Kaptan'ın yeni rotası: Batı

Ruhittin SÖNMEZ

Türkiye ve Rusya devlet başkanları Erdoğan ve Putin arasındaki ilişkilerin en iyi seviyede olduğu bir zaman diliminde Cumhurbaşkanlığı seçimlerimiz yapıldı. Putin seçim sürecinde Erdoğan’ın yeniden seçilebilmesi için müthiş destek verdi. 25 milyar dolar civarında olduğu söylenen doğalgaz ödemelerini erteledi. Seçim kampanyasında kullanılan Nükleer santral ile alakalı/ alakasız bir törenin yapılmasını bile kabul etti.

Buna karşılık aynı dönemde Türkiye’nin ABD ve AB ülkeleri ile ilişkilerinde soğuma oldu. Taha Akyol’un ifadesiyle, “Özellikle 2015’ten itibaren Batı’dan Erdoğan’a yönelen ‘otokrat’ suçlamaları ve hukuk ihlalleri açıklamaları Erdoğan’ı öfkelendirdi.

CB sistemi referandumu sırasında ‘bunlar Haçlı İttifakı’ diye konuştu… Merkel Almanya’sını ‘Nazi sizsiniz’ diye suçladı. (9 Kasım 2016)

‘AB üyeliğine ihtiyacımız kalmadı’ diye açıklamalar yaptı. (1 Ekim 2017)”

Sabah Gazetesi’nde Talha Köse’nin ifadesiyle, “Türkiye-AB ilişkileri son on yılda fazlaca yoruldu ve yıprandı. Karşılıklı olarak güven yitimi söz konusu oldu.”

Buna rağmen, Rusya'nın geçen yıl Ukrayna'yı işgal etme teşebbüsünden bu yana, Türkiye, Rusya ile Batı arasında, dengeli bir orta yol izledi. Bu süreçte ambargo altındaki Rusya'nın dışa açılan bir kapısı oldu. Rusya’ya ihracatını artırdı ve indirimli Rus gazı satın alarak ticari bağlarını genişletti.

Ukrayna tahılının Karadeniz üzerinden ihracatını güvence altına alan BM anlaşmasına yardımcı olarak, Rusya’nın da Batı’nın da işine yarayan akıllı ve dengeli bir politika izledi.

*   *   *

RUSYA İLE İLİŞKİLER ETKİLENECEK Mİ?

Erdoğan’ın her fırsatta “dostum Putin” diye hitap ettiği Rusya devlet başkanı Putin İsveç’in NATO üyeliğini asla istemiyordu.

Rusya savaş halinde olduğu da Ukrayna’nın NATO’ya üye olmasına da kesinlikle karşı. Rusya’nın güvenliği açısından tehlikeli buluyor.

NATO’ya yeni bir üye alınması mevcut üyelerin oy birliği ile mümkün. Cumhurbaşkanı Erdoğan, teröristlere destek verdiği gerekçesiyle, İsveç’in NATO üyeliğine “evet” demediği için süreç uzadı.

Ancak ABD Başkanı Biden ile görüşen CB Erdoğan İsveç’e NATO kapısını açtı.

Ayrıca Ukrayna devlet başkanı Zelenski İstanbul’a geldiğinde, Erdoğan “Ukrayna’nın NATO’ya üyelik talebi haklıdır” dedi. Ukrayna’ya silah verdiği halde NATO üyeliğine onay vermeyen ülkelerden de daha ileri gitti.

Rusya’ya esir düşen Ukraynalı komutanlar, Rusya ile yapılan esir takası anlaşması ile Türkiye’de kalmaları şartıyla ülkemize gönderilmişti. Erdoğan yapılan anlaşmaya aykırı olarak bu esirleri ülkelerine (Ukrayna’ya) gönderdi.

Bu hamlelerin Erdoğan- Putin dostluğunu nasıl etkileyeceğini zamanla göreceğiz.

*   *   *

Türkiye’nin geleneksel rotası olan Batı’dan uzaklaşmanın da ciddi bedelleri oldu.

Erdoğan iktidarının ilk on yılında, kişi başı gelirimiz 3 bin dolardan 12 bin dolara çıkmıştı. Batı ekseninden uzaklaştığımız sonraki ikinci döneminde ise kişi başı milli gelirimiz 10 bin dolar mertebesinde.

Borçlarını döndürme sıkıntısı yaşayan, iflasa ramak kalan bir devlet ve nüfusunun üçte ikisi açlık sınırının altında yaşayan bir millet durumundayız.

Şimdi kolay olmasa da “Türkiye, Rusya ile olan özel ilişkisini terk etmeden Batı ile bağlarını güçlendirmenin bir yolunu bulmaya çalışacak.”   

Batı ile ilişkilerin iyileşmesi için öncelikle hukukun üstünlüğü, kuvvetler ayrılığı, kurumların güçlendirilmesi, kuralların herkese eşit şekilde uygulanması, yargının ve Merkez Bankası, TÜİK gibi kurumların bağımsızlığı gibi ilkelerin hayata geçirilmesi gerekiyor.

Erdoğan bunu yapar mı? Yapabilir mi demiyorum! Yapar mı?

*   *   *

BATI ROTASI KALICI MI?

New York Times gazetesi “NATO Zirvesi'nde gerçekleşen Cumhurbaşkanı Erdoğan ve ABD Başkanı Joe Biden arasındaki görüşmenin, ilişkilerin düzelmesi olarak yorumlandığını” yazdı.

“Bir yılı aşkın bir süredir Batılı müttefikleri tarafından oyunbozan olarak görülen Erdoğan pazartesi günü karar değiştirdi. İsveç'in ittifaka katılmasına yönelik itirazlarından vazgeçti” şeklinde anlattı.

Yabancı basında “Türkiye yüzünü Batı'ya dönüyor” şeklindeki yorumlar yapılıyor.  Buna elbette Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın İsveç'in NATO üyeliği için anlaşma sağlaması ve AB üyeliği sürecini gündeme getirmesi sebep oldu.

Wall Street Journal “Ekonomik sıkıntılar Erdoğan'ı Putin'den uzaklaşmaya zorluyor” diye yazdı.

Genel olarak Erdoğan’ı bu değişime zorlayan şeyin ekonomi olduğu kanaati hâkim. Erdoğan’ın “kötüleşen ekonomiye destek arayışı” kapsamında ABD ve Batılı müttefikleriyle ilişkilerini geliştirmeye çalıştığı yorumları yapılıyor.

Sonuç olarak, Erdoğan ve kurmaylarının İsveç, ABD ve AB ülkeleri hakkında üst perdeden efelenmelerine rağmen, İsveç’in NATO üyeliğine “evet” demesi asla sürpriz olmadı. Çünkü ekonomik, sosyal ve siyasi gücümüz sınırlı.

“İsveç’in YPG/PYD’ye ve Türkiye’de FETÖ olarak tanımlanan örgüte destek vermeyeceğini” taahhüt etmesi ve “Türkiye’nin Avrupa Birliği ile Gümrük Birliği’nin modernleştirilmesi ve katılım görüşmelerinin yeniden canlandırılmasını destekleyeceği” vaadi ne kadar önemli? Bu ancak uygulamayla görülecek. Bu pazarlıklarda gündeme getirilen F16’ları alabilirsek Türkiye kazançlı sayılacak. Parasını ödediğimiz F35’leri almak hiç gündemde bile değil.

İsveç’le ilgili 6 maddelik bildiride, Erdoğan’ın Avrupa Birliği’ne yeniden yönelmiş olması ve bunu kayda geçirmesi umut vericidir. Tabii ki bu U dönüşü kesin ve kalıcı bir rota anlamına geliyorsa önemli ve değerlidir.

Erdoğan’ın bu konuda ne kadar samimi olduğunu bilemiyorum. Ancak hukukun üstünlüğünü tesis edecek icraatlarını görebilirsek samimi olduğuna inanmaya başlayabiliriz.