Kul hakkı: Bir kişinin sahip olduğu veya olması gereken bir hakkının, varlığının, hakkı olmayan birileri tarafından gasp edilmesi veya kişide olmayan bir şeyin kişide var olduğunun iddia edilmesidir.
Tarif daha farklı şekillerde de yapılabilir. Örneklerle konunun açığa kavuşturulması daha uygun olacaktır kanaatini taşıyorum.
Kul hakkı dinden kaynaklı ve insan hayatının her alanında karşımıza çıkan evrensel bir değerdir.
Her topluluk kul hakkından söz etmeden, kul hakkına giren davranışların yapılmamasını bireylerine tavsiye eder.
Hak kavramı, dini ve hukuki açıdan yükümlülüklerimiz ve sahip olduklarımızdır.
Kul hakkı yanında Allah hakkından da bahsetmek gerekir. Kul hakkı kullar arasındaki ilişkileri içerirken; Allah hakkı, genelde kamu yararına olan haklar ve ibadetler için kullanılır.
Kul hakları da "genel" ve "özel kul hakları" diye ayrılırken, bütün haklar Allah’ın koyduğu hükümlere tabii olduğundan; geniş anlamda Allah hakkının içinde değerlendirilir.
Kişilerin hayat hakkı başta olmak üzere, bütün maddi ve manevi haklar kul hakkı kapsamında yer almakta; dinende hukuken de bunların korunması istenmektedir.
İslam’da insan hakları, kul hakkıyla aynı anlamda kullanılmaktadır.
Kul haklarının günümüzdeki sınıflandırılması, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesiyle benzerlik gösterir.
Kul hakkı, Kur’an’da kul hakkı adıyla geçmemektedir. Çeşitli ayetlerde, insanların birbiriyle ilişkilerinde yapılmaması gereken hükümler olarak geçer.
Gayri insani her türlü muamele kul hakkı gaspıdır. Ulemanın büyük çoğunluğu bitkilere ve hayvanlara yapılan olumsuz davranışları da Kul Hakkı olarak nitelendirmektedir.
Kişiyi düşüncesinden ve inancından dolayı cezalandırma ve dışlama kul hakkına girer.
Gıybet, bühtan, iftira gibi hak ihlalleri de kul hakkına girer.
Zenginlerin malında yoksulların hakkı vardır. Çalışanın hakkının tam verilerek büyük zenginleme imkânı yoktur. Zenginin fakire göre, İslami yönden fark çok büyümüşse, zengin zekatını ve infakını vermemiş, yoksullara yardımını yapmamış, çalıştırdıklarına hakkını tam olarak vermemiş demektir. Maun suresi 4. Ayette Allah yoksulu yetimi doyurmayanlara, ‘Veveylun’’ (vay hallerine) demektedir. Kul hakkı yiyenler ve ‘’vay hallerine’’ denilenler zenginlerdir.
Faiz ve rüşvet alma.
İnsanları, hayvanları zorla ve hakkını vermeden çalıştırma.
Masum birini bilerek ve isteyerek suçlama, yalancı şahitlik yaparak haklıyı haksız gösterme.
Mülkiyeti zorla veya hile ile gasp etme.
Seyahat ve yerleşme hakkının yasaklanması.
İnsanları renk, dil, ırk, inanç, kültür anlamında dışlamak.
İdare edenlerin adaletli davranmaması.
Büyük günahların tamamı (Şirk, haksız yere öldürmek, intihar, savaştan kaçmak, zina ve livata yapmak, büyücülük, yalan söyleme, iftira atmak, yenmesi haram olanları mecbur kalmadıkça yemek, mecbur kalmadan hırsızlık yapmak) kul hakkına girer. Ki bunların hepsi kişilik haklarını ihlaldir.
Devlet işlerinde liyâkata uymama.
Devlet işlerinde liyakata uymama, alimler tarafından büyük günahlardan doğrudan sayılmasa da hakkı olana hakkını vermemeye girer. Bu sebeple, kul hakkı yeme bakımından büyük günahlardan sayılması gerekir. Güncel olması bakımından bu konuyu açmak istiyorum.
Devlet ve devlet adamları işe adam alımlarında kesin adil olmaları gerekir. Hele günümüzde Nas’dan bahseden idareciler, bu konuda Allah’ın ayetlerinden haberdar olmaması mümkün değildir. Allah Mü’minun suresi 8. Ayette: Yine o müminler emanetlerine ve ahitlerine sadakat gösterirler. Bakara 177. Ayette, bu konuda net ihtarlar yapmaktadır. Bakara s. 188 ayet: Mallarınızı aranızda haksızlıkla yemeyin. Bile bile, günaha saparak, insanların haklarından bir kısmını yemeniz için onun bir parçasını yetkililere aktarmayın. Maide s. 49 ayet: Aralarında Allah’ın indirdiği ile hükmet, onların arzularına uyma. Allah’ın sana indirdiği hükümlerin bir kısmından seni saptırmaları için onlardan sakın… Ayet: Peygambere hitap etse de hükümleri bütün insanlığadır.
Devlet çeşitli kurumlara sınavla memur, öğrenci, işçi, akademisyen, idari görevlerde eleman almaktadır. Basına düştüğü kadarıyla, yazılı sınavlardan yüksek puan alanlar; mülakat denilen seçici ikinci bir kurulca yeniden değerlendirmeler yapılarak elendiği ve düşük puan alanların ise yüksek puanlar verilerek işe alındıkları belirtilmektedir. Dolayısıyla layık olanların elendiği bir sistem oluşturulmuştur. Sahipsiz masumun hakkı birilerine verilmiştir. Halbuki Allah, yukarıda adı geçen ayetler yanında; Nisa suresi 58. Ayette: Allah size, emanetleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder…..diyerek, kayırma yerine işin ehil olanlara hak edenlere verilmesini emrediyor. Ayetler gayet açık. Bize düşen Allah’ın emirlerine harfiyen uymaktır. Kul’a kul olarak kul hakkı yemek değil, adaleti ve hakkı gözetmektir.
İş ehline verilmese ne olur? Hakkı olanın yerine alınan kişi, doğru da çalışmış olsa; ömür boyu kul hakkıyla yaşar. Aldığı para haramdır. Hakkı yenen kişinin ahı sürekli üzerindedir. Mülakatta adaletle hükmetmeyen, hakkı olana değil de birilerinin emriyle hakkı olmayanı işe alan kurulda, büyük günah işlemiş olur. Aldıkları maaşın da helalliği şüphe götürür. O mazlumun ahı er-geç çıkar. Dünyada çıkmazsa ahirette kesin çıkar. Devlet işleri düzgün yürümez.
Banka soyarak market açan biri, ömür boyu namuslu çalışsa kazandığı helal olur diyorsanız, kayrılarak işe alınan birinin ve işe alanların geliri de helal olur. Hiç farkı yok. İkisi de kul hakkı.
Son hükümet kararında Bağ-Kur emeklilerinin en düşük maaşı 2 bin 500 lira oldu. Çalışırken üç farklı grupta pirim ödeyenler bu durumda eşitlendi. Yani az prim ödeyenler, çok prim ödeyenlerle aynı maaşı alır duruma geldi. Yapılması gereken, en az prim ödeyene 2 bin 500 lira verirken diğerlerini de yatırdıkları prime göre aynı oranda yükseltmek olmalıydı. Şimdi kul hakkı oluştu.
Kul hakkı yiyenin helalleşme yeri dünyadır. Tabii helalleşmeye fırsat bulabilirse. Ahirete kalırsa kazandığı sevaplar yeterli gelmeyebilir. Hüküm Allah’ın.