İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun, Zafer Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Ümit Özdağ’a çok ağır hakaretler etmesi ve akabinde yaşananlar hakkında çok şeyler söylendi.
Mesele günlük siyasi polemikten ibaret olsa bu konuda yazmak istemezdim. Ümit Özdağ’ın Soylu’ya verdiği tepkiye ve “göç mühendisliğine” dair fikirlerine kamuoyunda desteğin arttığı kesin. Ancak bunun oy oranlarını nasıl etkileyeceği şimdilik çok öncelikli bir konu olmaktan uzak. Çünkü Zafer Partisi'nin seçime katılıp katılamayacağı bile henüz belli değil. Halen anketlerde Zafer Partisi ve Özdağ görünmüyor.
Türkiye’ye 10 senelik süreçte gelip Geçici Koruma Statüsü ile barınan Suriyeliler ciddi bir sorundu. Son bir senedir Afganistan, Pakistan, Bangladeş vd ülkelerden hızlanan düzensiz göçlerle sorun çığ gibi büyümekte.
Bu göçlerin emperyalist devletlerin stratejik planlarıyla yapıldığına; demografik ve sosyolojik yapısının değiştirilmesi suretiyle Türkiye’nin huzurunun ve bütünlüğünün bozulmasının hedeflendiğine inanıyorum. Ümit Özdağ’ın çarpıcı ifadesine katılıyorum: "Bunlar bombalandıkları için gelmediler, Türkiye’ye göçmeleri için bombalandılar."
Bu konuda Prof. Dr. Ümit Özdağ yıllardır bir akademisyen olarak, İYİ Parti’de Genel Başkan Yardımcısı iken ve şimdi de kendi kurduğu partisinde uyarılar yapıyor, fikirlerini kamuoyuna mal etmeye çalışıyor.
Ben de bu konularda yazılar yazdım, çeşitli illerde konferanslar verdim. İYİ Parti Genel Merkezi'nin talebiyle, bu konuda partide yapılan çalışmalara katkıda bulunmak için görüşlerimi rapor olarak ilettim. Görüşlerim Ümit Hoca’nın çerçevesini çizdiği görüşlerle büyük ölçüde uyumludur.
Ama Zafer Partisi'nin doğuşunun toplumsal bir talepten kaynaklanmadığını düşünüyorum. Yakın gelecekte de bir kadro hareketine veya kitlesel bir parti özelliğine kavuşabileceğini sanmıyorum. Zafer Partisi bana göre, sadece genel başkanının özel yeteneği ile dikkati çeken ve henüz bir siyasal harekete dönüşme emaresi göstermeyen bir organizasyon.
Partinin kuruluşunda vitrinde olması beklenen Prof. Yusuf Halaçoğlu, Prof. Özcan Yeniçeri gibi isimler Ümit Özdağ ile birlikte olmadılar. Beraber yola çıktıkları Genel Sekreter Adana Milletvekili İsmail Koncuk ve son olarak partinin ekonomi alanında vitrine çıkardığı Genel Başkan Yardımcısı Bartu Soral da Zafer Partisi'nden ayrıldılar. Partinin teşkilatlanması da oldukça yavaş ilerliyor.
Bunlar Zafer Partisi'nde henüz taşların oturmadığını göstermekte.
Bu yapıyla Türkiye’nin “sığınmacılar” haricindeki diğer sorunlarını hangi kadroyla ve nasıl çözeceğini anlatabilmesi ve kitleleri inandırabilmesi için daha çok çalışmaları gerekiyor.
Ümit Özdağ’ın savunduğu fikirleri yeni değil, yıllardır söylediklerini tekrarlıyor. Ama daha etkili olmaya başlamasının ilk sebebi “sığınmacı” denilen bu kitlenin çoğaldıkça daha görünür hale gelmesidir.
İkinci önemli sebep ise düzensiz göçmenlerin işsizlik, enflasyon, pahalılık ve halkımızın fakirleşmesine etkilerinin, yaşadığımız derin ekonomik krizin yarattığı yoksullaşma ortamında daha çok dikkat çekmeye başlamasıdır.
Ümit Özdağ’ın bu sosyolojik dalgayı partisinin etkinliğini artırmak için kullanmaya çalışması anlaşılabilir bir durumdur.
Çeşitli siyasi partilere gönül vermiş birçok vatandaşımız Ümit Özdağ’ın bu meseleyi kamuoyuna anlatmak için yaptıklarını takdir ediyor. Ama siyasi tercihlerini değiştirmeyi de düşünmüyor. Çünkü Zafer Partisi'nin aldığı her oyun AKP+MHP ittifakına yarayacağını düşünüyorlar.
Cumhur İttifakı tekrar iktidar olursa da Ümit Özdağ’ın şikâyet ettiği sığınmacı politikası aynen devam edecek. Bu çelişkili durum sebebiyle Ümit Özdağ’ı sevenler bile Zafer Partisi'ne oy vermekten kaçınacak.
* * *
DEVLET ADAMI - SİYASETÇİ
ABD’de Bakanlara "Sekreter" deniyor. Cumhurbaşkanlığı sisteminde de Bakanlar atanmış bürokratlardır. Bizim parlamenter sistemde iken "Müsteşar" dediğimiz makamın karşılığı sayılabilir.
Bürokratlar siyasi parti taraftarı olsalar bile devlet adamı vasfını ön plana çıkaran, ağırlığı, nezaketi, adap bilirliği ile dikkati çekmesi gereken görevlilerdir. Bürokratlar siyasileri muhatap alıp eleştiremezler, kendilerini eleştiren siyasilere de cevap vermezler, onlar adına kendisini atayan siyasi irade cevap verir.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu Cumhurbaşkanlığı sistemine göre bir siyasi kimlik değil, bir bürokrattır. Ama eski bir politikacı olması sebebiyle devlet adamı gibi değil, siyasetçi gibi polemiklere giriyor.
Soylu’nun Ümit Özdağ hakkında söyledikleri yenilir yutulur sözler değil. Soylu, "Adam yerine, insan yerine koymam. Benim için hayvandan aşağı biridir. Operasyon çocuğudur, Soros çocuğudur. İstihbarat elemanı olduğu apaçık belli, haysiyetsiz adam" gibi seviyesiz bir üslupla ağır hakaretler etti.
Ülkemizde polis teşkilatı ve jandarma dahil devasa bir gücü yöneten böylesine önemli bir bakanlığın başındaki kişinin söylediklerini duymaktan çok utandım. Hem üslubundan ve hem de söylediklerinin doğru olmadığını bile bile söylemesinden utandım. İçişleri Bakanları yakınmaz, iftira etmez; iddiaları doğruysa hukuk çerçevesinde gereğini yapar.
Ümit Özdağ’ın Soylu’ya meydan okuyup, İçişleri Bakanlığı’nın önüne gitmek suretiyle, Soylu’nun bu üslubundan hoşlanan taraftarlarının nezdindeki fiyakasını bozmasını da siyasi olarak başarılı buldum.
* * *
ÜMİT ÖZDAĞ, BAHÇELİ’NİN AĞIR SUÇLAMASINA NEDEN CEVAP VERMEDİ?
Süleyman Soylu’nun hamisi durumundaki MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin (partisinin eski Genel Başkan Yardımcısı olan) Ümit Özdağ’a söyledikleri de en az S. Soylu’nunki kadar ağırdı:
Bahçeli, Ümit Özdağ’ın Bakanlık önündeki eylemini "Pis bir kumpas, bayağı bir tezgâh, küstah bir tertip ve beyhude bir çırpınış” olarak tanımladı.
"Dış tazyik ve telkinlerin refakatiyle Türkiye Cumhuriyeti’ne meydan okunmaktadır. Biz herkesin ederini de, giderini de, ciğerini de iyi biliriz. Sipariş gayelerle Türk devletine cephe açıp terör örgütlerinin ümidi olanlara bu aziz vatanı heba ve heder ettirmeyiz” dedi.
Ümit Özdağ, kendisini vatana ihanetle suçlayan, bu ağır sözlere nedense cevap vermekten kaçındı.
Ümit Özdağ’ın Süleyman Soylu’ya gösterdiği tepkinin yüzde biri kadar bile Devlet Bahçeli’ye cevap ver(e)memiş olması buzdağının görünmeyen kısmının görünenden çok daha büyük olduğunu gösteriyor.