Mankurt, Altay-Kırgız destanlarında görülen bir motif.
Biz bu ismi Kırgız yazar Cengiz Aytmatov'un 1980’lerde yazdığı ‘Gün Olur Asra Bedel’ adlı eserinde gördük.
Daha sonra gerek ülkemizde, gerekse Avrupa ülkelerinde, araştırmalara konu oldu. Bu tarihlerden sonra da bizim ülkemizde literatüre girdi.
Aytmatov‘un eserinde, Orta Asya Bozkırlarında, gaddar bir kavim iken, genişleyerek homojen yapı taşımayan devlet olan Juan Juanları’ın, esirlerine uyguladıkları işkence anlatılır.
Bu devlet 4-6 yy’larda yaşamış, sonra Göktürkler tarafından tarih sahnesinden silinmiştir.
Esirin elleri ayakları kazıklara bağlanır, saçları iyice kesilerek yere yatırılır.
Çıplak kafaya, yeni kesilmiş devenin boyun kısmındaki kalın deri geçirilir.
Kızgın güneşin altında ıslak deri kurumaya başlar. Kurudukça kafayı mengene gibi sıkar.
Kesilen saçlar büyüdükçe, kuru deriyi geçemedikleri için tekrar kafanın içine doğru büyürler.
Bu olay günlerce sürer.
Esir şayet ölmediyse artık aklı başından gitmiş, bilincini tamamen yitirmiştir. Efendisi ne derse onu yapar. Ana, baba, evlat nedir bilmez artık. Varsa yoksa sahibinin emirleri…
Gelelim asıl meseleye.
Juanların Reisi Suhlun, etrafındaki insanları tam anlamıyla kendine bağlayarak Mankurtlaşan bir halk yaratmak için birtakım kurallar koyar onların kesintisiz uygulanmasını ister.
EY HALKIM!
Ben gelmeden önce, ekmeğiniz aşınız, kafanızda saçınız, yüzünüzde kaşınız yok idi !..
SÖZLERİMİ İYİ DİNLEYİN!
Sakın ha olmayan aklınızı kullanmaya kalkmayın!..
Benim aklım hem size hem bana yeter!..
Reise itiraz etmek, hele eleştiri yapmak, ihanettir!..
Efendinin, Liderinin, Reis'inin yani benim, isteklerimi harfiyen yerine getireceksiniz!
En doğru söz benim sözümdür!.. Velev ki ikide bir unutup bugün söylediğimin tam aksini, yarın söylesem de ‘mutlak reisin bir bildiği vardır ‘deyip kabulleneceksiniz!..
Geçmişi zinhar hatırlamayın! Uğruna can verdiğiniz, kan verdiğiniz değerleriniz çiğnense bile, ülke bekası deyip kabulleneceksiniz. Kendinizi rahatlatmak için ‘onlar eskide kaldı ‘da diyebilirsiniz !..
Bilesiniz ki benim iyi dediklerim iyi, kötü dediklerim mutlak kötüdür!..
Sakın ha bana karşı olan hainlerin sözlerine kanmayın! Allah muhafaza siz de anında hain olursunuz!..
Bilimden bilgiden uzak durun!... Bilgi insanı fitneye götürür!.. Aklınıza olmadık sorular gelir, maazallah yoldan saparsınız.
Söyleneni sadece dinleyin, o sizi selamete götürür!..
Yani demem o ki, okumayacak, okutmayacaksınız!
Yakın çevrenize bir bakın, okuyan gençlerin dilleri bir karış! Söz dinlemiyorlar, neymiş ‘neyin eğri neyin doğru olduğunu onlar da bilirmiş’ Halt etmişler! Bunları duydukça beni afakanlar basıyor.
Ey bana biat eden kabilem insanları!
Bilesiniz ki dış güçler bizi rahat bırakmıyor, kıskanıyorlar. Onlardan ileri, onlardan özgürüz diye… Ah bu Moğollar, Tabgaçlar, Kırgızlar yok mu hep bizi zora sokuyorlar!..
Bu nedenle aç kalabilirsiniz, açık kalabilirsiniz, evinize ekmek götürecek paranız olmayabilir.
Sakın ha kötü düşünmeyin!
Sana bedava veya ucuz ekmek vermek isteyen hainlerin ekmeğini alın, yeyin, karnınızı burnunuzu doyurun.
Şükredin ki ben varım, canınız da sağ.
Hem unutmayın ki savaşta her yol mübahtır. Alacaksın, çalacaksın, yaşayacaksın!..
Adaletli idarem sayesinde çevremdeki herkesi emrim altına aldım!
Artık benim iznim olmadan, kuş uçmaz, kervan geçmez, ok atılmaz, yay gerilmez.
Son söz olarak:
Benim sözümü tanrı buyruğu gibi kabul edin. Elbette bizim gücümüz göklerden gelir!..
Hep o sese kulak veririz…
Bize söyle denir söyleriz, yap denir yaparız!..
Gelen buyruğa göre, sofradan yarı tok, yarı aç kalkacaksınız.
Zayıf olasınız, kanaatkar olacaksınız ki kolay uçasınız.
Ancak fakirlerin, göklerde bağları, bostanları olacak, hizmetini görecek Çinli cariyeleri olacak!..
Şimdi anladınız mı! Ben sizi ne kadar seviyorum ve sizi öteki aleme hazırlıyorum!..
Siz de sözümden çıkmayın! MANKURT OLUN RAHAT EDİN!..
‘Adamcağız daha ne desin anlayana!!!’