Elektrik ve doğalgaz faturaları hepimizi çok fena çarptı. Konutlar için gelen faturalar dar ve orta gelirli kesimi perişan etti. İşyerleri ve fabrikalar için gelen faturalar sadece küçük esnafı değil, orta ve orta üstü gelir seviyesindekileri de isyan ettiriyor.
Halktaki bu öfkeye rağmen enerji fiyatlarındaki zamlar geri alınmadığı için herkesi genel bir karamsarlık bulutu sarmış durumda.
Bugün gittiğim bir esnaf lokantasının aynı zamanda aşçısı olan işyeri sahibine elektrik faturasını sordum.
“Önceden tedbirler aldığım için yüzde 60 civarında bir zamla kurtuldum” dedi. Aldığı tedbirleri de anlattı: “Bulaşık makinasını artık kullanmıyoruz, bulaşıkları elde yıkıyoruz. Derin dondurucuyu devreden çıkardık. Malzemeleri günlük almaya başladık. Klimaları asla çalıştırmıyoruz. Buzdolaplarında malzemeyi azaltıp birini devreden çıkardık. Aydınlatmaları da ihtiyacın yarısı kadar yakıyoruz, müşteri olmadığı zaman daha da azaltıyoruz” dedi. Bütün bu “tedbirlerine” rağmen gelen zam yüzde 100’ün altında kaldığı için neredeyse şükrediyordu.
Önceki aylarda akşam saatlerinde pırıl pırıl aydınlık olan dükkân ve mağazaların olduğu cadde ve sokaklar artık loş. Gündüz bile azalan müşteriler akşam saatlerinde iyice azaldığından elektrik yakmaya değmiyor. Bu yüzden esnaf işyerini ya erken kapatıyor veya elektriklerin çoğunu kapatıyor.
Doğalgaz faturaları da aynı etkiyi yarattı. Evlerde bazı odaların ısıtılmaması, daha düşük dereceye ısıtmak, kalın kazaklarla veya battaniye altında oturmak da bütçelerindeki büyük deliği kapatmıyor.
Benzin ve mazota yapılan zamların etkisini trafikte açıkça hissediyoruz. Akşam iş dönüşlerinde trafiğin kilitlendiği yerlerde bile artık sıkışıklık olmuyor. İnsanlar çok zaruri olmadıkça otomobillerini kullanmıyor. Emekli veya çalışmayanlar toplu ulaşımı da kullanmamak için evden çıkmamaya çalışıyorlar.
Çünkü zaten orta gelirliler dahi gıda, temizlik, sağlık gibi temel ihtiyaç maddelerini bile zor alıyor. Elektrik, doğalgaz, akaryakıt, telefon, internet gibi masraflardan ne kadar kısabilirlerse kısmaya çalışıyorlar. Bunlar yine de varsa daha önceden olan birikimleri de eritiyor.
Ameliyatlar, tedaviler, düğünler, işyeri açma, araba, bilgisayar, telefon alma projeleri erteleniyor veya iptal ediliyor.
Eğitim, tatil, sinema, tiyatro, kitap, müzik gibi ruhunu besleyecek bütün masraflar ilk önce iptal ediliyor.
Oysaki halkımızın çoğu dünyanın geldiği medeni seviyenin keyfini ve konforunu yaşamaya alışmıştı. Bu kesimlerin uzun yıllar öncesinin mahrumiyet seviyesinin bile gerisine düşmesi derin bir travma yaratıyor.
* * *
ARTIK TAHAMMÜL EDEMİYORUZ
Şimdi bu kadar ağır bir ekonomik travma yaşayan milletimize karşı beklediğimiz, ülkeyi yönetenlerin açık ve şeffaf olması ve halden anlayan bir tavır göstermesi.
Oysaki, yapamadıkları için özür dilemesi gerekenler tepeden bakan nobran, küstah ve başkalarını suçlayıcı üslupla konuşmaya devam ediyorlar.
İnsanların zekalarıyla alay eden bu yetkililer ve iktidar yandaşları dinleyenlerin beynine kan sıçratan laflar ediyor:
“Enflasyon Covid salgını yüzünden bütün dünyada yükseliyor, biz de etkilendik” diyebiliyorlar. Almanya, ABD ve diğer gelişmiş ülkelerden örnekler veriyorlar. Oysaki onların yıllık enflasyonu bizim aylık enflasyonumuzun yarısı kadar.
“Enerji bütün dünyada pahalandı, mecburen bizde de fiyatlar artıyor” diyorlar. Onlarda yıllık yüzde 20 civarında artan enerji fiyatlarının bizde neden yüzde 142 arttığını gözden saklıyorlar.
* * *
Enerji fiyatlarında bir düzenleme yapılacağını müjdeleyen AKP Genel Başkan Yardımcısı Hamza Dağ “bunları tamamen çözmek adına hem nükleer tesisin ve Karadeniz gazının devreye girmesi” gerektiğini söyledi.
Oysaki yakın bir zamanda Karadeniz doğalgazının çıkarılması mümkün değil, çıkarılsa bile maliyetinin ne olacağı belli değil.
Halkımızın zekasıyla alay eden bu zevatın nükleer tesisin devreye girmesi halinde elektrik fiyatlarının ucuzlayacağı iddiası da doğru değil.
Çünkü Akkuyu Nükleer Santrali için 2010 yılında Rusya’ya 15 yıl için kilovatsaat başına 12.35 cent ödeme garantisi verildi. Yani bugünkü kurla yaklaşık 167 kuruş. Kur arttıkça bu rakam da artacak.
Oysaki devletimizin ortalama elektrik üretim maliyeti 32 kuruş.
Devlet dağıtım şirketlerine 1 kilovatsaat elektriği 79 kuruşa satıyor. Dağıtım şirketleri tüketiciye 210 kilovata kadar (KDV Dahil) 1,37 TL ve 210 kilovat üstü: 2,06 TL fiyatla satıyor.
Nükleer santralde elektrik mevcut maliyetin 5 katına mal olacak. Nükleer santralin elektriğin fiyatları ucuzlatmayacağını AKP Genel Başkan Yardımcısı elbette bilir.
İster hayal satıyor olsunlar ister bilerek yalan söylüyor olsunlar bu kadar sıkıntının üstüne zekamızla alay edilmesine tahammül edemiyoruz.
* * *
KÖTÜ YÖNETİMİN YARATTIĞI KÖTÜLÜK
Ekonomide yaşadığımız bu felaket, öngörülemez ve kaçınılmaz bir doğal afet değil. Bütün dünyada yaşanan böyle bir kriz yok. Bize benzer birkaç ülke vardı, onları da geçerek en çok kötüleşen ülke olduk.
Türkiye dünya ekonomik büyüklük sıralamasında 17-20. sırada yer alıyordu. Son 50 yılda ilk defa 20. sıradan aşağıya düştük.
Halkımız derin bir yoksullaşma içinde. “Ortadirek” hızla eriyor. Dünyanın en bereketli topraklarında önümüzdeki dönemde açlıktan ölümlerin yaygınlaşmasından endişe ediliyor.
Bütün bunlar kötü yönetimin eseri.
Sadece Eylül 2021’den itibaren politika faizi düşürme inadı olmasa, Hazine ve Maliye Bakanlığına ve Merkez Bankası Başkanlığına liyakatsiz atamalarda ısrar edilmese idi bugün çok daha iyi durumda olacaktık.
R.T. Erdoğan’ın bu yanlış tercihleri olmasa dolar kuru şu sıralarda 9 TL, faizler yüzde 18-20 ve gerçek enflasyon yüzde 20 civarında olacaktı.
Elektrik dağıtımını özelleştirip yandaş şirketlere paylaştırmasalardı bu fahiş zamlar olmayacaktı. Yatırımlar zamanında yapılacak ve enerji güvenliğimiz tehlikede olmayacaktı. Isparta ilimiz 3-5 gün elektriksiz kalmayacak, böyle bir ayıp yaşanmayacaktı.
Bu yüzden elektrik, doğalgaz ve akaryakıt fiyatlarındaki fahiş artışın da fakirleşmemizin de tek sebebi kötü yönetimdir.