Muhalefetin seçim sonrası özeleştirileri ve gelecek seçimlere hazırlıkları kapsamında yapılan değerlendirmelere bir katkı sunalım.
CHP Genel Başkanının değiştirilmesi, İYİ Parti’nin tepe yönetiminde revizyon, DEVA, Gelecek, SP’nin bir ortak Meclis Grubu kurması veya tek parti çatısı altında birleşmesiyle çözülemeyecek kadar temel sorunlar olduğunu görmek gerekiyor.
Temel sorunları çözmeden, bu tür değişiklikler yapılsa bile, 5 sene sonra olağan sürede yapılacak veya fevkalade bir durum çıkarsa 2 sene sonra yapılabilecek olağandışı erken seçimde muhalefet yetersiz kalabilir.
Cumhurbaşkanlığı seçiminin 2. Tur sonucu R.Tayyip Erdoğan yüzde 52, K. Kılıçdaroğlu yüzde 48 oldu. İki aday arasındaki oy farkı 2 Milyon 330 bin oldu.
Yani Kılıçdaroğlu Erdoğan’a oy veren 1 milyon 166 bin seçmeni (yani toplam geçerli oy kullanan seçmenlerin yüzde 2,2’sini) ikna edip oyunu alabilmiş olsaydı seçimi kazanan taraf olacaktı.
Görünüşte muhalefet için çok büyük hezimet, iktidar için büyük bir zafer yok gibi gözüküyor. Ama bu tür seçimler puan usulü değil. Bir oy bile önde olsa kazanan iktidar gücünü tümüyle ele geçiriyor. Bu ağır ekonomik krizin faillerinden geride kalmak açık bir başarısızlıktır.
Bu bakımdan muhalefet moral motivasyonu bozmadan özeleştiri yapmalı. İlk yerel seçimlerde büyükşehir belediyelerinin tamamını, diğerlerinin de mevcudun üstünde sayıları kazanmak için en etkili önlemleri almalıdır.
* * *
Millet İttifakı adayı Kılıçdaroğlu’nun açıklamasına göre 1, 2 ve 3 sandıklı yerleşim yerlerinde (köy, mezra ve küçük mahallelerde) Erdoğan’a verilen oylar Kılıçdaroğlu’na verilenlerden 3 milyon fazla.
Buna karşılık 4 sandık ve fazlasının olduğu daha büyük yerleşim yerlerinde Kılıçdaroğlu yüzde 51’e 49 önde. Sonuçta bütün yerleşim yerlerinin ortalaması yüzde 52’ye 48 Erdoğan önde bitirerek tekrar Cumhurbaşkanı oldu.
Yani Kılıçdaroğlu’nun seçimi kazanabilmesi için küçük yerleşim yerlerinde en azından eşitliği sağlaması veya şehirlerde daha açık farkla kazanması gerekiyordu. Olmadı.
* * *
KÜÇÜK YERLEŞİM YERLERİNDE AKP’NİN GÜCÜNÜN KAYNAĞI
Küçük yerleşim yerlerinde nüfusumuzun daha yaşlı, tahsil oranı düşük, dar gelirli ve şehir hayatını en az bilenkesimleri oturmakta.
AKP’nin en yüksek oy oranlarına eriştiği kesimler, sosyolojik olarak, zaten bu özellikleri taşıyan kitleler.
Ayrıca muhalif siyasi partilerin erişmekte en çok güçlük çektiği yerler bu küçük yerleşim yerleri. Özellikle çok dağınık ve merkezlere uzak mesafelerde olan köyler (mahalle oldular) ile mezralara erişmek kolay değil.
· Buralarda 50 yaşın altındaki nüfus şehirlere göçmüş durumda. Köylerde bu yaşın üstünde olan yaşlı nüfusun sosyal medya kullanımı ve kitap, gazete okuma alışkanlığı pek yok. Genelde erkekler köy kahvesinde açık olan TV kanallarını izlemek zorunda. Köy kahvehanelerinde AKP kanadından yapılan baskılar sebebiyle A-Haber ve TRT-1’den başka kanal açılmıyor.
· En küçük yerleşim yerlerinde bile en az bir cami ve imamı var. Fakat taşımalı sistem sebebiyle okullar kapalı, öğretmen yok. İster Diyanet’in kadrolu imamı olsun, isterse cemaat ve tarikatların imamları olsun birer AKP gönüllüsü propagandist gibi çalışıyorlar.
· AKP uzun yıllardır iktidarda olmanın avantajı ile küçük yerleşim yerlerine götürülen her türlü kamu hizmeti vesilesiyle buralarda halkla temas halinde. Bakanlıkların sosyal yardımları, belediyelerin muhtarlıklara veya köylülere doğrudan yaptığı yardımlar ve diğer hizmetler vesilesiyle de buralarda yaşayan vatandaşlarla birebir görüşmekte.
· Ayrıca AKP’nin bu yörelerde de etkili olan çok güçlü bir teşkilat ağı var. Mahalle ve ilçe teşkilatlarının kendi yörelerindeki insanları cenaze, doğum, hastalık durumlarında; hac, umre, düğün gibi etkinliklerinde ziyaret etmek gibi düzenli çalışmaları oluyor.
* * *
MUHALEFETİN KIRSALDAKİ EKSİKLİKLERİ
Küçük yerleşim yerlerinde, muhalefetin seçimden seçime yaptığı çalışmalar etkili olmuyor. Seçim öncesi ziyaret edilen yerlerde, adayların köy kahvelerinde bulabildiği (önemli bir kısmı da kendi taraftarı olan) az sayıda kişiyle tokalaşması veya (hadi iyimser olalım) kısa bir sohbetle bu kesimleri ikna etmesi mümkün değil.
Buralarda “ben CHP’ye asla oy vermem” veya “Dinimize göre kadından devlet başkanı olmaz, bu yüzden İYİ Parti’ye oy vermem” diyen sabit fikirli insanlarla karşılaşılmaktadır.
Bu tür kişilerin az sayıda ve kısa ziyaretlerle ikna edilmesi mümkün değil. 2-3 aylık seçim kampanyalarında sabit fikirli ve kesin AKP’li olanlara cevap yetiştirmeye çalışmak muhalif adaylar açısından tam bir zaman kaybı olmakta.
AKP teşkilatlarının elinde, uzun yıllardır devlet imkanları da kullanılarak oluşturdukları, bir seçmen bilgi veri tabanları var. Bu listelerde yeşil kodla kesin AKP’ye oy verecekler, kırmızı kodla kesin muhalif olanlar ve sarı kodla fikri değiştirilebilecek olanlar sınıflandırılmıştır.
Özellikle seçim yaklaştığında AKP’li örgütler ve adaylar sarı kodlu fikri değiştirilebilecek seçmenleri ikna etmeye odaklanmaktadır. AKP’nin hedefi belli nokta atışlı çalışmaları, muhalefetin “deli danalar gibi koşuşturarak” daha çok insana ulaşma çabasından daha etkili olmaktadır.
* * *
Bu sosyal yapı kolayca değiştirilemez. Toplumun zenginleşmesi, köylerin şehirleşmesi ve kültürün artırılması kısa vadede mümkün değil. Zaten bu değişim iktidarda iken yapılabilir.
Ancak bu insanlarımızla daha sıkı beşerî ilişki kurulması, güçlü mahalle teşkilatları oluşturarak hanelere ulaşılmasımümkündür.
Dini ve milli konulardaki hassasiyeti bilinen, bilgili aday ve aydınların uzun vadeli çalışmalarıyla seçmen profili değiştirilebilir.
Muhalefet partileri örgütlerinin kurumsal bir yapıya kavuşması, yönetimler değişse de uzun vadeli stratejiyi uygulama iradesi ve becerisinin değişmemesini sağlamak gerekir.
Bunun için kurumsal veri tabanları oluşturulması, çalışmaların bilimsel bir yöntemle yapılıp, yeni göreve geleceklerin de faydalanabileceği tarzda arşiv kayıtlarının düzenlenmiş olması gerekir.