Aha da buraya yazıyorum; Cumhur İttifakı'nın bu tutarsızlığı, iktidardan gitmemek için kurguladığı akla hayale gelmeyen atraksiyonları, hele ki yeşil paraya tamahı devam ettiği sürece gün gelir de Gülen yine ABD'yi arkasına alıp "Size ihtiyaç duyduğunuz doların temini için söz veriyorum" dediği an ülkeye elini kolunu sallaya sallaya gelir, devamında tüm yandaşları aklanır ve tutuklular ise affedilebilir.
Devlet Bahçeli bunun gerekçesini; Ekonomik krizlerden mütevellit yaşamakta olduğumuz olağanüstü halin devlet ve millet üzerindeki tahribatının varacağı neticeleri hatırlatarak devletin bekasına bağlar, Erdoğan da; "Her şeyi 'Nas'a göre yapıyoruz, Allah tövbe edenleri affederken biz neyiz ki affetmeyelim?" der işi dine bağlar, yandaşları ise bu minvalde TV'lerde tepinerek anlatmaya başlarlar ve karşı çıkanları da iş birlikçi ve hain ilan ederler.
15 Temmuz ihanetinin arkasındaki finansörün Birleşik Arap Emirlikleri'nin olduğunu söyleyip sonra da yeşil dolarlar gösterildiğinde her şey unutulunca; başka nelerin unutulabileceği sorguladım ve ilk etapta aklıma bunlar geldi.
Öyle ya; beş defa evden kaçan ve her defasında geri gelen kız o gece evde yoksa akla ilk gelen, mal güderken uçurumdan aşağı düşmüş olması ihtimali değil, gene bir herife kaçmış olması ihtimalidir!
Aman aman çok dikkat etmek hata yapmamak gerekiyor
Sakına sakın, şu veya bu haklı nedenlere dayandırılsa bile İYİ Parti'nin gezi ve toplantılarının provoke edilmesinde olduğu gibi AKP'nin olmasını çok arzuladığı sokak gösterileri gibi eylemlere girişmeyin, yapılmak istenenlere katılmayın.
Şunu kesinlikle unutmayalım ki; AKP öyle veya böyle gidici. Demokratik yollarla hiç zorlanmadan güle güle diyeceğiz bunlara. Ancak bizler için en büyük hata, bunların en iyi beslendiği "olağanüstülük" hallerinin tecelli etmesi gibi şeytani kumpaslara düşmek olacaktır. Unutmayalım ki yaklaşık yirmi yıllık AKP iktidarında bu uzun boylu sürecin devamlılığını sağlayan husus, yaşanan olağanüstü hallerden sürekli beslenerek süreçleri hep lehine çevirmiş olmasıdır.
Dolaysıyla haklı gerekçelere dayansa da yapılacak her türlü sokak hareketleri AKP'nin siyasi iktidarının ömrünü daha da uzatacaktır.
Ne gerek var; pazarda, markette her türlü çarşı, alışveriş merkezlerinde "Etiketlerdeki fiyatların protesto yürüyüşü" almış başını giderken bizler ahmak mıyız ki; sokağa çıkarak AKP için yağlı ballı bir suistimal alanı yaratıp ağrımaz başımıza çaput saralım, hatta işimizi zora sokalım.
Demirtaş'ın Millet İttifakı'na yaptığı öneriye gelince
Demirtaş'ın son çıkışını, yani Millet İttifakı öncülüğünde muhalefetin ortak miting yapma önerisini; Millet İttifakı'nın sinerjisini bozmak hatta dağıtmak için Cumhur İttifakı'nın, Demirtaş'ın serbest bırakılmasına karşılık kendisinden talep ettiği bir kurgunun devreye sokulmasıdır diye düşünüyorum.
Demirtaş eğer Cumhur İttifakı'nın başarısız olmasını , Erdoğan'ın da gitmesini istiyor ise; kayıtsız ve şartsız olarak "Birinci turda kendi adayımızı, ikinci turda ise Erdoğan'ın karşısında her kim olursa onu destekleyeceğiz" diyerek bunu deklare etmesidir. Bunu yaparsa Cumhur İttifakı hegemonyasının sona ermesi için ortak seçim mitingleri yapılmasına bile gerek kalmayacaktır, zira Abbas'ın yolculuğu kesinleşmiş olacaktır.
İYİ Parti bu oyunu bozmak için Demirtaş'ın önerisini olabildiğince en sert biçimde reddetmeli, CHP'nin de sıcak bakmaması için dikkatini çekmelidir.
Unutmayın AKP, önce Fetö sonra da ondan öğrendikleri ile siyasette her türlü kumpasları devreye sokarak muktedir olmuş ve aynı usullerle korumaya da devam ediyor.
Olacak şey değil; İYİ Parti, HDP ile hiç bir ilişkisi olmadığı hatta sürekli eleştirdiği, PKK'nın yanında gördüğü halde Cumhur İttifakı bileşenleri tarafından en ağır ithamlarla HDP ile işbirliği yaptığı şeklinde haksızca eleştirilirken Demirtaş kalkacak, Millet İttifakı'nın iki ana bileşeninden birisi olan İYİ Parti'ye rağmen HDP'nin de içinde olacağı muhalefetin ortak mitingler yapmasını önerecek. Bu bir öneri değil Millet İttifakı'na karşı kurgulanmış bir kumpastır.
Ve tekrar tekrar söylüyorum; Meral Akşener ve İYİ Parti, Cumhur İttifakı ve Demirtaş'ın oturup birlikte yazdıkları senaryoyu fark edip şiddetle reddederek tepkisini göstermelidir.
Diyeceksiniz ki mümkün müdür? Tabi ki mümkün! Yahu kazanmak için cumhuriyet tarihinin büyük katili Apo'dan yardım talep edenler neler yapmazlar ki?
Yine aynı siyasi akıbet bizi mi bekliyor?
Devlet Bahçeli, cumhuriyet hükümetlerin muktedirliklerinin sürekliliğini sağlamak için onların güvenliğinden sorumlu olmayı misyon edindi ve sürekli de bunun gereğini yaptı. Amma vebalin eninde sonunda hem destek olduğu hükümeti bitirdi hem de MHP'yi barajların altına itti.
Ülkücü irade 57. Hükümetin içinde olunmasını istememişti ama kendisi istediği için dahil olundu, final hüsranla bitti. Devlet Bahçeli dayatması ile AKP'nin istek ve emellerine sınırsız garantili destek verme sürecine girildiğinde ülkücü iradenin yine razı olmamasına rağmen düşündüğünü yaptı, AKP ve Erdoğan'ı muktedir etti. Anlaşılan o ki; Cumhur İttifakı'nın akıbeti de 57. Hükümetin akıbeti gibi olacak, erken seçim tarihini gene kendisi verecektir.
Bu iktidar değiştiğinde Devlet Bahçeli aynı misyonunun gereğini yapacak; seçilecek olan Millet İttifakı'nın cumhurbaşkanına "Ülkenin selameti ve bekası için yanınızdayız" diyecek, kurulacak hükümete destek verecektir. Ancak bunca yaşanan tecrübelerden sonra muhtemelen "Aman aman lazım değil, biz bize yeteriz" denilecek, en azından kendi kanaatimce böyle bir karşılığın verilmesi için yeterli siyasi tecrübeye sahibiz.
Aklımdan geçenler sizce garip mi? Bence değil. 1997 yılından beridir bir başka gezegende yaşamadım, bu ülkede, Devlet Bahçeli'nin siyaset yaptığı ülkede yaşıyorum. Aklıma yatmayan siyasi atraksiyonlarının her birisine yanında olmak adına üstün kerametler yükleye yükleye, nihayetinde yaşadığım hüsranlardan sonra edindiğim tecrübeler sonrasında bunları düşünüp, yazıyorum.
Geçmişe haksızca yapılan tüpgaz kuyruğu ithamları Cumhur İttifakı'nı çarptı!
Geçmişe ihanet edip nankörlük yaparsanız Allah'ın gazabı hem yönetenleri hem de yönetilenleri tutacaktır.
Zamanın şartlarını ve ruhunu dikkate almadan o günlerde yaşanmış gıda sıkıntısı veya tüp gaz kuyruklarına atıf yaparak bu gün yaşamakta olduğunuz kabızlıktan mütevelli yellenmeye gerekçe gösteremezsiniz.
Kıbrıs Barış harekatı yapılmış, doğru dürüst bir tek çıkarma gemimizin olmadığı şartlarda Türk milletinin çıkarlarını korumak ve kollamak için her türlü fedakarlığın yapılması gerekiyordu ve yapıldı da. Elbette ABD'nin koyduğu ambargo karşında sıkıntıların yaşanması mümkündü, teslim olmak değil karşı durma tercih edildi.
Bugün yaşanan sıkıntılar öküzün s.tığı taze boka ayağını vuran ve doğal olarak üzerine b.k sıçratan çocuk misali; BOP projesine dahil olmanın üzerimize sıçrattığı pisliğin bedelini ödüyoruz.
O günlerin yaşanan sıkıntıları bize Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti devleti gibi bir devleti armağan ederken, sizin yaşattığınız sıkıntılar ise Süleyman Şah Türbesi'ni kaçırmak gibi onur kırıcı bir utancı yaşattı.
Dolaysıyla, sıkıntıları yaşarken ne olur ara sıra da ihanetlerimizi düşünelim; Atatürk, Cumhuriyet onun her türlü değer ve kazanımlarına karşı olan ihanetlerimiz gibi...