Meral Hanım'ın Artvin ziyaretinde yaptığı konuşmayı izleyince; kişiliği ve liderliği üzerine gözlemlerime dair tespitlerimi paylaşmak istedim....
İrticalen yaptığı konuşma üslubundan anlıyoruz ki; son derece öz güven sahibi birisi. Belki birileri ''Ezberini tekrarlıyor'' diyeceklerdir ancak mümkün değil şöyle ki; arada söze giren, laf atanlara usulüne uygun hesaplı, kitaplı yani usturuplu şekilde ''Sesini duydum, benim için özelsin ve sana değer veriyorum bilesin'' diyerek cevabını parantez içi yaparak veriyor; sonra buradan yeni bir başlık açıp, devam edebiliyor; bir başkası hatırlatmada bulunuyor yine bir başlık altında konuşmasına devam edebiliyor. O kalabalıktaki herkese kendisini Meral Akşener nezdinde özel olduğunu hissettiriyor. ...
Samimi ve sahici olduğundan; belki de öz güvenini besleyen ana kaynak burada gizli. Buyurgan bir yapıdan ziyade güven veren anaç yapısı var. Diğer liderler gibi ''Ben sizleri çekip, çeviren; hep buyuran seçkin bir insan olarak aranızdayım; ben olmasan sizler bir hiçsiniz'' ukalalığından kendini uzak tutan bir çaba içerisinde; doğal olarak ''Sen bizim ailemizden herhangi birisisin'' duygusu ile birileri bacısı, birileri anası, birileri teyzesi, birileri de kardeşi olarak görüp, adeta Meral Hanım'ın elinin omuzlarına dokunduğunu, sırtlarını sıvazladığını hissediyorlar. ...
Belki de az önce bir vesile ile ya bina girişinde, ya cadde boyunca yürürken karşılaşıp, diyalog kurduğu kişinin bizzat ismini söyleyerek vesile kılıp, laf atarak kişi üzerinde farkındalık yaratıp, aidiyet duygusunun hem gelişmesini, hem de pekişmesini sağlıyor. ...
Konuşurken bağırmıyor; dinleyeni hiç yormuyor; gezinerek konuşuyor ki; insanlarla daha çok göz teması kurabileyim diye. Kin ve öfkeyi dile getiren ''Diş sıkıp, çene kilitleme'' yok ancak nezaket cümleleri içinde siyasi hesaplaşmanın olacağınına dair ısrarlı, güven verici bir vurgu var ki; bu da elbette İYİ PARTİ'nin kuruluş gerekçelerinin temelinde nelerin olduğunun bir şekilde ifade edilmesi ihtiyacından doğuyor...
Tüm söylemlerinde işin odağına kendisini oturtmuyor; kader birliği yaptığı insanları anarak genel başkan olmasına rağmen ''Bakın Hasan ağabeyim, Ayla Hocam da buradalar'' gibi vefa duygusuna binaen hatırlatmalar yapıyor; gelinen noktada sahip olunan onuru tek başına sahiplenmek istemiyor. Özellikle son dönemin siyasi liderlerinin partilerini aileleri adına tescil edilmiş kurumlar gibi görmeleri karşısında Meral Hanım'ın kastettiğim mütevaziliği oldukça manidar değil mi....
Üzerine boca edilmek istenen algılara dayalı iftiralara meydan okuyor. Edep ve adap dahilinde siyasi olarak hesaplaşmak isteyenlere; ''Karşıma çıkın, ben buradayım; hepinize verecek cevabım var; geçmişimden gelen, gocunacak hiç kusurum yoktur ama işin içinde namertlik olmasın'' diyor.