LAİKLİK İNSAN HAKLARININ TEMİNATIDIR

Mine GÖKSU

LAİKLİK İNSAN HAKLARININ TEMİNATIDIR

10 Nisan 1937 ,Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün ,uzun yıllarda tasarlayarak merhale merhale gerçekleştirdiği çağdaşlaşma aşamalarının en önemlilerinden ‘’Laiklik’’devriminin gerçekleştirildiği ,laikliğin Anayasamızda yer aldığı gündür.                                                                           

‘’Laiklik ‘’ çağdaş ülkelerin devlet yönetimlerinde ve kurumlarında hiçbir dini uygulamanın öngörülmediği, vatandaşa hangi inanca sahip olurlarsa olsunlar , asla ayırım yapılmadığı ,hukuk,eğitim ekonomi, idare ve diğer tüm sosyal yaşamdaki işlev ve görevlerin, insanları ayrıd etmeksizin   yerine getirildiği, demokratik hakların, eşitlik ilkesi çerçevesinde herkese tanındığı, ulus devlet, çağdaş yönetimin  olmazsa olmaz ilkesidir.Devlet yönetiminde dini kuralların geçerli olmadığının teminatıdır.

İnsanlar, kendi dünyalarında ve kendi sınırları içinde , istedikleri din ve düşünce özgürlüğüne sahiptirler .Başkalarını kendi inancına tabi kılmak hiçbir kulun hakkı değildir İlmin ve fikrin birlikte yürüdüğü, başka dinlere ve mezheplere saygı duyulan, hoşgörülü toplumlarda, medeniyet ve kültür en yüksek seviyeye çıkar. Bunun tersi olarak, dini kendi menfaat ve ihtiraslarına alet eden ,bu yolda yobazlığın körüklendiği toplumlarda, ayrışma ve geri gidiş kaçınılmazdır.

Ancak bugüne baktığımızda ; Anayasamızdan bu ilkenin çıkartılmasını öngören, devletin her kademesini kendi inanç ve mezhebine bağlı kişilerle teçhiz eden, eğitimi kendi öngördüğü mezhebe göre şekillendiren bir zihniyetin ülkeye hakim olduğunu görüyoruz .’’Taraf olmayan bertaraf olur’’ fikri ve söylemi ile ülkeyi bölmenin yanında, laiklik ilkesinin varlığını tartışmak ve dahi savunmak, oldukça lüks bir girişim olmakla beraber, bu duruma karşı çıkmak hepimizin boynunun borcudur. Benden olan ile olmayana, ayrı ayrı uygulanan hukuk, eğitim, ekonomi ve sosyal yaşam şartları gün geçtikçe toplumda huzursuzluğu ve ayrışmayı körüklemektedir.  Anayasamızda yazılı olarak bulunan ‘’Laiklik İlkesi’’ fiili olarak kalkmış vaziyettedir ki bu durum yarınlarımızın her alanda ‘’DİN ve dahi Mezhep’’tandaslı olacağının işaretidir..

Oysa ki ,Laik olmak ,kimseyi dininden mezhebinden dolayı dışlamamak ,herkese insan olduğu ,aynı ülke ve aynı şehir aynı mahalle içinde yaşadığı nedenle birlik olmak ,ahlakın, vicdanın insanın dininden değil, aldığı terbiye ve gördüğü örneklerden kaynaklandığını bilmemiz gerekir.  Anadolu’nun her yöresinde ayrı dinden, ayrı milletten insanlar, asırlarca birbirlerine sevgi ve saygı göstererek yaşamışlarken ,bugün yaratılan ayrışma asla kabul edilemez.                                                                             

Siyasal egemenliğin kaynağı milletin iradesidir.Bu irade de, dinin ,mezhebin, cemaatin tekeline bırakılamaz, o takdirde demokrasi olmaz. Ne yazık ki ,bugün demokrasiden vazgeçmek, şeriata dönmek, hakimiyetin millette değil, Hak'’da olduğunu zikretmek ,yazmak, propagandasını yapmak hatta yetkili ağızlardan, bu istekleri agresif bir şekilde haykırmak moda oldu.Kainatın hakimi  tabii ki Hak'tır, ancak Allahın kula verdiği akıl ve kendini idare etme yeteneği ,dünya kurulalı beri çeşitli kurallara bağlanarak sürdürülmüş ve süreçte, dinin  kurallarına göre uygulanan devlet idaresinin, toplumları geri bıraktığı asla hakkaniyetli olamayacağı ,inancın bireyin en tabii  insan hakkı olduğu,ve bu hakkı kendi tercihi doğrultusunda kullanmanın, dini kurallara göre yönetilen devletlerde mümkün olamadığı görülmüştür.

Artık eski günleri sıklıkla arar oldum…Devletin karşısında eşit haklara sahip olduğumuz ve buna güvenen Türk vatandaşı Ermeni komşumla, kimsenin ‘’sen Rum’sun, oğlun askere gelmesin’’demediği bir toplumdan, sen Alevisin senin şehit düşen oğlunun cenaze namazına gelmem ‘’diyen bir devlet anlayışına dönüşmemizden dolayı utanıyorum üzülüyorum ,kınıyorum ama değiştiremiyorum.

Bu zihniyeti değiştirecek, bizi geçmişteki onurlu, kardeşçe yaşayan ve ‘’ayırımsız vatandaş’’ anlayışı ile  idare edilen, laik devlet statüsünü uygulayacak ,aydın ,medeni, demokrat insanların devlete sahip çıkmalarını bekliyorum. Umut bizi yaşatan ,yarına bağlayan en önemli öge…Onsuz yaşamak sadece maddi varlıktan ibaret olmaktır. Umut Kaf dağının arkasında değil, bizim aklımızda, insiyatifimizde çıkarsız vatan sevgimizde yaşamaktadır. Artık umudu gerçeğe dönüştürmek zamanıdır. Aksi halde  bu satırları bile hasretle anacağımız günleri yaşayacağımız aşikar görülüyor. Esen Kalın..