince artırmaya devam ediyorlar.
Elinizden geleni arkanıza koymayın. Bu millet dört ay hapis yatmış mağduru devletin en tepesine nasıl ki taşımışsa; İYİ Parti ve onun genel başkanına da aynı şansı fazlasıyla verecektir.
İsterseniz Meral Akşener hakkında açılmış; ne hikmetse görüşülmesi yapılmayan, gizlilik kararı alınmış davayı da devreye sokun. Hodri meydan.
Eski Sağlık Bakanı Osman Durmuş'u kaybettik
İnanmışlık ve adanmışlığından beslenen ilkeselliğini işine ve günlük yaşamına da yansıtmış olan 57. Hükumetin Sağlık Bakanı; ülkücü, Türk milliyetçisi Osman Durmuş Hak'ka yürüdü.
Tarihe ismi; Türk milletinin kanının toplanarak gen yapısı üzerine kurgulanmış bir ABD projesinin amacını fark ederek o günkü şartlarda linç edilmeyi göze alıp karşı çıkarak misyonunun gereğini yapan insan olarak geçecektir.
Türk milletinin ve özelde tüm ülkücü camianın ismine saygıda tam mutabık olduğu bir insan olmak ve dünyadan bu saygınlık ile göçüp gitmek; ne mutlu ona.
Allah rahmet eylesin. Ruhu şad, mekanı cennet olsun...