Mamak Palas misafirliği...

Mehmet YILMAZ

MAMAK PALAS MİSAFİRLİĞİ VE 40. YIL DÖNÜMÜ ANMASI

"Talihim tebessüm eden dudakta
Allanmış pullanmış gelin gibidir,
Hevesler kalır birgün kara toprakta
:u çileyi ancak çekenler bilir..."

Endüstriyel feodalitenin şövalyeleri yaka paça derdest edip tıktıkları aem.nün "resepsiyonunun" duvarındaki bu feryat yüreğime bıçak gibi sokulmuştu; O bıçak 40 yıldır da halen orada durur... Resepsiyon dediğim alan 2x2 metre ölçülerinde, bu alana dahil ve kapısı olmayan ve iğrenç bir durum arz eden bir tuvalet, insan boyundan daha yüksekte olan ve Anadolu'da 'temek' diye tabir edilen bir pencere, demir parmaklık var ama cam yok... Temek'ten gelen ve cam kırıkları gibi insana işleyen soğuktan alınan gümrük vergisi sıfır... Gecenin ilerleyen saatlerinde gelen "yeni konuklarla" yirmiye yakın mevcutlu ile o "dar alanda" da sabah oluyormuş... "Halk edebiyatının" zenginliğine katkıda bulunan "o nazik" ev sahipliğini de unutmamak gerekir, zaten istesen de unutabilmek için insanın süper alzaymır ligine transfer olması gerekiyor...

Ertesi sabah yine "aynı nezaketle" yolcu edilme faslı geldi...

2. Dünya Savaşı'ndan kalma konforlu araçlarda yerimizi aldıktan sonra istikamet özel E tipi beş yıldızlı Mamak Palas, marş marş!!!

"Otel"in bizi karşılayan görevlileri işlerini iyi bilen insanlardı, "Ellerinden gelen nezaketi" esirgemediler... Misafirliğimiz süresince de (B) ve (C) Blok'un bu güleryüzlü personeli gerekli nezaketlerini göstermekten geri durmadılar... Hatta biz sokak çocukları olarak büyüdüğümüz için, büyük bir sabırla ahlak dersleri vermek lütfunda bile bulundular:

"Size mi kaldı memleketin turizm meseleleri ile uğraşmak lan?"

- Haklısınız lan! Gerçekten bize mi düşmüştü o kadar turistik personel varken memleketin turizm meseleleri?

O gün bugündür ehil olarak ellerinde tuttukları güzide memleketin turizm tesislerinde işler gayet tıkırında ve istikrar içinde yürüyor, bize de bu yetenekli ve güleryüzlü otel personelini takdir etmek kalıyor...

Ancak zaman geçer, insanlar ölür, geriye iyi ya da kötü ne yaptıkları kalır; yapmadıklarına ve dahi gizli kapaklı işlerine tarih hazretleri zaman zaman göz atar ve yaptıkları yamuklukları pisliklerinin önlerine ördükleri örümcek ağları da gizleyemez...

78'liler de ölür, ancak uğradıkları haksızlıklar ve alçaklıklar bağırlarında yara olarak kalır.

Ama alçakların akıl edemedikleri ya da belki de umurlarında olmayan şey, "hafızamızı nisyan ile malül etmeyecek" bir nesil oluşumuz...

Sonsöz: zaman ne kadar geçerse geçsin, Tanhu Çiçi ve askerleri her zaman kahraman, Vahdettin ve hempaları hain olarak kalacaklar ve öyle anılacaklar...