İktidar partisi iç ve dış politikada o kadar çok hata yaptı ki, artık sözünde anlamı kalmadı. Hayalcilikle popülizmin birleştiği uygulamalar hemen her konuda duvara çarptı.
AKPnin özellikle ülke güvenliği ve dış politikada ki tutarsızlıkları geldiğimiz noktanın sebebini teşkil ediyor. Buna rağmen Haziran seçiminden Kasım seçimine kadar geçen süreci kısaca değerlendirdiğimizde gerek bu partinin yöneticilerinin becerisi, gerekse muhalefetin beceriksizliği ve halkın karşısına konulamayan alternatif veya siyasi şike bizi yine AKP iktidarına mahküm etmiş durumda…
İnsan bazen olağanüstü ve yorumlayamadığı durumlarla karşılaşır. Toplum ve devlet ömründe de bu gibi daha sonra tarih tarafından yorumlanacak gelişmeler olur. Doluya koysanız almaz, boşa koysanız dolmaz. İçinden geçtiğimiz haziran-kasım seçim süreci de böyle bir olgu olarak karşımıza çıkıyor.
Zihnen yenilmiş, bütün söylemlerini tersi çıkmış bir iktidara karşı bütün söylemleri doğru ve haklı çıkan bir parti süreçten zararlı çıkıyor. Bu durum ancak görünmeyen bilinmeyen sırlarla (!) izah edilebilir.
Bizler olan bitenin sırlarına vakıf olacak kadar istihbarat elemanı değiliz. Biz ancak elimizde bulunan verilere göre akıl yürütebilir, mantık yoluyla gelişmelerin arkasını okumaya çalışabiliriz. Haklı da çıkabiliriz haksız da…
Bu sebeple zihnimizde oluşan teşhisi paylaşmak için bir süre bekledik.
Bize göre Haziran-Kasım 2015 sürecinin öncesinin ve sonrasının bir de görünmeyen yüzü var.
Türkiye dışından kurgulanan devlet otoritesini kaybetmiş bir Ortadoğu ve Türkiye projesi gereği RTE ve AKPnin yumuşak karnı deşilmiş toplumsal bir kalkışma ile toplumda biriken RTE fobisi kullanılarak devlet otoritesinin ortadan kaldırılması için gereken hamle yapılmıştı.
Nasıl Esadın kötülüğü öne sürülerek Suriyede devlet otoritesi ortadan kalktıysa aynen öyle RTEnin kötülüğü öne sürülerek Türkiyede de devlet otoritesi ortadan kaldırılacak ve sözde çözüm süreciyle silah ve mühimmat depolayan terör örgütü doğuda kendi otoritesini ilan etmiş olacaktı.
Bugün ortaya çıkan hendekler, bombalar, tüneller, insansız hava araçları ve daha fazlası gezi olayları sonrasında devlet otoritesinin kaybedildiği anda ortaya çıkacak ve fiilen pkknın egemenliğinde bir alan oluşacaktı.
O safha da Devlet BAHÇELİ wikileaks belgelerine ve gezi mazeretine pek itibar etmedi. Bahçelinin çıkışı önce Türkiyeyi sonra RTEyi kurtardı.
Olması gereken hata üzerine hata yapan bir iktidarın legal yollardan demokratik usullerle değişmesiydi. Bu değişimde iktidar partisinin karşısında kazanacak olan bir sağ parti ile mümkün olduğu için 7 Haziran seçimlerini beklemek gerekiyordu. Bu seçimlerde AKP tek başına iktidardan düştü ama ortaya çıkan manzara yine Gezi dönemi gibi Türkiyeyi istikrarsızlaştıracak bir manzaraydı.
Devlet Bahçeli seçim öncesinde 17/25 vurgusunu çokça kullanarak cemaat tarafından ve dış güçlerin Türkiyeyi kontrol etmesi üzerine kurgulanan silahı Erdoğana karşı kullandı.
Böylece devletin derin güçleri ve ismi ile müsemma görevlisi tarafından 17/25 bir manivela gibi kullanılarak RTEyi dış güçler yerine Türk devleti teslim almış olacaktı.
Bize göre 3 Kasım seçimlerinin garabet teşkil eden yönü ancak bu şekilde açıklanabilir. Başka türlü ortaya çıkan sonuç beceriksizlik ve basiretsizlikle izah edilebilecektir.
Zira geziden sonra AKPnin sahte ümmetçi söylemi yavaş yavaş değişmeye ve bu söylemleri kullananlar perde arkasına atılmaya başlandı.
Seçim sonrasında AKPnin uygulamaları da değişerek MHPnin çizgisine geldiğini görüyoruz. Yani MHP iktidar ortağı olmak yerine seçimi kaybetmeyi tercih ederek ideolojik olarak muktedir olmayı mı denedi? Durum 12 Eylül sonrasına ne kadar benziyor. Kadrolarımız içerde, fikirlerimiz iktidarda…
Tuğrulun AKPye gönderildiği 3 Kasım seçimi öncesi yapılan çıkışları destekledik, zira bütün bu çıkışların hareketin lehine bir öngörü ve bilgiye dayandığını düşünüyorduk. Ancak şimdi bütün bu çıkışların AKPnin söylem değişikliğine hizmet edilmesi olarak kulağımıza yeteri kadar kar suyu kaçırmış olduğunu görüyoruz.
Biz sadece durum tespiti yapmaya çalışıyoruz. Yoksa AKPnin değiştiği gibi bir inancımız ve bu söylemi savunduğumuz zannedilmesin.
Faraziyemiz doğru değilse bir beyin jimnastiği yapmış oluruz. Eğer doğru olduğunu varsayarak soruyoruz.
Tamam, 17/25i manivela olarak kullandınız ve seçimde kendi kalenize gol atarak maçı AKPye verdiniz. Neyin karşılığı?
Devletin birliği ve bütünlüğü karşılığı ise AKP gibi bir organizmaya nasıl güvenilebilir, güvenmenizi sağlayacak ne tür garantiler alına bilir?
Gerekli garantileri almış olsanız bile MHP gibi bir kaleyi atıl duruma düşürerek bu davaya gönül verenleri yormaya ve incitmeye değer miydi?
Peki ya biz ülkücüler, biz hiç kazanan taraf olamayacak mıyız?
Bürokraside, toplum kesimlerinde, gençlikte, kadınlarda ve sosyal hayatta kaybettiklerimizin karşılığı ne olacak?
Güneydoğu da hilal bıyıklılar, üniversite kampüslerinde Fıratlar, Türkmendağında İbrahimler şehit olurken buna karşılık çember sakallılar ve badem bıyıklılar 4X4lere binerek önümüzden sıratarak geçecekler.
Biz bu milletin ve devletin sevdalılarıyız ancak marabaları değiliz.