İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, FOX TV’de İsmail Küçükkaya’nın sunduğu Çalar Saat programının konuğu oldu.
Akşener’in konuşmasından satır başları:
‘ANNEMİZİN AK SÜTÜ KADAR HELAL BİR SEÇİMDİ’
Annemizin ak sütü gibi helal bir seçimdi.28 Şubat muktedirlerinin muhtar bile olamaz diyerek manşet attırdığı bir süreçte bu millet Erdoğan’ın arkasında durdu. Başbakan yaptı, Cumhurbaşkanı yaptı. Ama bugün karşı durması gerek muktedir anlayış içinde kaldı
‘SAYIN ERDOĞAN ZİHNİYET DEĞİŞTİRDİ’
1946 seçimlerini herkes bilir. Açık oy gizli tasnif kanunun çıkarıldığı bir seçim. Demokrat Parti o seçimde 40-50 milletvekili çıkarmıştır o seçimde. Demokrat Parti o seçimden sonra bir kongre yaptı. Sine-i millete dönme kararı aldı. İnönü Celal Bayar'a tamam bunu halledelim diyor. Seçim yasası değişiyor.1946-47 dönemindeki gibi davran Erdoğan'ın bu tavrının arkasında Saray mantığını görüyorum. Sayın Erdoğan kendini milletin adamı diye tanımlar ve inanırdı. İnanırsanız duruş gösterirsiniz. Sayın Erdoğan zihniyet değiştirdi. Saray denilen kavram başlı başına bir zihniyettir. Yani bir bürokrasi oluşturur. Bütün saraylar aynıdır. İster monarşi olsun ister mutlakıyet olsun ister de bugünkü gibi tırnak içinde bir sistem olsun. Çünkü tam olarak ne olduğumuzu tanımlayamıyorum ben. Saray'a geçtiniz binlerce kadronuz oluştu.
‘ERDOĞAN’IN TEMEL SORUNU O SARAY’IN ŞAŞASINA TESLİM OLMASI’
Binlerce insanla, yüzlerce arala geziyorsunuz. Bu şaşanın psikolojik olarak yarattığı bir dönüşüm olur. O fakir sofrasına oturduğunuzda yadırgarsınız onlar da sizi yadırgar. Saray'a girdiğiniz zaman aynı zamanda korkarsınız biliyor musunuz? Etrafınızdaki bürokratik alan size öyle şeyler söyler ki her dakika birisi size kötülük yapacakmış gibi o mantıkla hareket edersiniz. Herkes sizin düşmanımmış gibi görmeye başlarsınız. Erdoğan'ın temel sorunu o Saray'ın şaşasına teslim olması.31 Mart'ta Sayın İmamoğlu kazandı. Şimdi esas mesele şu. Refah Partisi'nden bu yana AKP'ni de devamını getirdiği bir teşkilat sistemi söz konusudur. Ama ne 31 Mart’ta ne de 24 Haziran’da evimin kapısını çalmadılar
‘ERDOĞAN KAYBEDECEĞİNE HİÇ İNANMAMIŞ Kİ BİR B PLANI YOKMUŞ’
Çok şey affedildi, sayın Erdoğan’ın da hoşuna gitti bunlar. Siz de bir süre sonra buna inanırsınız. O da inandı. Teşkilat ‘Reis bulur bir şeyler’ dedi, Erdoğan da ‘Bizim teşkilatlar çalışır’ dedi. Daha önce seçilenlerin hizmet anlayışından uzaklaşması, çok ilginç iddialar var. Erdoğan kaybedeceğine hiç inanmamış ki bir B planı yokmuş. Bir fatura kesmesi lazımdı. Orada devreye yakınları girdi. Ailesinden bahsetmiyorum. Kime fatura kesilecek? İstanbul teşkilatına. Bu konuyla ilgili genel başkan yardımcısına, bakanlara kesilecek. Böyle bir faturanın ödenmemesi için Sayın Erdoğan’ın yapmaması gereken bir noktaya getirdiler
‘SAYIN BAYKAL OLMAMIŞ OLSAYDI SAYIN ERDOĞAN’IN YASAĞI KALKMIŞ OLUR MUYDU?’
Sayın Baykal olmamış olsaydı Sayın Erdoğan'ın yasağı kalkmış olur muydu? Sayın Bahçeli olmasaydı Sayın Gül seçilir miydi? Bu milletle inatlaşmak gerçekten bu seçimde çok büyük bir yanlış oldu. Şimdi Erdoğan bu seçimlerde kendi kendini oylattıracak. Ne gerek vardı? Demiri soğutmayı da ben önemsemiştim. Bu çok önemli bir kavramdı. Sert ayrıştırıcı dilin ortadan kalkacağını, hepimizin cumhurbaşkanı olacak gibi algılamıştık. Sonra küçük ortak devreye girdi. Bahçeli sert bir dille azarladı. Sonra ben öyle demek istemedim böyle dedim oldu. Demiri kızgınlaştırmak ne demek. Demir sertliğinde bir ortamın gündeme hakim olduğunu gördük. Anlaşılıyor ki bu sistemi sürdüren paranın sahibi. İstanbul’un her türlü kanunsuzlukla geri alınmasına yönelik bir şeye girildi.
Şimdi benim evim basıldı, çok ışkı takip ettim. Merak ettiler, Kılıçdaroğlu lince uğradı, linç teşebbüsüydü, nasıl 15 Temmuz sonuçlandırılamamış bir darbe teşebbüsüyse bu da bir linç teşebbüsüydü. Önce Bütün bunlar vicdana dokunan işlerdir. Bu nedenle bu seçim vatandaşımızın vicdanına dokunan, onun tercihine saygısızlık yapılan bir sonuçtur. Dolayısıyla birincisi hukuk, milli iradenin tecellisi. Şu anda bu yok. Bir de ekonomi yönetiminin ne bilgisi ne feraset, ne tecrübesi var. Bir de ekonomi koyun buraya. Dolayısıyla bunlar dönüşüp değişmeden ekonominin düzelmesi mümkün değil. Yine dönüp geliyoruz evrensel hukuk kurallarına.
‘HELAL PARAMLA İKİ YERE DE BAĞIŞTA BULUNACAĞIM’
Ben kişisel olarak emekli maaşımdan hem Sayın İmamoğlu'na hem de Saadet Partisi'nin genel merkezi için bağışta bulunacağım. Tekrar söylüyorum helal paramla. O parayla iki yere de bağışta bulunacağım. Çünkü İmamoğlu aynı zamanda bizim adayımız.