Macaristan Turan Kurultayı

Mehmet SORAL

Macaristan'da Turan Kurultayı

Eğer bugün "Turan Kurultayı" Türkiye'de değil de Macaristan'da organize ediliyorsa; bu durum ülkemizdeki Türk milliyetçileri olarak utancımız olmalı.

...

Bu arada her yıl düzenlene benzeri ama iki farklı zamanda yapılan kurultaylarımız; "Erciyes Kurultayı" ve banisinin rahmetli Başbuğ Türkeş'in olduğu "Antalya Türk Akraba ve Toplulukları Kurultayı" da iptal edildi, artık yıllardır kutlanmıyor.

...

Anlaşılan o ki; her yıl düzenlenen bu tür organizasyonlarla Türklük şuurunun güncellenmesinden korkan, rahatsızlık duyan bedbahtlar varmış. Acaba hangi diaspora bunu yapmış olabilir ki(!)

...

Bu tür organizasyonlarda, dünyanın dört bir yanından gelen Turan ülküsüne sahip insanlar arasında müthiş bir sinerji oluşuyor, döndükleri yerlere de bu sinerjiyi taşıyorlardı. Acaba diyorum; fetö'nün kendi hareket alanlarına müdahil olunmasından korkup, bu organizasyonlara kumpas kurarak, kaldırılmasını mı sağladılar(!)

...

Eğer o günlerde belli bir bilinç ve şuur altında birleşen bu insanların en azından sene de bir defa kucaklaşmalarına mani olunmasaydı ve söz konusu geleneğimiz bugünlere taşınabilseydi; bugün ülkemizi Türk milliyetçileri yönetiyor olacaktı.

...

Ne diyelim, müsebbibi olanların....

İYİ PARTİ'ye ambargo devlet politikası haline getirildi
Bakınız Meral Hanım basın açıklamasında ne demişti.

...

''Toplumsal mutabakat zamanının geldiği inancıyla, tüm siyasi partileri ortak çalışmaya davet ediyorum. İlk adım olarak da görüş ve önerimiz mahfuz kalmak kaydıyla, milli egemenliğimizin kalesi Türkiye Büyük Millet Meclisini “Milli Ekonomi Gündemi”yle toplantıya davet ediyorum''

...

Bu son derece yapıcı, kucaklayıcı; milli mutabakata çağıran mesaja herkes kör ve sağır kesildiler.

...

Bu basın toplantısının yapılmasından iki gün önce de İYİ PARTİ kurultayı yapılmıştı.

...

Gerek basın açıklamasına, gerekse Kurultaya ilişkin hiç bir haber, yorum, değerlendirme yapılmıyor. Aynı olayları bir başka; diyelim CHP, AKP veya MHP yaşasaydı veya söyleseydiler TV'lerde ana tartışma konusu olurlardı, gazeteler başlıklarını bunlara göre atarlardı.

...

Bundan anlaşılması gereken şu; İYİ Parti müthiş bir korku salmış. Varlığına kastedilerek; kendisine ''yokmuş'' muamelesi yapılması kesinlikle bir devlet politikası haline dönüştürülmüş. 

A HABER haber kanalı mı, provokatör mü belli değil.
Allah aşkına birileri şu A Haber'i sustursun. Milli birliğimizi sabahtan akşama kadar dinamitliyor. 

...

Tehdit, santaj, yalan, iftira, kalleşlik; ne ararsan var. Sürekli tahrik, sürekli tahrik... Kafasının estiği kişi, şirket, kurumu neyse; yaftalıyor. Bu ülkenin kanun ve nizamı bunları bağlamıyor mu.

...

Kuş beyinliler bunlar, kafayı FOX TV'ye takmışlar. Geri zekalı adamlar, bu kanalı bugün satsalar parasını dolar olarak alıp, gidecekler. Oysa ki ülkemizin hararetle dövize ihtiyacı var. Artık nasıl bir kanalsa; bu ülkenin en iyi yetişmiş yürekli, vatanperver milliyetçi haber sunucu ve yorumcusu iki evladı bu kanalda çalışıyorlar.

...

Milli bütünlüğün inşası için ve de destekledikleri hükumetin hayrı için A Haberin tez elden susturulması lazım. Sadece olup, bitenlerle ilgili yandaşların düşüncesi nedir diye izleyeyim dedim, inanın ki devamını getiremedim. Elbette doğru söyledikleri de var ama sunuş şekli o kadar tahrikkar ki; spiker "Sizi seviyoruz" dese, biz de oluşan algısı sanki küfür gibi.

...

Belki de bu kasten yürütülen bir tarzdır. Biz muhaliflerin ne düşündüğümüzden ziyade; kendi taraftarlarını konsolide edip, zinde tutmak içindir. Ama bu üslup para getirmiyor, aksine ürkütür. 

Devlet Bahçeli ne zaman inisiyatifini ortaya koysa; peşinden kriz geliyor
Devlet Bahçeli her ne kadar "Devlete sahip çıkmak" adına inisiyatifini kullanıp, atraksiyonlar gelişirse de; her defasında ülkemiz kendisini yeni bir krizin içinde bulmuştur.

...

2001 yılındaki atraksiyonları yapmasaydı belki de AKP'nin kurulmasına bile ihtiyaç duyulmayacaktı. Parti içi demokrasiyi gasp etmeseydi, İYİ Parti de kurulmayacaktı. 

...

Ne kadar da ilginç bir tesadüf değil mi

Beceremiyorsun, hemen dış güçler...
Dövizin artmasını "Papaz"dan bilecek kadar saf değilim. Bulgaristan'dan alınan samanın dahi parasını dövizle ödüyorsak; doların artmaması için ancak ve ancak TL'nin dolardan değerli olması lazım.

...

Özelikle yine son 10 yıldır bağıra bağıra gelmesi beklenen ekonomik krizin göstergesi de; ülkemizde tüm yatırımların taşa toprağa ve hizmet sektörüne yapılıyor olmasıydı. İşte Ali Babacan buna itiraz ettiği için AKP de tasfiye edilmişti. Peki Şimşek; O da "Çatı su alabilir" demişti, o da tasfiye edildi. Kısaca aklı başında tüm AKP'lilerin başlarına hep aynı şey geldi. Siz hiç bacası tüten bir tane fabrika açılışının yapıldığına şahit oldunuz mu. 

...

Eğer bir tarım ve hayvancılık ülkesinde samanı Bulgaristan'dan, canlı hayvanı Afrika'dan, mısırı Arjantin'den, buğdayı ABD'den ithal ediyorsan; dövizin yükselmesinin nedenleri dış güçlerden ziyade bunlardır.

...

"Dış güçler" söylemi gelmiş geçmiş tüm başarısız hükümetlerimizin kedilerini geleneksel savunma biçimi olmuştur. 

...

ABD dış güç mü; sen de ona "Dış gücünü" göster bakalım. Mesela işe ilk önce Kürecik üssünü kaldırarak başlayabilirsin. Olmadı mı; Adana İncirlik üssünü kapatacaksın.

...

Efendim diyeceksin ki; "Kolay değil, yapamayız. Zira ordumuzun her türlü donanımı dahil ABD ile iç içeyiz" doğru, bizler de aynı şeyi düşünüyoruz ama devletimizi de bu bilinen gerçekler üzerinden yöneteceksin. Mesela BOP eş başkanlığı ne durumda, meçhul. Muhtemelen ABD de merak ediyor. Sahi ne durumda. Mesela "BOP denen şey aslında cehenneme giden yolmuş, yanlış yaptık" desene.

...

Velhasıl kelam, başımıza gelenlerin gerçek nedeni ülkeyi yönetememe sorunudur. 

...

Hamaset ile sonuç elde edemezsiniz. Somut  olarak yapabileceğin başka şeyler de var.

Sana dış güçlerin verdiği "Yahudi üstün cesaret ödülünü" iade ettin mi; hayır.

...

"Büyük Orta Doğu Peojesi" eş başkanlığını iade ettin mi; hayır.

...

Bu unvanlar üzerinizde aynen dururken; Türk milletine yaptığınız çağrılara dair samimiyetinize nasıl inanıp, güvenebiliriz ki.

...

"Onların Doları varsa, bizim de Allah'ımız var" diyebilmek hüner değildir. Asıl hüner; "Benim de aklım var" diyebilmektir.

... 

Haşa, Allah hesabını yanlış mı yaptı ki; aklı insana verdiği halde, hala insanlar sorumsuzluklarının bedelini Allah'a ödetmeye kalkarlar.

... 

İnsan oğlu nankör işte; boşuna cennetten kovulmamış. Senin eline akıl denen bir gücü vermiş. Be hey nankör; daha ne verecekti.

...

Bu arada anlaşılmıştır ki; Cumhur ittifakı, çok önceden beridir beklenen ekonomik krizi, ABD'nin papazı üzerinden yönetmeye çalışıyor.

...

Erdoğan'ın klasik yöntemi; "Kazanmak için düşman yaratacaksın". Haksız da değil hani; her defasında kazandı. Demek ki bu hal de bir başka yönetme şekli. İnsanlara; kendi mağduriyetlerini sorgulama fırsatı vermeden, milli bir düşman yaratarak ona saldırmayı yeğlemek ve "sorgulama" ihtimalini ortadan kaldırmak. 

...

Mesela İYİ PARTİ'nin adını anmazlar, sanki Taşnak partisiymişcesine; ona karşıtlığı, yok görmeyi devlet politikası haline getirdiler. Buna mukabil CHP'yi ise, görme engellinin elindeki değnek misali, her an yanlarında olmasını istiyorlar. Yeni yönetim şeklini iki partili sisteme oturtmak istiyorlar; CHP ve AKP eksenli. MHP zaten her yönüyle, hatta hararetle AKP'ye entegre sürecini yaşıyor. Fazla bir süreç geçmeden; muhtemelen mahalli seçimlerde tam entegrasyon tamamlanmış olacaktır. 

İYİ Pari milletvekili Hayati Arkaz MHP'ye geçti.
Çok isabetli oldu. Vitrinimizi; kaldığı sürece kırık dökük gösterecek olan, öz güven yoksunu "Fakir"; gitmesi gereken yere gitmiştir. Ancak onun için en yakışanı vekillikten istifa etmek olmalıydı.

... 

Son eylemini bir ilkeye, duruşa bağlayabilirdi. Mesela; "Siyasi aidiyet, insani ilişkileri bile derinden etkileyebiliyor. Benim mizacım bu anlamda siyaset yapmaya müsait değil" diyerek vekillikten istifa etmiş olsaydı; saygı duyulacak güzel bir davranış biçimi sergilemiş olabilirdi.

...

Şimdi sormak isterim; hangi "Bilgelik ahlakı" Bu transfere cevaz verir. Balgat müdavimlerine, yeni sisteme, AKP ve hükumetine sonuna kadar muhaliflik üzerine rezervi olan birisi için değişen ne oldu ki; her duruş, düşünce ve eylemini ters yüz edecek kadar kendini çelişkili bir sürecin içine soktu. Demek ki tüm keramet "Öpülen el"deymiş.

...

Neyse, verdik gitti. Hayrını görsünler. 

soralmehmet@gmail.com