Bir iç savaş mıdır, sadece Türk Yunan Savaşımıdır, yoksa Anti Emperyalist Ulusal Kurtuluş Savaşımıdır.
Birinci Emperyalist Paylaşım Savaşı’nın devam ettiği günler. Tarih 16 Mayıs 1916 Savaşın taraflarından itilaf devletleri İngiltere, Fransa, Çarlık Rusya’sı ; Sykes-Picot Antlaşması’nı imzalarlar. Bu antlaşma hükümlerine göre:
1 – Rusya’ya ; Trabzon, Erzurum, Van ve Bitlis ile Güney Doğu’nu bir kısmı,
2 – Fransa’ya ; Adana, Antep (Ayıntap), Urfa, Mardin Diyarbakır, Musul ve Suriye kıyıları,
3 – İngiltere’ye ; Hayfa ve Akka Limanları, Bağdat ve Güney Mezepotomya verilecektir.
4 – İskenderun serbest liman olacaktır.
5 – Filistin’de Uluslar arası yönetim kurulacaktır.
6 – Fransa ve İngiltere’nin payına düşen topraklarda, ya Arap Devletleri Konfederasyonu veya bu iki devletin örtülü yönetiminde tek bir Arap Devleti kurulaqcaktır.
1917 Sosyalist Ekim Devrimi ile Çarlık Hanedanı’nın tarihe karışmasının ardından sosyalist yönetim bu antlaşmadan imzasını çekmiş ve ardından Lenin bu antlaşma maddelerini ve imza çekme gerekçelerini açıklamıştır.
Savaşı bitiren Mondros Mütarekesi ile İtilaf Devletleri (İngiltere ve Fransa) donanmaları Boğazlar ve İstanbul’u işgal eder. Ardından Fransızlar, Adana, Tarsus, Antakya, İskenderun, Kilis ve Ayıntap’ a (Antep) girerler. İngilizler bu dönemde Suriye ve Bağdat havalisini zaten ele geçirmiş durumdadır. İstanbul işgali ve güç onların elindedir. Ege, Güney Marmara ile İç Anadolu Bölgesinde, Eskişehir, Afyon ve Kütahya’nın denetimini yapmakta iken Paris Barış Konferansı ardından, Mondros hükümlerine aykırı olarak İzmir Yunanlılara işgal ettirilmiştir. Sevr Antlaşmasının ardından Anadolu’nu işgali şekillenir ve kesinleşir. Buna göre Antalya ve Konya Bölgesi İtalyanlara, Kilikya Bölgesi (AdanaTarsus, Hatay) Fransızlara, Antep, Urfa, Mardin , Diyarbakır, Maraş Bölgesi İngilizlere verilmiştir. Ancak İngilizler bu bölgeyi bir süre sonra Fransızlara terk etmişlerdir. Zira onlar için önemli olan, Suriye, Bağdat havalisi ile Kerkük ve Musul Bölgesidir. Buralarda da kesin denetim ellerinde olduğu için daha rahat hareket edebilme amacıyla, İzmir ve Ege Bölgesi ile, Güney Marmara Bölgesi’ni Yunanlılara işgal ettirmişler, Batı Trakya Yunanlılara verilmiş, Doğu Karadeniz’ de Trabzon, Rize, Giresun’da Rum - Pontus Devletini yeniden hortlatmak için savaş gemilerini bu bölgeye göndermişler, Yozgat’ta Çapanoğulları İsyanı’nı, Konya İsyanı’nı, doğuda bir Kürt Devleti kurdurmak sözü vererek, Koçgiri İsyanı’nı kışkırtmışlardır. Kurtuluş Savaşı’nın başlaması ile birlikte donanmalarını Karadeniz kıyısındaki noktalara göndererek (İnebolu, Amasra) bombalattırmışlardır. Kendi karnını doyurmaktan aciz Yunanistan ordusunu techizatlandırmış ve karınlarını doyurmuşlardır. Şimdi, kısa bir notla şunu söylersek yanlış olmaz sanırım. Hani bu sadece Türk Yunan Savaşı idi. Burada bahsetmeden geçilmesi mümkün olmayan bir konu da Erzurum, Kars, Ağrı Bölge’si de Ermenistan sınırları içinde kabul görecekti. Ermenistan işgalinin sağlanması ve İngilizler denetiminde Kürt devleti kurma gayretlerinde özellikle Ermeni ve Kürt Teali Cemiyetleri ile bağlantıları İngilizler ile Fransızlar sağlamışlar ve alabildiğince destek vermişlerdir. Ancak Koçgiri Bölgesi dışında yurtsever Kürtler bu tahrikılere kanmamışlardıer. İşte böylesi şartlar altında verilen mücadeleye, sadece Bir Türk- Yunan Savaşı veya İç Savaş demek mümkünmüdür. Acaba en uzun 15 – 20 günlük sürede bastırılan isyanların adına iç savaş demek ne dereceye kadar sağlıklı bir adlandırmadır. İç Savaş konusunda bir tez de Çerkez Ethem meselesidir ki küçük sürtüşmelerin dışında çatışma denilebilecek bir olay oldu demek bile mümkün değildir. Burada Çerkez Ethem meselesine girmek istemiyorum çünkü bu olay ayrı bir inceleme konusu olmalıdır ve bir tarihçiler tarafından tartışılmalı ve değerlendirilmelidir. Yoksa yerel çetecilerin emperyal güçlere karşı verdikleri kanlı kavgayı da bir iç savaş olarak mı değerlendirmektedirler, bunları da tartışmakta yarar var görüşündeyim.
Kurtuluş Savaş’ının bir iç savaş olduğu veya anti- emperyalist bir savaş değil bir Türk – Yunan Savaşı olduğu hezeyanları yeni değildir. Bu hezeyanların ağa babalarının başında, deliliği kanıtlanmış şeriatçı yazar Kadir Mısırlı gelmektedir. Bu savaşın anti- emperyalist ulusal kurtuluş savaşı değil, Yunanlılara karşı verilmiş bir kurtuluş savaşı olduğunu iddia edenlerin başında İdris Küçükömer gelmektedir. Bunun yanı sıra Yalçın Küçük’ te bu iddiayı kabul edenlerden olmakla beraber sonradan bu iddialarından kısmen de olsa vaz geçmiştir. En azından bu savaşın ulusal bir kurtuluş savaşı olduğunu kabullenmiştir.
Bir grup var ki kurtuluş savaşını tamamen inkar etmekte, aslında bu savaşın bir kurtuluş savaşı değil bir iç savaş olduğu şeklinde akla mantığa sığmayan bir hezeyanı dillendirmektedirler. Bunların başında elbette ki ünlü AKP milletvekili İlhan Şener gelmektedir. Bu kişi ki bu savaşın henüz başlangıç döneminde boyunlarında Kürt Teali Cemiyeti ve İngiliz Muhipleri Cemiyeti üyesi olan Nemrut Mustafa Paşa’nın idam fermanıyla savaşan Ulusal Bağımsızlıktan başka hiçbir amaçları olmayan Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşlarının kurduğu Büyük Millet Meclisi’ nin üyesidir ve bu meclisin başlattığı savaşı inkar etmektedir. Köşeye sıkışınca sözünü İnönü Savaşlarından bahsettim diyerek geri alma yoluna gitmiştir. Oysaki bu zatın az buçuk tarih bilgisi olsaydı İnebolu’nun İngilizler tarafından sık sık bombalanması nedeniyle Anadolu’ya silah sevkiyatı yapılan ikinci limanın memleketi olan Ordu olduğunu bilirdi. Anti- Emperyalist Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın olmadığını, sadece bir iç savaş olduğunu söyleyenlerden birisi de Tempo Dergisi’nde yazan Hasan Basri Kahraman dır. Bu meczup savaşın bir iç savaş olduğunu ileri sürmektedir. Bu zavallı sanıyorum Koçgiri, Konya. Çapanoğlu isyanlarının bastırılmasını, Pontos hayalleri kuran Rumlara karşı verilen çete savaşlarını, Ege Bölgesinde Kuvayı Milliye çetelerinin, Anzavur kuvvetleri ne(!) Yunan ordusu ve Rum Çetelerine karşı verdiği mücadeleyi, Kilikya, Maraş, Ayıntap(Antep), Urfa Bölgelerinde, Fransız Ordusuna ve Ermeni Çetelerine karşı verilen hem de yerel çeteler vasıtasıyla verilen savaşları bir iç savaş sanacak veya yorumlayacak kadar soysuz bir davranış içersindedir. Adı geçen zavallı bu savaşın tarafları arasında İngilizlerin, Fransızların ve onların maşası durumunda ki Yunanlıları görmek istemediği için savaşın Rumelililer, Çerkezler ve Kürtler arasında olduğunu iddia etmekte ardından da savaşın Rumelililer tarafından kazanıldığını kanıtlamaya çalışmaktadır. Bu arada Anadolu’nun sahibi Türklerden bahsetmeme gayretkeşliğini göstermektedir. Ne gariptir ki bu savaş sonunda kurulan Türkiye Cumhuriyet Devleti’nce çıkartılan Soyadı Kanununa göre korkaklığını örtebilmek için Kahraman soyadını taşımaya devam etmektedir. Elbette bu kişinin bu soysuzluğundan kendi soyunu tenzih ediyorum ve inanmak istiyorum ki soyunda bu topraklar için şehitler ve gaziler vardır. Kaldı ki savaşın sona ermesinden sonra yapılan LOZAN ANTLAŞMASI’nda bu zavallının bahsettiği tarafların değil, Türk’ü ile Çerkez’i ile, Kürt’ü ile Ulusal Kurtuluş Mücadelesine can veren, kan verenlerin kurduğu Türkiye Cumhuriyetini görüyoruz.
Sevan Nişanyan adındaki Ermeni asıllı T.C Vatandaşı (Ermeni yurttaşlarımızı rencide etmek istemiyorum)ve haysiyeti kendinden menkul Taraf gazetesi yazarı ise iyice zırvalamakta, kurtuluş savaşını inkarın yanı sıra, bu savaşın İngilizler tarafından istedikleri sistemin kurulması için kotarılmış, İttihat ve Terakki’cilerin içinden seçilmiş kişilere yaptırılan üç yıl süren bir iç savaş ve katliam olduğunu söyleme cüretini gösterebilmektedir.Adı geçen Agos Gazetesi’nde köşe yazıları yazarken eşi üzerine kavonoz ile dışkı atması nedeniyle kovulmuş,ardından yukarda bahsedildiği şekilde Taraf Gazetesinde yazmaya başlamıştır.ABD de tarih okumakla birlikte ,tarihi hep tersinden, yani doğduğu topraklara ihanet edecek biçimde okumuş ve yorumlamıştır.Şimdi sormak gerekiyor bu kişiye, acaba İngiliz Muhipler Cemiyeti üyesi Nemrut Mustafa’nın idam fermanı, İngiliz Muhipleri üyesi Ali Kemal için mi, Damat Ferit için mi, yoksa Adana, Tarsus, Antep ve Maraş’ta Fransız askerleri ile birlikte hareket eden Haçin’de örgütlenen Ermeni Çeteler için mi çıkarılmıştı. Birde Nemrut Mustafa’nın İngilizlerin organize ettikleri bir hareketin lider kadrosuna idam fermanı düzenlemesi mümkünmüdür. Bir iddia ancak bu kadar saçma ve dayanaksız olabilir. Aslında buna kendileri de inanmamaktadır. Ama ağa babaları yol gösterdi, Mustafa Kemal ve arkadaşlarına saldırın dedi , uşaklar da saldırdı. Acaba diyor insan, Kurtuluş Savaşı’nda Fransızlarla birlikte yenilip kaçan, emperyalistlerce devlet kurdurma vaadiyle aldatılan, Ermeni çeteçilerinin kuyruk acısı mı var hala, bu Sevan Nişanyan’da.Şunu açıklamadan geçemeyeceğim. Bu iddialarımdan yurt sever Ermeni asıllı yurttaşlarımızı ayrı tutuyorum ve biliyorum ki onlar bu tip yurt düşmanlarına lanet okumaktadırlar.
Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz; Madem bu savaş Anti Emperyalist Ulusal Kurtuluş Savaşı değildi sadece bir Türk Yunan Savaşı veya bir iç savaştı da, neden Lozan Barış Antlaşması yapıldı, neden masada iç savaş tarafı olarak iddia edilenlerden herhangi biri yoktu ? Neden Türkiye Cumhuriyeti, ABD (Gözlemci)İngiltere, Fransa,İtalya,Almanya,Bulgaristan( Sınır),Yugoslavya,Yunanistan(Mübadiller konusu) ve Japonya ile Romanya delege bulundurmuşlardı.
Lütfen biraz ar biraz haya…