(Bu yazımı 7 Kasın 2016 tarihinde yazmıştım. )
Kürt devlet hayaliyle yaşayanlar aslında olmayacak duaya âmin demeye çalışıyorlar. Kürt devleti kurulamaz! Bunun birçok nedeni vardır. Bu bakıştan hareketle herkes buna Türk devletinin engel olduğunu sanır. Durum sanıldığından da farklıdır. Kürt vatandaşlarımızın devlet kurma gibi bir niyet ve çabasının olmadığını birazcık alan çalışmasını yapanlar çok iyi bilir. Politize olmuş ve PKK baskısından kurtulamamış birkaç ilimizin dışında Kürt vatandaşlarımızdan PKK istediği desteği alamamıştır. Terör örgütünün bütün baskılarına rağmen Seçim sonuçları bizi doğrulamaktadır. Kürt devleti kurulamaz! Bunun birçok nedeni vardır.
1.Kürt vatandaşlarımızda ayrılıkçı ruh oluşmamıştır. Kürtçülük, hükümetin bütün çabalarına rağmen ulus tabanlı bir harekette de dönüşmemiştir. PKK’ya katılımın genelde fakir ve bilinçsiz köylülerden devşirilen çocuklardan olması bölücü milletleşmeden sürecinden çok feodal yapının milletleşme sürecimize katılamamasından kaynaklanmaktadır.
2.Kürtçülük, aşiret kültüründen milletleşme sürecine geçememiştir. Tarihi ve kültürel devamlılığı olmadığı için milletleşmeyi sağlayan kültürel birikim ve tarihi hafızadan mahrumdur. Bunun en büyük nedeni ayrı bir millet olarak tarih sahnesine hiçbir zaman çıkmamış olmasıdır. Bize göre bunun sebebi Turanî bir kavim olmasından kaynaklanmıştır. Kürtlere ait özgün bir çömleğin dahi olmayışı, örf, adet ve yaşadıkları coğrafyalardaki Antropolojik veriler de Türk boyu olduğunu göstermektedir. Kürtlerin yaşadığı bölgelerde, dünden bugüne gelen kültürel eserlerin hiçbiri Kürt kültür ve medeniyetinin (!) varlığını ortaya koyamamaktadır.
3.Kürtleri bir arada tutacak dil birliğinin olmayışı da uluslaşmasının önünde engeldir. Nitekim bebek katili ve yoldaşları örgüt içinde iletişim dili olarak Türkçeyi kullanmaları hem ironiyi hem de iddialarındaki çelişkiyi ortaya koymaktadır. Hükümetin Kürtleri TRT kürdi ile uluslaştırma(!) çabalarına rağmen ne Kürtçe eğitim veren ne bir özel okul açılmış ne de halktan böyle bir talep söz konusu olmuştur. Kürtçe seçmeli dersin bile o bölgede tercih edilmemiş olması yapay uluslaştırma projesinin doğmadan öldüğünü göstermektedir.
4. Türkiye’nin demokrasiyle yönetilmesi, bölgeler arası nüfus hareketliliği ve Kürtlerin vatanın her köşesinde yaşaması, evlilikler sonucu farklı gruplardan akrabalıkların oluşması Kürtçülüğe en büyük engeldir. Bu noktadan hareketle Kürtçülük aslında geri kalmış bir bölge insanının fukaralığını istismar eden bir hastalık olarak karşımıza çıkıyor. Maddi durumu iyi olan ve eğitim seviyesi yükselen insanların o bölgeyi terk ettiğini ve geldikleri batı bölgelerinde Kürt vatandaşlarımızın yaşadığı semtlerde( varoşlarda) değil seçkinci dediğimiz kitlelerin olduğu semtlerde yaşaması da bölücülüğe değil bütünleşmeye doğru gidildiğini göstermektedir.
5. Doğudan batıya sürekli ve artarak devam eden göç bölücülüğün en büyük panzehiri olarak karşımıza çıkmaktadır. Batıya gelen ilk nesilde belki uyumsuzluk özellikler ortaya çıkabilir ama ikinci ve üçüncü nesil tamamen toplumla bütünleştiğini gözlemlerimizden anlamaktayız.
6. Asrımız, internet denilen bir iletişimin hayatımızın her alanına hâkim olduğu gerçeğini de düşünecek olursak baskın kültürlerin yerel kültürlere nüfuz ederek bütünleşmeyi sağladığını görmekteyiz.
7. Demokrasi standartlarının yükselmesi her türlü sıra dışı düşüncenin bu arada Kürtçülüğün sadece fikir kulübü seviyesine indirgemesini sağlar. Yasakların olmaması, yasağa karşı cazibe ve bahane sebeplerini de ortadan kaldırarak ayrılıkçı iklimin ortadan kalkmasını sağlamaktadır.
8. Halkın refah seviyesinin artması, aşiret kültüründen bireyselciliğe geçiş, insanlarda kazanılmış hakların, statülerin ve var olan düzenini koruma anlayışı bölücülüğe set çekmektedir.
9.Kürtçülük hareketine katılanların menşei araştırıldığında daha çarpıcı sonuçlara ulaşmaktayız. Ermeni tehciri sırasında birçok Ermeni’nin Kürt vatandaşlarımıza sığınarak ve zamanla Kürtleşerek hayatlarını devam ettirdiklerini görmekteyiz. Kürtçülük hareketinin kurmay kadrosunun ve destekleyenlerin başında bu ailelerden gençlerin katılması olayın Kürtlerden çok tarihi hesapları olanların başlattığına şahit olmaktayız. Diğer yandan PKK, Marksist örgütler ve Türkiye üzerinde hesabı olan grupların adeta toplanma yeri haline gelmiş olup Kürt hareketi olmaktan çıkmıştır.
10.Ortadoğu coğrafyasının yeniden şekillenmesinde çok önde gibi görünen Kürtçü hareketlerin Arap milliyetçiliği karşısında dün olduğu gibi dayanamayacağını göz ardı etmemek gerekir. Belki önümüzdeki dönemlerde Anadolu’nun hinterlandı olan Suriye’nin ve Irak’ın kuzeyi Türkiye’ye katılmak zorunda kalacak ya da Türkiye’nin o bölge insanlarını Arap radikalizminden kurtarmak için müdahalesi olacaktır. Kürt vatandaşlarımız kadar başka ülkelerde yaşayan Kürtlerinde Türkler ile kader birliğini sadece bizler değil çevremizdeki olgularda desteklemektedir.
Haklı olarak birileri bugünlerde Diyarbakır’da Kürt çalıştayını hükümet ile PKK ‘ya yakınlık duyan çevreler tarafından gerçekleştirirken böylesi çok iyimser bir yazının dayanağı nasıl olabilir diyebilirler. Onların yapmaya çalıştığı temelsiz ve suni bir yapıyı ortaya çıkarmaktır. Yukarıda saydığım olgular böylesi çalışmaları başarısız kılmaktadır.
Hükümetin yapmaya çalıştığı şey, Türk milletinin bütün reflekslerinden arınmış aidiyeti beli olmayan bir millet ve devlet anlayışıdır. Hükümetin yanlış teşhisi Kürt devletini kurdurmaz ama o bölgenin insanını politize ederek farklı beklentilere sokması gelecekte en çok yine o bölgede politize olmuş insanların canını yakacaktır ama Kürt devletinin kurulmasını da sağlamayacaktır.
Yapay problemlerle ülkemizi bölmeye çalışanlar her zaman olabilir ama son sözü Türk milleti söyler. Milletler, milli birlik ve beraberliğini korumak konusunda her türlü fedakârlığı yapıları gereği gösterirler. Türk milleti birilerinin dayatmasıyla parçalanma noktasına gelirse herkes bilmeli ki bunun bir bedeli vardır. Dün aynı oyunu Ermeniler, Rumlar yaptı bugünde bizim bir parçamız olan Kürt vatandaşlarımız değil o oyunu sergileyen, destekleyen herkes karşılığını fazlasıyla alarak bu coğrafyadan silinecektir. Herkes hesabını ona göre yapsın
Türk milleti böylesi bir problemi çözerken milli refleksinin rengini bozmadan ama daha kapsayıcı, bütüncül anlayışı öne çıkarması gerekir. Kürtçü hareket ile vatanperver Kürt vatandaşlarımızı hiçbir şekilde aynileştirmeden ama milli refleksimizden de taviz vermeden bu mevsimlik hastalıktan kurtulabiliriz. Kadim Türk milleti için böylesi badireler ilk kez karşısına çıkmıyor Onun için Anadolu’da Kürtçülük prangasından kurtularak bütünlüğünü sağlamayı başaracak olan Türk milleti tarihi yürüyüşünü de hızlandırarak hedeflerine birer birer ulaşacaktır.
Bu problemi, demokrasi, insan hakları ve bireysel özgürlükler çerçevesinde herhangi bir bölgeye mahsus olmayıp bütün insanımızı kuşatan ve milletleşme sürecimizi tekâmül ettiren bir proje olarak gerçekleştirmek zorundayız. Bu probleme herhangi bir etnik ya da bölgesel isim konulduktan sonra birleşmeye değil bölünmeye gideriz.
Kadim Türk milleti için böylesi badireler ilk kez karşısına çıkmıyor Onun için Anadolu’da Kürtçülük prangasından kurtularak bütünlüğünü rahatlıkla sağlamayı başaracak olan Türk milleti tarihi yürüyüşünü de hızlandırarak kızılelma hedeflerine birer birer ulaşacaktır.