İYİ Partililer, Doğu Türkistan'daki Çin zulmüne dikkat çekmek için İstanbul'da bir araya geldi.
Fatih'teki Saraçhane Parkı'nda İYİ Parti teşkilatları, Doğu Türkistan Kültür ve Dayanışma Derneği ve çok sayıda sivil toplum örgütünün bir araya geldiği protestoya çok sayıda vatandaş da destek verdi.
Çin hükümetinin Doğu Türkistan'da 1 milyonu aşkın Türk'ü esir kamplarına doldurmasına tepki gösterilen programda İYİ Parti İl Başkanı Satuk Buğra Kavuncu da basın açıklaması yaptı.
AKP hükümetinin bu zulme tepkisiz kaldığına dikkat çeken Kavuncu, "Çin’e verilmiş bir sözünüz mü vardır?" diye sordu. Kavuncu, açıklamasında "Ne yazık ki; Çin Hükümetine, Türklere yapılan insanlık dışı uygulamaları soran ülkeler içinde Türkiye yoktu" ifadelerini kullandı.
Kavuncu'nun açıklamaları şöyle:
"Çin’in Doğu Türkistan bölgesinde yaşayan ve sayıları 40 milyondan fazla olan Uygur Türk’ü soydaşlarımız Çin’in insanlık dışı uygulamalarından dolayı acı çekiyor. Çin hükümetinin, milyonlarca Uygur Türk’ünü “Eğitim Kampları” dedikleri zulüm kamplarında yargılama olmaksızın toplaması, başta Kanada olmak üzere bazı ülkelerin tepkisini çekmişti. Ülkeler, Çin hükümetini uyaran bir mektup göndererek; Türklere karşı yapılan İnsan Hakları ihlalleri ile ilgili açıklama talep etmişlerdi. Bu tutuklular katı bir gözetim altında, psikolojik baskılara tabi tutulmakta, ana dillerini, dinlerini ve kültürlerini terk etmeye zorlanmaktadırlar. Kampların dışındaki Müslüman Türk Halk ise çok yoğun izleme sistemleri, kontrol noktaları ve kişilerin birbirlerini gözetlemeleri gibi temel insan haklarına alenen ayaklar altına alan yollarla büyük bir baskı altında yaşamaktadırlar. Birleşmiş Milletler Irk Ayrımcılığının Kaldırılması Komisyonu tarafından 30 Ağustos 2018 tarihinde yayınlanan rapora göre, 1 milyona yakın Uygur Türkü 'terörizmle mücadele' gerekçesiyle zorla kamplarda tutulmaktadır. Bu uygulama ve baskıların gündeme getirilmesi, asla Çin’in iç işlerine karışmak olarak değerlendirilmemeli, milyonlarca Müslüman Türk’ün, tüm dünyanın gözü önünde asimilasyona uğramasına izin verilmemelidir.
Ne yazık ki; Çin Hükümetine, Türklere yapılan insanlık dışı uygulamaları soran ülkeler içinde Türkiye yoktu.Göstermelik bazı tepkiler dışında, Türk dış politikasında Doğu Türkistan’ın adı bile telaffuz edilmiyor.
Sanki yok sayılıyor, sanki zulüm olmuyormuş gibi gözler kulaklar kapatılıyor. Doğu Türkistan’da milyonlarca Türk kamplara alınıyor, ağır koşullarda, asimilasyona tabi tutuluyor. Seslerini duyan yok. Biz İYİ Parti olarak soydaşlarımızın yaşadığı zulmü anlatmaktan asla vazgeçmiyoruz. Ve biz o kapalı gözleri kulakları açmak için çabalıyoruz.
Doğu Türkistan uzak geliyor kimilerine. Halbuki soydaşın olduğu her yer yakındır bize. Sevinci sevincimiz, derdi derdimizdir. Soydaşlarımızın başındaki dertle ilgili ne yazık ki hükümetten bir ses yok.Doğu Türkistan uzak geldi diyelim. Çin’deki insanlık dışı uygulamalardan kaçarak hayatlarını kurtarma telaşıyla Anavatanları Türkiye’ye sığınan, aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu 11 Uygur Türk’ü günlerdir Atatürk Havalimanı’nda giriş izini beklemekteyken de hepsi suskundu. Zulümden kaçıp sığındıkları anavatana alınmak için neden bekletildiklerini İYİ Parti’den başka soran yok. Soydaşımızın burada, yanıbaşımızda yaşadığı sıkıntıya bile çıt çıkarmadılar.Türkiye Cumhuriyeti Devleti soydaşlarına sırtını dönmeyecek kadar büyük bir devlettir.
Sadece bu büyük devleti İYİ yönetmeye ihtiyaç var. Dış politikayı devlet ciddiyetiyle, bu devletin büyüklüğüne yaraşır şekilde yapmaya ihtiyaç var.Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin gölgesi dahi soydaşlarının üzerindeki kara bulutları dağıtmaya yeter. Yeter ki devlet, devlet gibi yönetilebilsin.Biz İyi Parti olarak Hükümet ve Devlet yetkililerine sesleniyoruz; Bu tepkisizlik, bu sessizlik nedendir?
Çin’e verilmiş bir sözünüz mü vardır? Yoksa soydaşlarımızdan bihaber misiniz? Suriye için, Arakan için akıttığınız gözyaşlarınız dökülürken sızlayan vicdanınız, Doğu Türkistan’daki soydaşlarımızı neden görmüyor? Artık kayıtsız kalmayın! Türk Devleti’nin büyüklüğüne yakışır bir duruş sergilemeyi en azından deneyin."
YENİDEN AYDINLANMA DERNEĞİ DE BİR AÇIKLAMA YAPTI
Öte yandan Yeniden Aydınlanma Derneği de yazılı bir açıklama yaparak Doğu Türkistan'da yaşananlara dikkat çekti. Açıklama şöyle:
Bugün Doğu Türkistan’da kocaman bir trajedi yaşanmaktadır.
21. yüzyılda Çin’in Doğu Türkistan Türklerini toplama kamplarına attığı, buralara gönderilenlerden uzun süre haber alınamadığı haberleri geliyor. Bu uygulama ile Çin hükümetinin Hitler, Stalin ve Jivkov’a rahmet okuttuğu söylenebilir.
Dini yaşam topluma aittir. Genellikle başka bir toplumun egemenliğinde kalan bir toplum sosyolojik olarak dini ritüeller üzerinden kimliğini korumaya çalışır. Çin yıllardır Doğu Türkistan’da dini yaşantıyı özel hayata hapsetmiş durumdadır. Son zamanlarda özel hayata da müdahale edilmekte olup, evlerde Kuran-ı Kerim ve seccade yasağı uygulanmaktadır. Yani Uygur Türklerine kısaca “Bu topraklarda Çin egemenliği hüküm sürer, ancak bu da yetmez. Kendi vatanında kimliğinle de yaşayamazsın, hatta kendi vatanında aile içinde bile kendi kimliğinle yaşayamazsın” denilmektedir.
Ülke dışına çıkışın bile yasaklanması ise “Seni bu topraklara hapsettim, buradan başka yere hicret dahi edemezsin, burada açık hava hapishanesinde benim kulum ve kölem olarak nefes alacaksın, o da ben izin verdiğim müddetçe” demektir.
Uygur Türklerine haberleşme hakkı bile yasaklanmış durumdadır.
Uygulamalar açıkça insan hakları ihlalidir. İnsanın fiziksel yaşamı, dini yaşantısı, seyahat özgürlüğü ve haberleşme hakkı insan hakları gereği insanoğluna haktır. Bu hakları ihlal eden devlet ve toplum kendi tarihine kara bir leke bırakmış olur.
Hangi toplum üretirse üretsin insanlığın kültürel, sosyal, siyasal, estetik, ahlaki, bilimsel üretimleri insanlığın gelişmesine hizmet etmiştir. Bu sebeple yerel kültürel mirasın insanlığın ortak sorumluluğunda olması gerektiği gibi bu miras ve bu mirası üreten toplumlar gerekli saygıyı hak etmektedirler.
Yüzyıllardır kültürel olarak Doğu Türkistan olarak isimlendirilen coğrafya çoğunlukla Türkçenin çeşitli lehçelerini özellikle Uygur lehçesini konuşan Türk milletinin yurdudur.
Türk milleti ise bu coğrafya da madenleri işlemiş, atı evcilleştirmiş, sulama kanalları ile yüksek seviyede tarım yapmış, tahta kalıplar üzerinden işleyen bir matbaa icat etmiştir.
Türkler bu coğrafya da Kaşgarlı Mahmud’un mirasının taşıyıcılarıdır. Tarım havzasının verimli toprakları yüzyıllar öncesinden yerleşik hayata geçilişin şahidi olmuştur.
Her şeyi bir kenara bıraksak Doğu Türkistan Türklüğünün insanlığa yaptığı sadece bilimsel ve kültürel katkılar sebebi ile bile insanlığın kendilerine borcu vardır.
Yavuz hırsız ev sahibini bastıramayacak, Türk milletine diz çöktürülemeyecektir.
Bizler buradan Çin hükümetine;
“Zulmü kendi tarihine miras olarak bırakma, bu yolu terk et!”
Bütün Dünya’ya ve Birleşmiş Milletlere;
“İnsan olmanın onuruna sahip çıkın!
Türkiye ve diğer Türk Cumhuriyetleri hükümetlerine;
“Sustuğunuz ses çıkarmadığınız, tepki göstermediğiniz sürece zulmün artığına ve daha sonra sizlere ulaştığına şahit olacaksınız. Eğer stratejik ve ticari bir çıkar düşünüyorsanız, bu stratejik ve ticari çıkarın gereğini Çin hükümetinden de beklemelisiniz ve gerekli tavrı sergilemelisiniz.”
diye sesleniyor,
dini hassasiyetlerle Filistin, Myanmaar gibi dramlar karşısında avazı çıktığı kadar bağıranlara ise;
“Doğu Türkistan, hem Müslüman, hem de Türk yurdudur. Bu tepkinizi Doğu Türkistan söz konusu olduğunda niye göremiyoruz? Yoksa Doğu Türkistan’ın isminde ki ‘Türk’ sizin için söylenen ‘Türk düşmanlığı’ yargısı için turnusol kağıdı görevi mi yapıyor?”
diye soruyoruz.
Haydi ortaya çıkın ve zulüm söz konusu olduğunda her şart altında her türlü zulme karşı çıktığınızı görelim. Eve lazım olan camiye haram olduğuna göre; zulüm haykırışlarınız ve “Ey!” nidalarınız öncelikle Doğu Türkistan için lazımdır. …ve sizde bu öncelik yoksa tarih diğer nidalarınızın da samimiyetinin olmadığı hükmünü vermekte gecikmeyecektir."