CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, dün Başbakan Erdoğan tarafından açıklanan Demokratikleşme paketi ile ilgili olarak Parti Genel Merkezi'nde basın toplantısı düzenledi. Kılıçdaroğlu, "Bu paket bu yaraya derman olmaz. Bu paket bu açığı kesinlikle gidermez. Çünkü demokrasi konusunda samimi değiller. Ayrıca Türkiye'de çok ciddi bir iktidar açığı vardır. Bu paketten gördüğümüz kadarıyla Başbakan hala Türkiye'nin ihtiyaçlarını ve beklentilerini anlamamıştır. AKP hükümeti Türkiye'nin temel sorun alanlarından kaçmış, toplumsal baskıları savuşturmak için de bu paketi önümüze getirmiştir. Pakette temel sorunlara hiçbir cevap yok" dedi.
"BU PAKET BU YARAYA DERMAN OLMAZ"
Kılıçdaroğlu, "Bu paket bu yaraya derman olmaz. Bu paket bu açığı kesinlikle gidermez. Çünkü demokrasi konusunda samimi değiller. Ayrıca Türkiye’de çok ciddi bir iktidar açığı vardır. Türkiye ne yazık ki kendisine yakışan demokratik olgunlukta bir iktidara sahip değildir. Önce paketin yapılış biçimine bir bakalım. Sözde demokratikleşme paketi açıklıyorsunuz, bazı medya organlarına sansür uyguluyorsunuz… Tıpkı OHAL dönemindeki sıkıyönetim gibi… Bu paketin hazırlanış biçimi bile demokrasiyle örtüşmüyor" dedi.
"PAKET DAHA HAZIRLANIRKEN DEMOKRASİNİN BU EN TEMEL İLKELERİ AYAKLAR ALTINA ALINDI"
Kılıçdaroğlu, "Demokrasi demek açıklık demek, şeffaflık demek, hesap verebilirlik demek… Bu paket daha hazırlanırken demokrasinin bu en temel ilkeleri ayaklar altına alındı. Kapalı kapılar ardında, toplumun bütün unsurları hatta kabine üyeleri dışarıda bırakılarak böyle bir paket hazırlandı… Sayın Başbakan sözde demokratikleşme paketi dolayısıyla yeni OHAL Kurumu olan, Kamu Güvenliği Müsteşarlığına teşekkür ediyor… Bu teşekkür paketin hangi düşünceyle açıklandığını gayet net bir şekilde ortaya koyuyor…Bu paket katılımcılıktan, toplumsal uzlaşmadan ve şeffaflıktan uzak bir şekilde hazırlandı" diye konuştu.
"DARBE ANAYASASINI İSTEMİYORUZ"
"Darbe anayasasını istemiyoruz" diyen Kılıçdaroğlu şunları söyledi; "Yepyeni bir anayasa istiyoruz dedik. AKP kabul edilemez teklifleriyle yeni anayasanın önünü tıkadı. Her ay yeni bir anayasal sistem önerisiyle geldiler. Sürekli tartışma çıkardılar. Sivil anayasayı engellediler. Siyasi partiler yasası daha demokratik bir hale getirilsin dedik. Lider sultası son bulsun, milletin vekilleri özgür bir iradeye sahip olsun diye önerdik. AKP bunu da reddetti. Düşünce ve ifade özgürlüğünün önündeki barikatlar yıkılsın diye kanun tekliflerinde bulunduk. Türk Ceza Kanunu ve Terörle Mücadele Kanunu’ndaki, düşünce özgürlüğünü kısıtlayan maddelerin kaldırılmasını teklif ettik. AKP buna da hayır dedi. Din ve vicdan özgürlüğü… En temel hak. Bir insanın diniyle, vicdanıyla devlet kavga eder mi? Neyin ibadethane olup olmadığına devlet karar verebilir mi? Biz cemevleri de ibadethane sayılsın dedik, onu da reddettiler. Basın özgürlüğü Türkiye’nin kanayan yarası. Kalemi özgür olmayan bir basın tutsak bir basındır. Basın özgürlüğü yoksa demokrasi de yok, özgürlük de yok demektir. Basını özgür olmayan bir halkın gözü görmez olur, kulağı işitmez olur, sesi çıkmaz olur. Basın özgürlüğünü genişletmek için çok kapsamlı yasa teklifleri verdik. AKP ne yaptı? Her zamanki gibi reddetti."
"BAŞBAKAN HALA TÜRKİYE'NİN İHTİYAÇLARINI VE BEKLENTİLERİNİ ANLAMAMIŞTIR"
Kılıçdaroğlu, "Karşımızda, bütün dünyanın diktatör olarak tescillediği bir Başbakan’ın elinden çıkma bir paket var. AB ilerleme raporlarında Türkiye’de demokratikleşme yönünde atılması gereken adımları söylediler, anti demokratik uygulamaları da eleştirdiler. Ne yazık ki Başbakan bu raporları da anlayamadı. En sonunda Amerika ziyaretinde kendisine bir kitap hediye ettiler. Kitabın adı üzerinden bir mesaj verdiler. Neydi o kitabın adı: 'Diktatörün psikolojisi' O mesajı da anlamadı. Bu paketten gördüğümüz kadarıyla Sayın Başbakan hala Türkiye’nin ihtiyaçlarını ve beklentilerini anlamamıştır. AKP hükümeti Türkiye’nin temel sorun alanlarından kaçmış, toplumsal baskıları savuşturmak için de bu paketi önümüze getirmiştir. Pakette temel sorunlara hiçbir cevap yok. Toplumun fiilen çoktan aştığı (W) harfini kullanmak veya kurban derisini kim toplayacak gibi artık anlamsız konularda düzenlemeleri demokratik bir açılım olarak görmek halkı açıkça kandırmaktır. Klavyeye özgürlük değil, klavyeyi kullanana özgürlük getireceksiniz. İşte sizinle demokrasi anlayışımızdaki temel ayrışma burada yatmaktadır" dedi.
Kılıçdaroğlu, "Bir üniversitenin adını değiştirerek yapısal bir sorunu mu çözüyorsunuz? Bir üniversite senatosunun 2 saatlik uğraşı ile açabileceği bir enstitünün Hükümet tarafından büyük bir devrim gibi sunulması da ülkemiz insanına yapılan bir haksızlık değil midir? Dünyanın neresinde hükümet üniversitelere 'artık şu konuda enstitü açabilirsiniz' diyebilir? Bu bile Hükümetin kafasındaki demokrasinin ne anlama geldiğini gösteriyor…Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasasında değişiklik öngörülüyormuş… Yasayı AB standartlarında getiriyorsan sorun yok… Hemen destekleriz… Ama şunu düşünmen gerekiyor… Sivil toplum gösterilerinin korku yüzünden televizyon ekranlarına gelmemesi nedir? Bunu önleyebiliyor musun? İşte demokraside asıl çözülmesi gereken sorun budur…Seçim sisteminde de değişiklik öngörülüyor. Dar bölge ya da daraltılmış bölgeden söz ediliyor… Sorun dar bölge ya da daraltılmış bölge değil, sorun 12 Eylül askeri cuntasının getirdiği yüzde 10 seçim barajındadır… Darbe hukukuna karşıysan yarın getir yüzde 10 barajı kaldıralım…" diye konuştu.
Kılıçdaroğlu, "Demokrasi yönetenlerin halk tarafından denetlenmesi demektir. O nedenle gün ışığında yönetimden söz edilir… Yani halk devleti denetler. Pakette bu konuya ilişkin bir öneri var mı? Hayır… Tam aksine sen dönüp halka diyorsun ki, 'siz birbirinizi denetleyin… İhbar edin' Devleti demokratikleştirmeden demokrasiyi getiremezsiniz… Çağdaş demokrasi, vatandaşın devletin baskısını hissetmediği rejimin adıdır… Açıkça söylüyorum Türkiye’nin sorunları makyajla çözülmez. Bu basiretsizliktir, hafifliktir, ciddiyetsizliktir. Kendi hedefleriniz doğrultusunda kurguladığınız bir paketçikle bu ülkenin, bu halkın sorunlarını asla çözemezsiniz" dedi.