Sayın Başbakan, Yunanlıların akıllarına estikçe bayrak diktikleri Ege’deki kayalıklar için “kaya parçaları” tabirini kullandı. İlk bakışta rasyonel ve soğukkanlı bir tavır gibi görünüyor değil mi ?
Bakalım bu tavır toplumun ruhuna ve belleğine ne kadar uyuyor…!
Yıl 1995… 25 Aralık’ta Figen Akat adlı yük gemisi Kardak yakınlarında karaya oturur. Gemiyi Türklerin mi Yunanlıların mı kurtarması gerektiği tartışması giderek büyümeye ve karşılıklı nota verme noktasına gelir. Türklerin Yunan adalarını işgale hazırlandığı iddiasıyla Kalimnos adası belediye başkanı Dimitris Diakomihalis yanına aldığı bir papaz, bir polis müdürü ve birkaç siville Kardak kayalıklarının küçük olanına (Kardak 2 adacıktan oluşur) çıkar ve bayrak diker. Bunun üzerine Hürriyet muhabirlerinden oluşan bir grup helikopterle adaya iner, Yunan bayrağını çıkarıp yerine Türk bayrağı diker. Olay büyür, iki ülke savaşın eşiğine gelir.
Bugün İYİ Parti Kurucu Üyelerinden olan Ali Türkşen , dönemin Başbakanı Tansu Çiller’in emriyle Kardak’a SAT Komando Tim Komutanı olarak timiyle birlikte çıkar ve adada Türk Devletinin resmi varlığını gösterir. Amerika’nın araya girmesiyle Türk ve Yunan birlikleri bölgeyi terk eder, barış sağlanır. Detayları araştırmak isteyenler internetten kolayca ulaşabilir. Sayın Türkşen’in konuyla ilgili olan “Kardak'ta Kahraman Hasdal'da Esir” adlı kitabı da doyurucu bir kaynaktır.
Ege uzun zamandır ihtilafların sürdüğü bir alandır. İki taraf da farklı hükümranlık iddialarını farklı anlaşma ve belgelere dayanarak ileri sürer. Bunlara uzun uzun girmek niyetinde değilim.
Altını çizmek istediğim nokta ; 1995 yılının iktidarıyla bugünkü iktidarın “kayalık” a bakışıdır.
Egemenlik alanları sınırlardan ibaret değildir. Sınırlara yakın olan ihtilafları alanları “işgal ettirmemek” önemli bir devlet duruşudur. Bu duruş aynı zamanda ülkenin vatandaşlarına güven verir. “Dirayetli bir iktidar tarafından yönetildiğini hissetmek” güven ve huzurun temelidir! Kardak krizini hatırlayanlar ne demek istediğimi anlamıştır. “Devletim ve askerim kayayı bile Yunan’a vermedi. Helal olsun” cümlesi o dönemde sık kullanılmıştır.
Devlet geleneğinde Mete Han gibi bir örneğe sahip olan kültürün devamıyız. Mete Han örneğinde “kendi toprağından parça istenme” söz konusudur ancak egemenlik iddiasında bulunduğumuz “kaya parçası”(Sayın Başbakan’ın ifadesiyle) sahipsiz de olsa sadece bize yakın olan konumuyla bile “işgal ettirmeme” durumunda olduğumuz bir alandır.
Mevcut iktidar “Adaları kayaları Yunanlılar işgal ediyor” fiili durumu ve söylemine rağmen ısrarlı bir sessizlik içinde…Biri çıkıp var olan durumu ve alınacak önlemleri anlatmak yerine “kaya parçası” demeyi tercih ediyor. “Eyyy” ünlemi herkese sarf edilirken neden kayalar ve adalar için Yunanistan’a karşı kullanılmıyor. Arada bilmediğimiz bir anlaşma mı var ? Ya da donanmanın içi boşaltıldı, vatansever subaylar Balyoz vs. kumpas süreçlerinde görevden uzaklaştırıldı da gemileri mi yola çıkaramıyoruz ?
Soruların cevabı iktidarda ve millet bir cevap bekliyor !
Bu cevap verilmedikçe veya Mete Han’dan beri alışık olduğumuz duruş devleti yönetenlerce gösterilmedikçe toplumda soru işareti olarak kalmaya devam edecek.
Hele ki Yunan Savunma Bakanı Kammenos’un “sıkıysa gelin alın” tahriği ve meydan okuması söz konusuyken!
Özlenen ve beklenen cevap İYİ Parti’den geldi.
Genel Başkan Sayın Meral Akşener katıldığı Halk Arenası programında Uğur Dündar’ın “Kardak için Sayın Çiller zamanında –ya gidecekler ya gidecekler - demişti. Siz de aynını diyor musunuz ?” sorusuna “Aynen öyle derim… Ege’de 18 adayı da onlara bırakmayız. Ali Türkşen’in bir sözü var. -Bekle Kammenos bekle. Az kaldı… Az kaldı…- Ben de aynen öyle diyorum”
Bekle Kammenos bekle..
İYİ Parti iktidara geliyor !