DEMOKRASİ VE DEĞİŞİM TALEBİNİN SONUCU; İYİ PARTİ
Türk milliyetçileri 3 Kasım 2002 seçimlerinden milliyetçilerin partisi MHP’nin baraj altı kalması ile Türk milliyetçileri hem kendilerini, hem de geçmişte kendileri ile birlikteymiş gibi görünen sağ grupları ve İslamcı hareketleri sorgulamaya başlamıştır.
Siyasal İslami referans alan bir parti iktidardadır ve tüm tarikatlar, cemaatler ve eski tüfek sağ liberaller artık ya bu partide, yada destekçisi olmuştur. Başbuğ Türkeş’in 1978’de Doğu Blokundan gelen kominizim tehlikesine karsı “solun ihanete varan hareketleri yüzünden, sağ ile olan kavgamızı erteledik” ifadesi, Başbuğ Türkeş’in vefatından sonra ertelenen kavgayı geç de olsa, Azmi Karamahmutoğlu’nun “sağ ile ertelediğimiz kavgamızı başlatıyoruz” şeklinde ifade etmesi, aslında milli varlığımız için komünizm tehlikesinin geçtiğini, bunun yerini siyasal İslam, din istismarı ve kimliksizliği dayatan kapitalist bir sağcılığın millet için yeni tehlikeler olarak yer tuttuğunu ifade etmiştir. O dönemin gençleri olarak tarihi anlam taşıyan bu manifestoyu hepimiz aslında çok iyi anlamıştık.
2002 Yılından sonra yeni iktidarın en sert muhalifi Türk milliyetçileri, Cumhuriyet ve kurucu değerlerinde adeta emniyet kemeridir. Fakat 2007-2011-2015 seçimleri dahil Milliyetçiler hiçbir seçimi AKP karsısında kazanamayacak, Türk milliyetçiliği bir fikir değişiminden ziyade, yöntem ve yönetim değişikliği talep edecektir. Türkiye de siyasi partiler kanunu, seçim yasası ve parti tüzükleri bir genel başkan yada yönetim değişikliğine anti demokratik bir şekilde asla izin vermemektedir. 2002 Sonrası ilk önce Ramiz Ongun kongrede aday olur fakat kazanamaz. Devamında Ümit Özdağ salona sokulmaz, Koray Aydın olağanüstü kongre çağrısı için gerekli 246 imzayı toplar fakat genel merkez kabul etmez. 2012 Olağan kongrede Koray Aydın genel başkan adayı olur tüm Anadolu ve Ege illerindeki delegeler üzerinde başarılı olmasına rağmen büyükşehir delegelerinin ağırlığı ile Devlet Bahçeli kongreyi kazanır. En son olarak 7 Haziran - 1 Kasım 2015 seçimleri arası 3 ayda neredeyse yarı yarıya vekil kaybetmesi ile MHP'de olağanüstü kongre süreci baslar. Hem geçmiş yıllarda genel başkanlığa aday olan Ümit Özdağ, Koray Aydın, Meral Akşener ve Sinan Oğan aday olarak imza toplamaya baslar. Devamı ise bilindiği gibi, tehditler, hakaretler, ithamlar , iftiralar, kongreden kaçmalar, ihraçlar ve sonuç olarak yeni bir parti kurulmasına karar verilir. Üç ayda tüm teşkilatlar kurulur ve yedi aylık parti seçimlere girer. Yüzde 10 oy alır ve 43 milletvekili çıkarır.
Ülkenin içinde bulunduğu durum, hükümetin tüm kamu kurum kuruluş ve basın yayın araçlarını tek taraflı propaganda amaçlı kullandığını düşünürsek, hem de MHP'nin verdiği desteğe rağmen AKP seçimi çok zor ve az bir farkla kazanmıştır. Aslında rakiplerine karşı bu kadar baskı, elindeki bu derece güç ve imkana rağmen AKP başarısızdır. Ancak İYİ Parti kuruluşundan itibaren Genel Başkanı Meral Akşener’e toplumun çok farklı kesimlerinde sevgi duyulması hem kendisinde, hem de İYİ Partililer'de daha yüksek bir beklenti içermiştir. BU SEVGİ GERÇEKTİR. Oy farklı, sevgi gerçeği farklıdır. Dikkat ederseniz toplumun hiçbir siyasi kesiminden Meral hanıma olmazsa olmaz bir düşmanlık ya da ön yargı yoktur.
İşte tam da bu hükümet tarafından görülmüş CHP adayını öne çekecek hamleler Erdoğan ve ekibi tarafından bilakis ortaya konulmuştur. Meral Akşener’i görmeme-göstermeme, TV, basın, medya tarafından dikkate alınmama daha çok CHP adayını muhatap alma ve öne çıkarma bir Tayyip Erdoğan taktiğidir. Bu taktik başarılı olmuş CHP'deki duruma isyan ederek İYİ Parti'de konumlanan yüzde 6-7 arası bir CHP seçmeni geri gitmiştir. Nasılsa 2. tura CHP adayının kaldığını düşünen ve Meral Akşener’e gelmesi beklenen oylar da CHP adayı seçileceğine bari ilk turda Erdoğan seçilsin algısı ile Meral hanıma ve İYİ Parti yerine sayın Erdoğan’a yönelmiştir.
Türkiye şunu biliyor ki sağ seçmen istisnalar haricinde sola oy vermekten imtina ediyor. Bir de beklenenin üzerinde yaşanan listelerdeki krizler beklenenden az oy alınmasına sebep olmuştur. Sonuç; İYİ Partililer'in ve Meral Akşener’in beklentisine göre başarısız, ancak topluma, seçmene ve siyasi çevrelere göre ise başarılıdır. 7 aylık bir parti tüm baskı ve engellemelere rağmen kasasında beş kuruş parası olmadan, hem de seçime sokmamak ve hazırlıksız yakalamak için her türlü siyasi manevranın baskının yapıldığı bir ortamda başarılı bir seçim geçirmiştir. Kısaca diyebiliriz ki İYİ Parti ve İYİ Parti'yi oluşturan sebep sonuç ilişkisi öncelikle Türk milliyetçilerinin hem kendi teşkilatlarında hem de ülkenin siyasi partiler yapısında; Yönetim, yöntem, yönetişim ve demokrasi taleplerine dair uzun mücadeleler sonucu ortaya çıkmış bir sonuçtur.
Son kongre konuşmasında parti kimliği Genel Başkan Meral Akşener tarafından net bir dille ortaya konulmuştur. Meral hanımın konuşmasının tamamını dinledim ve satır aralarında aldığım notlar neticesinde partinin fikir, düşünce ve ideolojik kimliği dört temel ana kolon üzerine oturmaktadır.
1. Cumhuriyetçi-kurucu değerlere bağlı 2. Türk milliyetçisi-(kültürel milliyetçilik temelinde sloganist değil, proje ortaya koyan icracı bir milliyetçilik) 3. Muhafazakar-Dini değerlere saygılı (ben mukaddesatçı demeyi uygun buluyorum) 4. Demokrat (klişe bir siyasi düşünceden ziyade, demokrasiyi demokratik değerleri, hukukun üstünlüğü çerçevesinde benimsemiş ,içselleştirmiş ve bunu kurumsallaştırmış bir demokratlık hedeflenmeli)
İYİ PARTİNİN KİMLİĞİ VE DÖRT TEMEL İLKESİ
- İYİ Parti; Cumhuriyet’in temel değerlerine ve kurucu ilkelere bağlı bir partidir. Milli Mücadele, cumhuriyetin temel ilkeleri, Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarına minnet ve şükran duymalı ve bu değerleri siyasi tartışmaların tarafı olmaktan kurtarmalıdır.
- İYİ Parti; Geçmişten bu güne Türk milliyetçiliğinin tarihi, kültürel mirasını takip ederek Türk milliyetçiliğinin tarihi ve fikri tecrübelerinden ders çıkararak, kültür temelli, milleti sosyolojisini esas alan, modern değerleri benimsemiş, bilim ve aklı öne alarak proje esaslı, gelişmeci, ilerlemeci bir milliyetçilik ortaya koymalıdır. Bunun yanında laik ama dine saygılı bir Türk milliyetçiliğini benimsemelidir.
- İYİ Parti; Mukaddesatçıdır. (Muhafazakarlık kendi anlamında kullanılmadığı için gerçek ihtiyacı karşılamadığı gibi çarpıtılması da kolaydır, bunun yerine mukaddesatçı daha anlamlıdır) mukaddes değerlerin içeriği çok daha geniş ve istismarı önleyicidir. Türklerin Horasan’dan- Anadolu’ya getirdiği bu gün dahi nenelerin dedelerin yaşadığı saf, temiz, berrak, anlaşılır bir İslam ve ahlak anlayışı, ötekileştirmeyen -kucaklayan, gönülleri kazanmayı esas alan bir bakış açısını ortaya koymalıdır. Hoca Ahmet Yesevi, Hacı Bektaş veli, Yunus Emre, Ahi Evran gibi... Gönülden gönüle köprüler kuran bir anlayışla mukaddesat kavramının içini doldurmalıdır. Böylelikle din ve diğer kutsalların siyasal istismar aracı ve toplumsal bir kamplaşmaya alet edilmesinin önüne geçilmelidir.
Türk milletinin tarihi boyunca, din ve mukaddesat değerleri arasında Alevi-Sünni temelli bir çatışma olmadığını her ikisinin de Türklere özgü bir takım özelliklerinin olduğunun bilincinde olunmalıdır. Bu şekilde kültürel farklılıklarımızın tefrika aracı değil, bilakis kültürel zenginliğimizin ve gücümüzün öz kaynağı olduğu farkında olunmalıdır.
- İYİ Parti; Demokrattır. Bu demokratlık bir partinin devamı ve sadece dilde bir demokratlıktan ziyade, bireye kıymet veren, demokrasiyi bir tavır, bir yaşam biçimi bir davranış modeli haline getirmiş “Milliyetçi fikir – Demokratik tavır” diyebileceğimiz bir anlayışa sahip olunmalıdır.
- Bu dört ana temel değer ne bir biri ile çatışır ,ne biri, ötekine tercih edilir, zaten böyle de bir mecburiyet söz konusu değildir. Bir Türk vatandaşı uğruna binlerce şehit, kan ve can verilen ve binlerce şehidin yetimi dulu öksüzü tarafından bin bir zorluk ve imkansızlıklar içinde kurulmuş Türkiye Cumhuriyeti devletinin kurucu değerlerine sahip bir Milliyetçi olabilir, bu değerlere sahip olmak sizi dinsiz ya da mukaddesatınızdan uzak yapmaz... Bilakis isterseniz dindar yada dine saygılı ve hürmetkar biriside olabilirsiniz. Tüm bunların yanında demokrat bir tavır sahibi iseniz zaten sizin gibi yaşamayan, düşünmeyen ya da farklılıkları olan insanlara da saygı duyabilirsiniz. Bu hem hukukun üstünlüğünü esas alan demokrasi ile yönetilen bir toplumun genel geçer bir zorunluluğu, hem görgü kurallarının icabı, hem de toplumsal dayanışma, milli birlik ve beraberlik için zaruri bir durumdur. Bilakis bu güne kadar tek bir değer üzerine konumlananlar diğer değerlere tercihe zorlanmıştır. Toplumsal ve siyasi geleceğimiz açısından bu hem ötekileştirici hem de toplumsal kamplaşmanın temel aracı haline gelmiştir.
- Kısacası bir insan arzu ederse Cumhuriyetçi, Mukaddesatçı, Türk milliyetçisi ve demokrat olabilir. Buna hiçbir engel yoktur.