En çok sorulan sorulardan biri de Kur’an’da Türklerle ilgili ayetlerin olup olmadığı ile ilgili. Kur’an’da birçok kavim adı geçmekle beraber Türk adı doğrudan geçmemektedir. Hz. Zülkarneyn'in, Türk olduğuna dair rivayetler olmakla beraber, herkesin kabul ettiği bir kavimden bir milletten olduğuna, nerede ve ne zaman yaşadığı ile ilgili ortak bir görüş yoktur. Kur’an’daki vasıflarına bakılarak, Türk kavminden olduğunu kabul eden alimlerin sayısı az değildir. Zülkarneyn adı Kehf suresi 83- 98. ayetlerde geçmektedir.
Mustafa Öztürk, Zülkarneyn'in "Cihangir, cihan hükümdarı" anlamına geldiğini; Kur’an’da geçen batı ve doğuya yaptığı seferler ve hakimiyet alanına bağlamakta, Peygamber olarak söyleyenlere itiraz edilmekte, ilim hikmet ve adalet sahibi bir hükümdar olduğunu söylemek daha isabetlidir görüşündedir.
Elmalılı, Zülkarneyn'in Salih bir kul olduğunu, Allah O'nu sevmiş, O da Allah’ı sevmişti. Suredeki bahisten de anlaşılacağı üzere O, akıllı, iradesi ve bileği güçlü, azimkar bir insandır. Korkmadan, yılmadan olayların üzerine gidebilen adalet sahibi bir önder idi. Allah için insanlara hizmet etmeyi, dünya malına tercih eden bir mümindir. (Bkz. Elmalılı Hak Dini Kur’an Dili 5.cilt 3275-3279)
Kur’an’da Türk kavmi konusunda ayet olup olmadığı ile ilgili kafa yoran alimlerin, İslam’a sahip çıkma ve yaptığı hizmetleri dikkate alarak; bazı ayetlerin Türkler'i işaret ettiğini belirtmişlerdir. Bu ayetlerin içeriğine, metoduna, hükümlerine (inzal) bakılarak bu düşünceye varılıyor. Tenzil ayetleri gibi direk tebliğ değil, yatay tebliğ ayetleridir. Peygamberden insanlara yapılan birer yorum ayetleridir.
Bu ayetler: Maide/54, Tevbe/39, Muhammed/38, Hud/57, Mearic/41. Ayetler.
Maide s.54. ayet: Ey iman edenler! Sizden kim dininden dönerse, bilsin ki Allah, sizin yerinize başka bir topluluk getirir; Allah onları sever, onlar da Allah’ı severler. Onlar müminlere karşı oldukça alçak gönüllü, kafirlere karşı ise, son derece çetindirler. Hep Allah’ın yolunda cihat ederler, kınayanın kınamasından asla çekinmezler. İşte bu, Allah’ın dilediği kimselere bahşettiği lütfudur! Allah lütfu boldur; her şeyi bilir.
İslam, ilk defa Arap Kavmine tebliğ edilmiştir. İslam Sahabe Döneminde biraz yaşanmış olmakla beraber Cemel Vakası, Sıffin Savaşı, Harre olayı gibi savaşlar ve talanlar; Sahabe ve tabiin dönemlerinde Araplar arasında olmuştur. On binlerce sahabe ve tabiin iktidar kavgaları yüzünden öldürülmüştür. ‘’Müslüman Müslümanın kardeşidir’’ denildiği ilk zamanlarda.
İslam Dini, insanlar arsında en iyi şekilde Türkler'in Müslümanlığı kabulünden sonra; Abbasiler'in son döneminde idareye yön vermeleriyle başlar, eksik ve yanlış uygulamaları olsa da günümüze kadar, günümüzde de en iyi Türkler'de uygulama alanı bulmuştur. Karahanlılar, Gazneliler, Selçuklular, Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyeti İslam topluluklarını diğer inanç toplumlarının baskılarından, tacizlerinden hem korumuş hem de İslam’ı en iyi yaşayan olmuşlardır.
Ayette geçen, "Sizden kim dininden dönerse" ikazı kişiye değil toplumlaradır ki, burada ilk tebliğ alıcıları ise Arap aleminedir. "Yerinize başka bir topluluk getirir"den ise, daha sonra İslam’a sahip çıkan, ayette özellikleri verilen topluluğun ise Türkler olduğu art niyet beslemeyen herkes tarafından kabul görüldüğü bir gerçekliliktir. Dünya üzerinde 1400 yıldır bu özellikleri taşıyan başka bir topluluk yoktur.
Yukarıda adı geçen diğer ayetlere baktığımızda, sefere çıkmazsanız, cimrilik yaparsanız, dediklerime uymazsanız, "Yerinize sizden başka bir toplum veya kavim getirilir" denilmektedir. Tarihi hakikatler gösteriyor ki yerine gelen bu kavim, adı belirtilmese de şu ana kadar Türk Milleti'nden başkası değildir. Bu düşüncede olan sadece Türkler değil, diğer milletlerin objektif bakan alimleri de hemfikirdir.
Ben bu konuda yazılı kaynaklarda pek rastlamadığım veya varsa da ulaşamadığım bir başka sureden söz edeceğim. Bu sure Nasr suresi.
Nasr suresi: 1.Allah’ın yardımı ve fetih gelip de 2. İnsanların fevç fevç gelip bölük bölük Allah’ın dinine girdiklerini gördüğün zaman, 3. Rabb’ini hamd ile tesbih et ve O’ndan bağışlanmanı dile. Muhakkak ki O tövbeleri pek çok kabul edicidir.
Nasr suresi, Peygamberimizin Veda Haccı esnasında indirilmiş en son suredir. Geniş ve gelecek zaman kullanılmıştır. Gelecek zaman, sonraki İslam alemindeki gelişmeler dikkate alınırsa Türkleri işaret etmektedir. Veda Haccı ve Hutbesi ile beraber gelen Nasr suresi, sahabe için bir anlamda tebliğ işinin tamamlandığının; Hz. Peygamberin Risalet görevinin sona ermek üzere olduğunun bir habercisiydi. İslam dini kemale erdirilmiş, Allah’ın nimeti tamamlanmıştır. Arap yarımadasında büyük ölçüde İslam dini bütün kurumlarıyla işler haline gelmiş, azgın liderler devri sona ermiş, herkes hür iradesiyle istediği dini seçme ve yaşama özgürlüğüne kavuşmuştur. Fakat İslam’ın yayılması, Yarımadanın dışına pek fazla olamamıştır. Peygamberimiz istenilenleri tam yerine getiremediği düşüncesindedir. Moralinin bozukluğunu indirilen bu son sure ile Allah gidermiştir. Nasr suresinde Resule hitaben: ‘’ Allah’ın yardımı ve fethi gelip de insanların bölük bölük Allah’ın dinine girdiklerini gördüğün zaman’’ diyerek Peygamberimizin moralini düzeltmiştir. Hz. Muhammed Nasr suresi geldikten 80 gün sonra ölmüştür. Bu surede fevç fevç İslam Dinine geçen topluluğun Türkler olduğu bilinmektedir. Zaten tek Tanrı’ya inanan Türklerin zorlama olmadan toplu halde İslam dinini kabul etmeleri Nasr suresinde Allah’ın bildirdiği kavim olduğu benimde kabulümdür. Başka bir kavim, İslam dinine Türkler'in geçtiği gibi fevç fevç geçmemiştir. Allah bu fırsatı bizlere verdiği için ne kadar hamd etsek ve bağışlama istesek kabul göreceğine inanıyorum...