İnsanı üzen şey, beklemediği yerden vurulmaktır. AKP ve Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, 31 Mart seçimlerinde hayal kırıklığının yanında moral olarak da yıkıldı.
Kaybetmek zordur, kolay kolay hazmedilemez.
Temel, aynı at yarışı filmini sürekli seyrediyormuş. Durumu bilen yakınları: “Ula Temel seyrede seyrede hangi atın kazandığını ezberledin. Daha ne seyredip duruyorsun?” diye sormuşlar.
Temel gayet ciddi:
"-Uşağım seyredeyrum ki acaba bir sürpriz olur mu diye merak edeyrum." demiş.
Film çevrilmiş, vizyona girmiş, hangi atın kazandığı da belli. Ama ümit dünyası işte!..
Seçim bitmiş, sandık görevlileriniz sayıma, geçersiz oylara itiraz etmemişler, sonuç tutanaklara ve kayıtlara geçmiş. YSK ilan etmiş. Sürpriz beklemenin, ümit etmenin ne gereği kalmış?
Evet sonuçlara itiraz da bir yasal hak. Saygı duyulur ama; sizin sandık görevlileriniz, itiraz etmemişler, “ŞERH” düşmemişler.
İlçe, il ve YSK’nın değerli hakimlerini ne diye sıkıştırıp, vicdanlarına baskı yapıyorsunuz?
Bu ısrar ve inadın anlamı ne? Mahkemenin Kadı’ya mülk olmadığını bilmiyor musunuz? Demokrasilerin güzelliği bu, yapamayanlar gidecek yapacağına inanılanlar gelecek. Yapamazlarsa onlarda gidecek.
Ülkeyi germenin, dünyaya rezil etmenin anlamı da manası da yok.
Elbette Allah’ın da bir adaleti var.
Mazbata vermek neden bu kadar zor?
Sizin tutum ve davranış; kızı kocaya kaçmış babanın hâlâ: “Ben kızımı o adama vermem de vermem” inadıdır.
Beyler iş bitmiş. Asil seçmen kararını vermiş, sizin kulağınızı azıcık çekmiş. Kız da kocaya zaten kaçmış.
Fazla zorlamayın. Yiv, set attırmayın. Belediye mazbatasını vermekte direnenlerin; genel seçimde kaybettikleri iktidarı devretmeleri nasıl olur ki?
Kardeşliğimiz, dostluğumuz, komşuluğumuz, birlik ve dirliğimiz daim olsun.
Birlikte rahmet, ayrılıkta şeytan vardır.
Esen kalınız.