Bir devletin vatandaşlarının hepsi aynı kültürel seviyede değildir, yine hepsi yeterli dış politika bilgisine de sahip değildir. Bu durum aydın bir bakışla pek tercih edilmese de hemen hemen bütün dünya milletleri için geçerlidir. Çünkü dış politika dengeleri halkın günlük yaşantısının, vatandaşın günlük koşuşturmasının içinde görünmez. Bu konuda detaylı bilgi ve bilinci de herkesten beklemek pek gerçekçi olmayacaktır.
Günlük düşünen yığınlar için algı önemlidir. Dış politikada belki de çok tehlikeli bir viraja girmiş olsanız dahi bir fotoğraf ile o virajı bir görsel ile yığınların beğenisine sunabilirsiniz. Eğer yazılı ve görsel basında emrinizdeyse, elinizin altında ahlak yoksunu hale gelmiş tetikçi kalemşörler ve kamera önüne çıkaracağınız ishal ağızlı emir kullarınız da varsa tehlikeli, hatta aptalca bir dış politika macerasının alkışlatılmasını, legalize edilmesini bile sağlayabilirsiniz. Bu safha da bize toplumsal aydınlanma ve bilinç düzeyi arttıkça bu alkışların cılızlaşması beklentisi kalıyor.
Verdiğiniz algı girdiğiniz gayya kuyusunu ne kadar gözden kaçırabilir ki? Kimlerle beraber olacaksınız? Bazı Türk Cumhuriyetleriyle beraber olacaksınız. Ancak zaten onlar Rusya ve Çin gibi dev devletlerin arasında kaldıklarından dolayı bu birliğe pek gönüllü girmiş sayılmazlar.
- Birlikte olacağınız devletlerden Çin ile Hindistan daha geçen yıl birbirleriyle sınır çatışmaları yaşamış devletler. Ayrıca Çin ile Hindistan birbirleri ile stratejik rekabet içindeler.
- Bhutan Çin’e karşı Hindistan ile ittifak halindeyden, Pakistan ise Hindistan’a karşı Çin ile derin bir ittifak halinde.
- Ayrıca Pakistan defalarca Hindistan ile savaşmış, Keşmir sorunu sebebiyle geçen sene yine sınır çatışmaları yaşadılar.
- Hindistan Sri Lanka’daki Tamil sorununa açıkça müdahil olmuş durumda.
- Nepal ise sadece Çin ve Hindistan ile sınır olduğundan dolayı dünyaya açılmak için bu devletler arasından kendisine bir çıkış yolu arıyor.
- Öte yandan Hindistan ABD ve İngiltere ile geleneksel bir işbirliği içinde. Hindistan batının Çin’e karşı büyümesine izin verdiği bir devlet.
- Kırgızistan ile Tacikistan sınır çatışmaları ise artık mutad bir hal aldı.
- Ayrıca Sovyetler Birliği dağıldığı zaman Çin Kırgızistan’ın Kuzey Kıbrıs kadar bir arazisini işgal ettiğinden dolayı Kırgızistan ile Çin’in arası iyi değil.
- Pakistan ile İran’ın gizli rekabeti ise başka bir konu.
- Azerbaycan ile Ermenistan arasında ki çatışmalar daha geçen gün yine tekrarladı.
- Rusya’nın Kuzey Kazakistan üzerinde ki iddiaları geçen sene medyaya yansıdı.
- İran Azerbaycan’a karşı açıkça Ermenistan safında yer alıyor. Arada bir tehdit etmekten de geri durmuyor.
- Şangay İşbirliği Örgütünün iki önemli ortağı Rusya ile Çin’in birliktelikleri bile şüpheli. Bu iki devlet Sovyetler Birliği zamanında Amur Nehri üzerinde ki bir ada için çatışma yaşadılar.
- Örgüte aday üye statüsünde olan Moğolistan Rusya ve Çin arasında kalmış bir devlet olarak dünyaya çıkışı tamamen bu iki devlete bağlı olduğundan dolayı örgüte katılmak zorunda. Ama Çin bir yandan da kendi egemenliğinde bulunan İç Moğolistan’da Moğolca eğitime yasaklar getiriyor. Dünya Moğol Birliği Çin’i her platformda dünyaya şikayet ediyor.
- Afganistan ise İran ile mezhep üzerinden ideolojik kavga halinde.
Türkiye bu örgütün diyalog ortağı konumunda. Ama Kamboçya gibi tam antidemokratik bir devletin de bu örgütün diyalog ortağı olduğunu düşündüğümüz zaman cehennem manzarası iyice ortaya çıkmış oluyor.
Türkiye’nin yüzde 1 dahi oy alması mucize sayılacak prokomünist bir partinin her kılığa girmiş ama Çin ve Rus uşaklığı hiç değişmemiş olan Genel Başkanı Perinçek’in yolundan karanlık bir sokağa sürüklendiği sırıtacak netlikte ortada duruyor. Üstelik bu Perinçek ve partisi 28 Şubat’ta karanlık ilişkileri ile muhafazakar kesimin karşısında yer almış, resmen din karşıtı yayınlar yapmış. Ne tuhaf ki, sözde muhafazakar bir iktidar partisi, sözde milliyetçi bir iktidar yanaşması ile beraber ülkemizi karanlık bir dehlize doğru sürüklüyorlar. Bu dehlizde insan hakları yok, insanın değeri yok, bu dehlizdeki Rusya Türk yurdu Kırım’ı işgal etmiş bir devletken, bu dehlizdeki Çin Doğu Türkistan’da Uygur Türkleri'ne her türlü zulmü reva görüyor. Bu dehlizdeki başka bir devlet olan Hindistan ise son yıllarda islamofobinin en yaygın olduğu devlet.
Öte yandan Perinçek’in rehberliğinde çıkılan bu karanlık yolculuk ABD ve AB gibi aktörlerin Yunanistan ve Güney Kıbrıs’ın tezlerini desteklemesine bir engel teşkil etmezken bilakis özellikle Yunanistan’ın elini güçlendiriyor.
Üstelik şu sıralarda Şangay örgütünün başat aktörü Rusya’nın Ukrayna bataklığına girmesi sebebiyle esas anlamda samimi olarak Beyaz Rusya gibi tek bir müttefiki kalmış olan bir Rusya’nın ardından bu karanlık yola girmemizin akıl ile açıklanması ise imkansız görünüyor.
Biz batı bloğunun içinde geçmişte de hem ABD, hem İngiltere, hem Fransa, hem Almanya, hem de Yunanistan ile defalarca sorunlar yaşadık. Ama aynı zamanda bu sorunları batı ittifakının içinde kalarak çözdük veya buzdolabına kaldırabildik.
Perinçek’in kılavuzluğu ile girilen bu karanlık yol, özellikle Yunanistan’a Türkiye’nin batı ittifakından dışlanarak yalnızlaştırılması ve ortak bir saldırıya uğraması gibi bizim için çok tehlikeli bir imkanı da altın tepsi de sunuyor.
Ne diyelim?
Klavuzu Perinçek olanın…