Afrin operasyonları ekseninde yapılan tartışmalar gündemi esir etse de halkın gerçek gündemi, derdi, sıkıntısı ekonomik nedenler. Giderek ağırlaşan hayat şartları toplumun çoğunluğunu etkilemeye başladı. İmar rantı hesaplı inşaata dayalı büyüme aldatıcı. Sırmaları dökülüyor ve gerçek her geçen gün yüzüne çıkıyor. İşsizlik, enflasyon faiz ve döviz artıyor reel gelirler azalıyor hayat pahalanıyor.
Esasen ekonominin üç ayağı var. Üretim, istihdam ve gelir dağılımı. Bu üçü dengeli gitmiyorsa kriz er geç kapımızı çalar. Şimdi bunun arifesindeyiz. Aslında reel sektörde derin bir kriz var ancak henüz sokağa taşmadığından medya bombardımanıyla her şey güllük gülistanlıkmış havası pompalıyorlar.
Peki nereye kadar? İktidar algı yaratmakla meşgul. Büyüme masalıyla ekonomiyi göklere çıkarıyor. Gerçekte büyüme var ve fakat işsizlik azalmıyorsa, gelir dağılımı daha çok bozuluyorsa, büyümenin bir önemi yoktur. Büyüme dış borçla finanse ediliyor ve dış borç da yatırıma için dönüşmüyorsa yarınlarımızı bugünden kullanıyoruz demektir. Büyüme işsizliği azaltmıyorsa, imalatında sanayiinde ithal girdi oranı yüksek demektir. Böylelikle büyüme ithalatı artırıyor ve biz içeride işsizlik, dışarıda yani ara malı ithal ettiğimiz ülkelerde istihdam yaratmış oluyoruz.
Hatırlayın; 2001 krizinden sonra yapılan güçlü ekonomiye geçiş programında memur maaşları hedef enflasyona bağlandı. Gerçekleşen enflasyon oranı maaşlara ek ödeme yapıldı. O programdaki çiftçiye verilen destekler yarı yarıya düşürüldü ve faiz sübvansiyonları kaldırıldı. Dövize bağladıkları mazotun fiyatı dış piyasada düşse bile içeride hep arttı. Örneğin; çiftçiler 1974'de 1 kg buğday ile 1 litre mazot alabilirken, 2018 de 8 kg buğday ile 1 litre mazot alabiliyor. Ancak yat ve gemisi olanlar mazotu yarı fiyatına alıyor. Sonuç mu; Saman dahil bir sürü tarım ürününü ithal ediyoruz. Dahilde üretim olmayınca işsizlik de artıyor. Dış ticaret açığı da cabası.
Ekonominin üçüncü unsurunda durum ise bir fecaat, gelir dağılımı sürekli bozuluyor. Zengin daha zengin, fakir daha fakirleşiyor. İktidar yoksul popülizmi yapıyor. Yani gelir dağılımını istihdam yaratarak değil, bütçeden mali veya maddi imkan dağıtarak yapıyor. Gerçek işsiz sayısı 5.5-6 milyona yükseldi. İşsizliğin artması da gelir dağılımını bozuyor. Vergilendirmede de adalet giderek bozuluyor... Örneğin ÖTV ve KDV gibi zengin ve fakirin aynı oranda ödediği dolaylı vergilerin toplam vergi gelirleri içindeki payı, AKP iktidarında üçte ikiyi geçti. İşçi, memur, emekli ve dar gelirlinin ödediği vergi toplamı zenginlerin iki katı.
Bu anlayışla yönetilen ülkedeki ekonomik tüm veriler kötü yarın daha da kötüleşecek. Ham hamaset ve kahramanlık nutuklarıyla sürdürülebilir bir iktidar da yok artık. Ezcümle ülke kötü yönetiliyor ve ceremesini de canıyla kanıyla ödeyen fukara çocukları ile geniş halk yığınları çekiyor. Bu kötü durumdan kurtulmanın yolu İYİ’lerin iktidarıyla olacaktır.