Kurban bayramı yaklaşıyor ya... Televizyonda, radyoda sürekli Kızılay'ın reklamları:
"Kurban bereketini yıl boyu yaşatıyorsan Hilâl olsun Türkiye"
"Kurban vekaletinizi Kızılay’a verin, usulüne uygun olarak kesilen kurbanınız yıl boyu sofralara bereket olsun." sloganı ile kurbanınızı bağışlayın deniyor.
Kurbanın amacı ocağında yemek pişiremeyen annelerin, evini geçindiremeyen boynu bükük babaların ve hayatında henüz et yememiş yetimlerin yemesi için değil mi? Kuran-ı Kerim'in Türkçesinde okumuştum "Yardımlarınızı önce kendi aile, akraba ve yakınlarınıza veriniz" diyordu. Hâl böyle iken vekâleten pek çok kurban bağışı alan derneklere baktığımda çoğu kurban fiyatının üçte biri kadar bağışa kurbanınızı keseriz diyor ve genelde yurt dışında ihtiyaç sahiplerine dağıtılacağını müjdeliyor... Bu da benim midemi bulandırıyor, güvenimi sarsıyor...
Hatta taksitle bile kabul ediyorlar parasını. Bir kimse kurbanını taksitle kesiyorsa durumu pek de iç açıcı değildir ve kendi çoluğunun çocuğunun rızkından kesiyordur bence...
Ayranı yok içmeye durumları... Tövbe tövbe...
Aklımda bütün bu kafamı karıştıran deli sorular, anılarım canlandı...
Ben onaltı yaşımda iken aniden babamı kaybettik. Ablam Süheyla evli idi. Kardeşim Atilla Kuleli Askerî Lisesini derece ile kazandı, gitti. Kaldık mı ana-kız bir başımıza...
O zamanlarda bir süre dul-yetim maaşı bağlanamıyor. İşlemler uzun sürüyor. Hatta bir yıl bile bağlanamayanlar var...
Babamın cebinden çıkan az miktar paramız var elimizde. Daha önce hiç para yönetmemiş annem idare bilmiyor. Bir de nereden bilsin ki dört ay maaş bağlanamayacağını, aklına gelmiyor...
Bir gün ben okuldayken gelmişler "Şöyle sevap, böyle sevap" diye dini bütün saf annemi kandırmışlar, yüklüce bir miktar imam hatip derneğine bağış almışlar. Maaş da bağlanmayınca kaldık mı dımdızlak... Epey sıkıntı çekmiş, uzun süre et yüzü görmemiştik...
Yetişme çağında iyi beslenemeyen ben, askeri okulda gözleri yolda harçlık bekleyen kardeşim ve sevap diye bağış yapan annem...
Şimdi kurban etinin yurtdışı ihtiyaç sahiplerine ulaştırılacak sözünü duyunca seviniverdim...
Demek ki ben farkında değilim ama memleketimde herkes et yemekten bıkmış!..
Ne güzel, ne mutlu değil mi?
Ne o, yoksa inanmadınız mı?