Geçen hafta, “Bizim enflasyon dünya ile aynı mı ?” başlıklı yazımda; Viktor Orban’ın Macaristan seçimlerinden galip çıkmasını, enflasyon (% 8,5), işsizlik (% 3,8) ve fert başı gelir (18528 dolar) rakamlarının bize kıyasla çok iyi seviyelerde olmasına bağlamıştım.
Budapeşte’de yaşayan ve çok sık görüş alışverişinde bulunduğum değerli kardeşim Mustafa Kalkandelen’den (Macaristan Metro Cash&Carry eski Yönetim Kurulu Üyesi) aldığım katkı ile diğer farkları da bu yazının konusu için uygun buldum.
Viktor Orban, ekonomik göstergeler kriz seviyesinde olmamasına rağmen önemli tedbirleri zamanında almıştır.
. Orban yönetimi henüz kasım ayında tüketici fiyatlarının yüzde 7,4’lük artışla son 14 yılın en yüksek seviyesine ulaşması üzerine aileleri enflasyondan korumak amacıyla ev kredilerini ve akaryakıt fiyatlarını dondurmuştu.
Akaryakıttan alınan vergilerden vazgeçilerek bunun gerçekleştirildiğini de öğrenmiş olduk. Genel giderlerin düşürülmesi ile maliyet enflasyonuna olumlu katkı sağlanmış, ailelere vergi iadesi, emekli maaşı ve asgari ücret için de ek artışlar vadedilmişti. Bütün tedbirlerin sebebi olan yüzde 7,4’lük yıllık enflasyon bizim ülkemizde geçerli olsaydı; tedbir almak şöyle dursun, büyük ihtimalle MB hedefine çok yakın olduğu için milletçe alkışlardık.
. Aşağıdaki bazı temel gıdalar için de fiyat artışları durdurulmuştu. Hem de ilgili ürünlerin fiyatı 15 Ekim 2021 tarihinde geçerli olan fiyatları geçmemek şartıyla. Fiyat durdurma 1 Şubat 2022’den 1 Mayıs 2022’ye kadar geçerliydi. Giderlerin düşürülmesine yapılan katkı ile aradaki farkın üretici tarafından üstlenilmesi sağlanmıştı. Aynı fedakarlığın üreticilerimiz tarafından kabul görmesi mümkün değildir, zira enflasyon oranımız 8 kat daha fazladır.
İşte o temel ürünler ve tek alışveriş için geçerli olan miktar sınırlamaları:
Toz şeker 10 kg
Buğday unu 10 kg
UHT inek sütü 12 litre
Ayçiçek yağı 10 litre
Tavuk eti 6 kg
Domuz eti 10 kg
Yukardaki fotoğraflarda da görüleceği üzere market camlarına asılan afişlerdeki alışveriş başına konan sınırlamalar hayli yeterli seviyelerdedir.
Kuralların ihlali, para cezasına veya mağazanın kapanmasına neden olacaktır.
Tek haneli enflasyonda bile seçim öncesi bu kararları alabilen bir adayın seçimi kazanması normal olsa gerek…
Zira tüketici önceliği gözetilmiş, kırgınlıklar varsa bile tamir edilmiştir.
Bununla da yetinmeyen Orban, Rusya yanlısı olmasına rağmen seçim öncesine rastlayan Ukrayna işgalini takiben hemen tarafsız konuma geçmiştir. Bu da seçmeni rahatlatan bir tavır olmuştur.
Macaristan muhalefeti ise AB, ABD ve Ukrayna tarafında yer almasına rağmen 6 parti olarak ortak strateji belirleyememişler, bu da seçmen üzerinde tereddütler oluşturmuştur.
Ayrıca 6 partinin içinde sağ milliyetçiler, yeşiller, sosyal demokratlar, sosyalistler ve liberaller yer almasına rağmen, ortak adayın Orban’a benzeyen bir muhafazakar olmasını muhalefet seçmeni kabullenmemiştir. Yani ortaklardan hiçbirisinin ideolojisi ile tam örtüşmeyen bir aday ile önceki toplam oylarına dahi ulaşamamışlardır.
Aday seçimindeki bu yanlışlık her ülkede seçim kaybettirebilir. İşte bizim muhalefet açısından da ekonomik olumsuzluklardan bağımsız olarak bu hatadan dersler çıkartılması isabetli olabilir.
Görüldüğü üzere iki ülkenin tek ortak yanları; muhalefetin iktidara karşı oluşturduğu seçim ittifakı ve ortak aday benzerlikleridir. Evet her iki ükede de kutuplaşma ve muhalefet açısından medyaya ve halka ulaşmada zorluklar vardır. Ancak ekonomik şartlardaki önemli ayrışma bu konuda da iki ülkeyi farklılaştırmaktadır.
Bu bakımdan ülkemiz muhalefeti için sıkıntı çeken çoğunluğa ulaşamamak o kadar da dezavantaj sayılmaz. Zira ekonomik zorluklar seçmenin yönünü belirlemiştir zaten. Zor olan kısmı doğru adayın belirlenmesidir.
Ülkemizin iktidar kanadı ise tüketiciyi koruyan önemli kararları zamanında almazsa kendi cenahında bile motivasyonu yükseltmesi çok zor olur. Zira Türk seçmenin önceliği bize özel ekonomik krizden nasıl çıkılacağıdır.
İş dünyasının çatı kuruluşu TÜSİAD ise ‘TL’ye önce değer kaybettirip cari açığı azaltacak, ardından da enflasyonu düşürecek’ denklemi yanlış buluyor.
Başkan Orhan Turan diyor ki; “Enflasyonla yeterince mücadele edebildiğimizi düşünmüyorum. Örneğin doğru para politikası uygulayamıyoruz ve tarım, gıda gibi konularda gerekli yapısal adımları atamıyoruz.”
Sonuç olarak; Macaristan’da Avrupa ölçeğinde ekonomi çok parlak sayılmasa da, Orban ekonomi yönetimi açısından güven vermiştir. Macaristan Merkez Bankası sırf paralarının değerini korumak adına ard arda faiz artırmış ve seçmen nezdinde ekonomik kriz algısı yaratmamıştır.
İşte bir önemli farkın da bu konuda oluştuğunu görüyoruz. Nitekim seçim öncesi araştırmalarda Orban’ın oylarında azalma olmamıştır.
Görüldüğü gibi batıda yıllık enflasyon yüzde 4’ten yüzde 7’ye çıktığı an alarm sistemi devreye giriyor. Bizde ise yüzde 8’den yüzde 61’e çıktığında fazla bir şey olmadığı gibi batı ile kıyaslamalar gündeme oturuyor. Buna da toplumlar arası hassasiyet farkı diyoruz.
Oysa “Enflasyon tüm dünyada var” ifadesi aşağıdaki tablo ile yan yana gelemez. Zira kırmızı ile gösterilen çekirdek enflasyon (gıda ve enerji hariç) Mart 2022’de yüzde 48,39 çıkmış olup, fiyat artışlarının ne kadarının bize özel sebeplerden oluştuğunu göstermektedir. Bir de Macaristan ve diğer ülkelerin dertlerinin bize göre ne kadar küçük kaldığına işaret etmektedir.
Benchmarking (kıyaslama) kültürünün yavaş geliştiği ülkemizde; eksiklerin giderilmesi adına, görülmek istenmeyen manzaralar karşısında gözleri kapatma alışkanlığından vazgeçilmesi dileğiyle…
Kaynak: Uğur Gürses