E kolay değil. Tamı tamına yirmi beş yıl süren bir çalışma hayatı... Sabahın köründe kalk... Kahvaltı sofrasını hazırla. Bu arada kahvaltı etmeden ve evdekilere ettirmeden hiç dışarı çıkmadım… Çocukları yedir, giydir, okula ya da kreşe yolla... Kahvaltını yap; giyin kuşan ve işe yollan. Bütün bu işleri bir, bir buçuk saate sığdır. Koştur... koştur...
Bu arada yataktan çıkışım da bir alem… Bunca işin üstesinden gelebilmek için erken kalkmak gerek. Oysa yorgunum... Uyumak istiyorum. Hiç olmazsa bir saatçik daha!.. I-ııııh!.. Olmaz... Yetişmez... Mendebur saatin de car car ötmesi yok mu? Önce hıncımı alır gibi onu susturuyorum. Gözlerimi açmak istiyorum. I-ıııh!.. açılmıyor...
Tanrım göz kapaklarımı iki mandalla kaşıma tuttursam... Olur mu acep? Nasıl tutacak ki!..
Sürünürcesine sersem sepelek lavaboya gidiyorum. Musluktan soğuk suyu yüzüme çarpıyorum... çarpıyorum. Suyun şoke eden etkisiyle göz kapaklarım aralanıyor... Kendi kendime söyleniyorum “Oh, çok şükür. Bu gün de uyanabildim...”
Yıllar sonra şimdi ise… Gözlerim sabahın köründe açılıveriyor. Uyku muyku yok!.. Haaa bu arada, uykularım düzenli. Erkenden yatarım çünkü. Televizyonların dizileri mizileri beni bağlamaz. Sabah da çayı ocağa koyduğum gibi soluğu sokakta alırım.
Bir güzel yürüyüşümü yapar gelirim. Bu arada çay kaynamış olur. Demlerim ve kahvaltı masamı hazırlamaya koyulurum. Çay demini alırken de bilgisayarımı açarım. Gelen iletilere bakarım, gazeteleri okurum. Lafı nereye getirmeye çalışıyorum, şimdi bakın…
Gene böyle bir sabahtı. Facebook sayfamda bir özel ileti vardı:
“Merhaba Hülya hanım. Ben Turgutlu'da “Turgutlu Senem Aka Anadolu Lisesi”nde edebiyat öğretmeniyim. İzniniz olursa resim ve yazılarınızı edebiyat dergimizde kullanabilir miyiz?” İmza: Cüneyt Tanyeri.
Bu sıcacık iletiyi hemen yanıtladım:
“Cüneyt bey merhaba... kültürümüzün yozlaştırıldığı, sanatın yok edilmeye çalışıldığı bir ortamda bir öğretmen arkadaşım kim bilir ne imkânsızlıklar içinde, belki tek başına, belki öğrencilerinden oluşan bir ekiple el ele vererek bir ürün ortaya koyuyorsunuz. Ben elimde hazır yapmış olduğum resimlerimin fotoğrafını ve dergi içeriğine uyacak yazılarımı göndermezsem kendime ihanet etmiş olurum.”
Baba oğul edebiyat öğretmeni imişler. İdealist... sanata, edebiyata katkı koymak ve çocukları okumaya alıştırmak için çırpınıyorlar. Derken ilerleyen zamanlarda sanatçı ve yazar dostlarımızın katılımı ile daha da büyüdük. Yılda dört kez basılan mevsimlik dergimizin adı “Kasaba'dan Esinti”. İkinci sayısı Şubat ayı başlarında okurla buluştu...
"Kasaba'dan Esinti" kültür, edebiyat ve sanat dergisinin bu sayısı Turgutlu, Manisa, Denizli, İzmir, İstanbul, Ankara, Antalya, Aydın, Konya, Kahramanmaraş, Siirt, Bingöl, Ordu, Trabzon, Muğla, Mardin, Gaziantep, Kilis, Salihli, Bodrum, Çeşme’de, yurt dışında ise Almanya, Yunanistan, Bulgaristan ve Azerbaycan'da okuruna ulaştı...
Yazarları arasında pek çok tanınmış isimler de var. Başta ünlü kültür adamımız Talât Halman… Sonra Feyza Hepçilingirler, Zeynel Kozanoğlu, Yaşar Aksoy, Ahmet İnam, Ahmet Telli, Hüseyin Tuncer, Tayfun Talipoğlu, Mavisel Yener, Halim yazıcı... ve daha başkaca isimler.
Benim de bu Şubat sayısında bir yazım yer aldı. Ressam arkadaşım Ayten Köse'nin resmi dergi kapağını süslerken; gene arkadaşım Mustafa Yıldız'ın karikatürleri sayfalara neşe kattı... Ve dopdolu içeriğiyle imrenilecek güzellikte seksen sayfa içinde şiirler, öyküler, denemeler... Yanı sıra güzel Türkçemiz yazım kurallarına oldukça titizlenen bir de yayın kurulu var.
Okullara ve edebiyatseverlere öneriyorum.
Derginin İnternet adresi şöyle:
esinti@outlook.com
Facebook adresi ise şöyle: www.facebook.com/kasabadan.esinti
Baba Cüneyt ve oğul Kaan Tanyeri'leri ve derginin yazar çizer gönüllüler ordusunu çabalarından ötürü yürekten kutluyor, “Kasaba'dan esinti”nin yolu açık olsun diyorum...
Hülya Sezgin/ hulyasezgin@hotmail.com