Kültür değerlerimiz sevgi saygı ve fedakârlıktır

Necati ÜLKER

Hiç şüphe yok ki, milletleri ayakta tutan, sâhip oldukları millî ve manevî değerlerdir. Bu değerler, milletlerin birlik, beraberlik ve toplumsal dayanışma içerisinde yaşamalarını ve millî kimlikleriyle târih sahnesinde de yer almalarını sağlamaktadır. Milletler, söz konusu kıymetleri, değerleri, büyüklerini gelecek nesillere/kuşaklara aktardıkları nisbette/oranda varlıklarını sürdürürler.

Târih, bize millî ve manevî değerlerine sâhip çıkmayan ve başka milletleri körü körüne taklit edip millî şahsiyetlerini kaybedenlerin, dünya coğrafyasından silinip gittiklerini göstermektedir. Bu yüzden, bir toplumu içten yıkmak isteyenler, onların inanç, ahlâk ve millî değerlerini yok etmeyi ilk hedef olarak seçmektedirler.

Bu itibârla, özellikle genç kuşakları, bu değerler çerçevesinde eğitmek ve yetiştirmek oldukça önemlidir. Çünkü esefle görüyoruz ki, gençlerin dînî, millî ve ahlâkî değerlerden uzaklaşmaları, örf ve âdetlerimize uymayan davranışları benimsemelerine, zararlı akım ve alışkanlıkların tuzaklarına düşmelerine yol açmaktadır.

Bizim millî kültürümüz, yüce dînimizle âdeta bütünleşmiş ve yine mukaddes dînimizin güzel ahlâkî prensipleriyle yoğrulmuştur. Sevgi, saygı ve fedâkârlığın geliştirilmesinde, toplum hayâtımızın âhenkli ve sağlam bir şekilde devam ettirilmesinde, gençlerimizin ve çocuklarımızın yetiştirilmesinde, manevî değerlerimizin ve millî kültürümüzün katkısı çok büyüktür.

Bu bakımdan geleceğimizin temînâtı olan gençlerimizi, millî, manevî ve kültürel değerlere uygun yetiştirmek, anne-baba, dede-nene, eğitimci, resmî, askerî ve sivil kuruluşlar, medya ve topyekûn toplum olarak hepimizin görevidir.

İslâm âlimleri buyuruyorlar ki: “İnsan, seveceği kimseyi iyi seçmeli, ona göre sevmeli.” Hadîs-i şerîfte: “Kişi sevdiği ile berâberdir” buyuruluyor. Bu dünyada kimi seversek, âhırette onunla beraber olacağız. Onun için dâimâ iyi kimseleri sevmeye ve onlarla beraber olmaya gayret etmelidir. Allahü teâlânın sevdiği şeyleri ve kimseleri sevmek, sevmediklerini sevmemek, îmânın alâmeti ve temelidir.

Bildiğimiz gibi, arkadaşla ilgili çok güzel atasözlerimiz vardır:

"Misçi'nin yanında duran mis kokar; işçinin yanında duran is kokar.” “Üzüm üzüme baka baka kararır.” “Arkadaşını söyle bana, kim olduğunu söyleyeyim sana.” “Kırat'ın yanında duran, ya huyundan ya suyundan alır.” “Kötü arkadaş, zehirli yılandan daha beterdir. Çünkü yılan sâdece canını alır; ama kötü arkadaş, hem canını, hem de îmânını alır.”

Onun için her anne ve baba, çocuğuna ilmî, ahlâkî ve dînî görevlerini öğretmelidir. Öğretmezlerse mesul olurlar.

Hoşça kalın dostça kalın ama gönül kapılarınızı asla kapatmayın.