Çin’den dünyaya yayılan koronavirüs ülkemizde de görüldü. Aslında grip hastalığından çok farkı yok. Ancak etkisi ve sonuçları tam bilinmediği için tedbir alınması ve yok edilmesi gereken bir virüs. Bunun için de tedbirlere ve tavsiyelere uymamız gerekiyor.
Öncelikle temizlik ve hijyen kurallarına uymalıyız. Sık sık ellerimizi sabunla yıkamalı, kalabalık ortamlardan uzak durmalı, gerekirse maske kullanmak gibi tedbirleri uygulamalıyız.
Eve kapandığımızdan olmalı, sosyal medyada da birinci konu virüs ve tedbirler. Sosyal medya kitlelere ulaşmada etkili olmakla beraber, yanlış bilgi ve kötü niyetli kişilerin amaçlarını gerçekleştirmek için uygun ortam sağlıyor. Üzerine cehaleti de ekleyince bulanık suda balık avlayanlara gün doğuyor.
"Üzüm sirkesi virüsü öldürüyormuş” saçmalığı,
“Camilerde cemaatle namaz yasaklandı” propagandası.
Olayı abartanlar yada önemsizleştirenlerin hepsi mevcut durumu daha da ağırlaştırıyor.
Cehaletin en koyusu maalesef yine dindar kesimden geliyor.
Sosyal medyada toplu ibadetleri yasaklayan tedbirlere ilk tepkiler Şanlıurfa ve Sakarya’dan geldi. Bir grup Sakarya’da cami imamıyla tartışıyor ve cemaatle namaz kılmaya zorluyor. Şanlıurfa yerel bir televizyon kanalında röportaj yapılıyor, yasağa uymayacaklarını söylüyor. Umre ziyaretinden gelenlere uygulanan karantinadan kaçanlar var. Bir başkası her şeyi kaderciliğe bağlayıp bana bir şey olmaz Allah’ın dediği olur deyip tedbirleri hiçe sayıyor.
Bir de fırsatçılar var. Sürümü artan kolonya, maske gibi hijyen ürünlerinin fiyatını artıranlar çöküntünün ne boyutlara ulaştığının göstergesidir. Allah korusun herhangi bir karmaşada yada savaşta bu memleketin hali ne olur? Hani bu milletin birlik beraberlik ve dayanışma ruhu?
Marmara depreminde çeşitli erzak ve malzemeleri dağıtmak için Gölcük civarını dolaştım. Malzeme dağıttığım bazı kişiler "Bundan bende var komşum almadı ona verin" diyordu. O günden bu güne ne kadar zaman geçti?
Karantina sebebiyle ekonomideki zararları hafifletmek amacıyla bir dizi tedbir açıklandı. Geneli itibariyle ekonomiye pek katkısı olacağını zannetmiyorum. En düşük emekli aylığı 1500 tl olacakmış, esnafın kullandığı kredileri 3 ay erteletebilecek gibi günü kurtarmak için açıklanan tedbirler. Çünkü bütçede para yok. Ekonomiyi canlandırmanın bir yolu da işçi, memur, emekli gibi dar gelirli kesimin gelirini reel olarak yükseltmekle olur. Çünkü bu kesim eline geçen parayı harcayacaktır. Enflasyonu bir miktar artırır ama ekonomide hareketliliği de getirir.
Zaten krizde olan Türk ekonomisini korona virüsü son darbeyi vuracak gibi.
Bunun için tedbir almak gerekir. Kriz zamanları aynı zamanda fırsatları da beraberinde getirir. Çin bu krizden en büyük darbeyi aldı. Zaten ekonomik güç olmaya başlayınca da ABD'nin tepkisini çekmişti. Muhtemelen üretim üslerini Çin'e taşıyan global şirketler buradan ayrılmayı düşünecektir. Bu şirketlerin yeniden konuşlanabilecekleri en uygun ülke Türkiye’dir. Hem coğrafi olarak zengin Avrupa nüfusuna yakın, hem de aksak da olsa demokrasiyle idare ediliyor. Yapılması gereken yabacı sermayeyi hızla ülkemize çekecek ekonomik kararları almak, bu tip yatırımları olabildiğince teşvik ederek Çin’deki yatırımcılara alternatif oluşturmaktır.
Bunu devleti yönetenler de düşünebiliyordur herhalde.
Ne inancımızı kalkan yapalım, ne imanımızı siper. Tedbir bizden takdir Allah’tan düsturuyla, sağlıklı mutlu günler dileğiyle...