Marmara denizinde aylardır süren müsilaj hem deniz canlılarını hem de ülke ekonomisini ve yaşamını olumsuz yönde etkiliyor ama ülkeyi yönetenler böyle bir durumdan bile nasıl siyasi rant kazanacağını hesaplıyor.
Tek görevi iktidarı ölümüne savunmak ve muhalefete çamur atmak olan yandaş medya günlerdir Marmara denizindeki müsilajın suçlusu olarak Ekrem İmamoğlu'nu gösteriyor. Neymiş efendim İmamoğlu Silahtarağa biyolojik arıtma tesisi projesini iptal etmiş de o yüzden müsilaj olmuş.
Aslında ciddiye alınıp konuşmaya bile değmeyecek bir iddia ama konu hakkında bilgisi olmayanların kafasında soru işareti kalmasın diye bu makaleyi yazıyorum.
Yandaş medyanın saçma iddiasına geçmeden önce "müsilaj"ın ne olduğunu, nasıl oluştuğunu bilmemiz gerekiyor.
Halk arasında deniz salyası olarak bilinen müsilaj, denizlerdeki azot ve fosfat oranının aşırı yükselmesinden dolayı fitoplankton denilen canlıların normalden fazla çoğalmasıyla oluşan yapışkan bir madde.
Müsilaj'ın başlıca 3 nedeni var:
1- Denizlere arıtılmadan verilen evsel ve kimyasal atıklar
2- Deniz suyu sıcaklığının artması
3- İklimsel değişimlere bağlı olarak deniz suyunun durgunlaşması
Bu üç şart bir araya geldiği zaman müsilaj gerçekleşiyor. Sadece denizlere verilen atık maddeler ya da deniz suyunun sıcaklığının yükselmesi müsilaj'a neden olmaz.
Müsilaj'ın kısaca açıklaması bu. Peki, Marmara denizinin yapısı ve nüfus yoğunluğu nedir?
Asıl önemli olan bu. Çünkü Marmara denizi şu anda olması gerekenden çok daha ağır bir yükü taşıyor.
Marmara denizin kıyısı olan tek şehir İstanbul değil. Bursa, Yalova, Tekirdağ, Balıkesir ve Çanakkale şehirlerinin de Marmara denizine kıyısı var.
Şu anda Marmara bölgesinin nüfusu 25 milyon. Yani ülkenin yüzde 30'u Marmara bölgesinde yaşıyor ve bu 25 milyon insanın atıkları her gün Marmara denizine veriliyor.
Sadece bu nüfus yoğunluğu bile Marmara denizi için büyük bir yük demek.
Ayrıca Marmara denizi bir kapalı deniz. Ege ve Karadeniz'den gelen akıntılarla beslenen bir deniz.
Yaşamı bile çevresindeki denizlere bağlı olan bir deniz çevresinde 25 milyon insanın yaşaması Marmara denizi için bir intihardır.
İmamoğlu'na müsilaj konusunda iftira atanlar hala Kanal İstanbul ile Marmara'nın nüfusunu 2 milyon insan daha arttırmanın hesabını yapıyorlar.
Şu anda Marmara denizindeki müsilaj 1 günde, 1 ayda, 1 yılda oluşan bir şey değil. Bu yılların birikimi.
Bu birikimin de sorumluları Marmara bölgesine göçü arttıranlar ve doğayı hiç düşünmeden Marmara'nın doğasını katledenlerdir.
Şimdi gelelim yandaş medyanın İmamoğlu'na attığı iftiraya… Öyle komik bir suçlama ki gerçekleri anlatınca sizin de güleceğinize eminim.
Birincisi şu anda İstanbul'da faaliyet gösteren 89 arıtma tesisi var.Yandaş medya ne diyor: ''İmamoğlu arıtma tesisi projesini iptal ettiği için müsilaj oldu''
89 Arıtma tesisinin arıttıkları ne oldu? Sadece 1 tesisi projesi iptal edildi diye mi Marmara kirlendi? Geçiniz efendim.
Artık bu milleti yalanlarınızla kandıramayacaksınız. Silahtarağa Biyolojik Arıtma Tesisinin iptali İstanbul'un yararınadır.
Olayı kısaca anlatalım…
İBB de AKP dönemi bitince İSKİ 31 Ekim 2019 tarihinde İTÜ'ye Silahtarağa arıtma tesisi hakkında bir rapor yazması için müracaat ediyor. İTÜ İSKİ'nın müracaatına 6 Kasım 2019 tarihinde cevap veriyor.
Raporda söz konusu tesisin 1999 yılından beri devam eden İstanbul'un master planlarıyla uyumlu olmadığına, tesisin konumunun yanlış olduğuna, ayrıca bölgede 15 yıldır faaliyet gösteren pompalama sistemiyle bölgedeki atık suların Yenikapı ve Baltalimanı tesislerinde arıtıldığına dikkat çekiliyor.
Kısacası uzmanlar bu arıtma tesisinin hem gereksiz olduğunu hem de konumunun yanlış olduğuna karar veriyor. Bunun üzerine İSKİ uzman tavsiyesine uyarak projeyi iptal ediyor.
Konuyu biraz daha ayrıntılı açıklamakta fayda var.
1999 Yılında İstanbul için master planı hazırlanırken bir karar veriliyor: ''Haliç'e kesinlikle arıtılmış su verilmeyecek. Çünkü arıtılmış dahi olsa Haliç'e su verilmesi Haliç'i kirletir''
İBB'nin iptal ettiği arıtma tesisi Haliç'e yakın. Eğer bu tesis yapılsaydı günlük 430 bin metreküp atık su arıtılacaktı. Bu 430 bin metreküp suyun ise sadece 30 metre küp yeşil alanlara verilecekti.
Geriye kalan 400 bin metreküp arıtılmış su ne olacaktı? Arıtılmış sular içme suyu olarak kullanılmadığına göre doğrudan Haliç'e akıtılacaktı. Sonuç: Haliç kirlenecekti.
Hani hep diyorlar ya ''CHP Haliç'i kirletti'' diye. Asıl bu proje gerçekleşseydi Haliç kirlenecekti. İmamoğlu uzmanlara danışıp yanlış bir projeyi iptal ederek aslında Haliç'i de kurtardı.
İkinci neden ise tesisin konumunun yanlış olması. Arıtma tesislerinin yapılacağı yerlerde yer altı sularının derinliğinin 8-10 metre arası olması gerekirken planlanan projedeki derinlik 3 metre
Bu sorunun çözümü için de kazı işlemi yapılacaktı. Bu da çok büyük miktarda çamur ve ekstra masraf demek. Bu kadar miktarda çamur nerede arıtılacak? Neden ekstra masraf olsun? Bölgede 2 arıtma tesisi faaliyet gösterirken böyle bir maddi yükün altına girmek israftır.
İBB şu anda 3 biyolojik arıtma tesisinin açılışını yapmaya hazırlanıyor. Bunlar Tuzla 3. Kademe, Ataköy 2. Kademe ve Baltalimanı arıtma tesisleri. Ayrıca planlanan 4 tesis daha var.
Marmara denizi ölürken kimse bu durumdan siyasi rant sağlamaya çalışmasın. Marmara denizindeki müsilaj 25 milyon insanın sorunudur. Sadece İstanbul'un değildir.