Vural, “AKP’nin siyaset dili, yönetim modeli, demokrasiyi araç olarak gören, demokrasiyi hazmedemeyen, çoğulcu değil, çoğunlukçu bir anlayışla toplumu yönetme modelidir. Böyle bir anlayışta kendilerinden başka bir alternatif söz konusu değildir. Bu ‘her şeyi biz yaptık’ anlayışı ötekileştiricidir ve bir kutuplaşma ortamı yaratmıştır” dedi.
MHP İzmir milletvekili ve Grup Başkan Vekili Oktay Vural, Demokratikleşme paketlerinin, ‘analar ağlamasın terör bitsin’ kamuflajları ile daha otoriter, daha yerelleşmiş, milli ekonominin ve milli devletin tamamen kaybolduğu bir yapılanmayı öngördüğünü belirterek “AKP, PKK’yı Kürtlerin temsilcisi konumuna dönüştürmüştür. Abdullah Öcalan terörist başı olmaktan çıkarılmış ve politik bir lider haline getirilmiştir. Bu da hazmettirilmeye çalışılıyor. AKP eliyle bir paralel millet, paralel devlet oluşturuluyor” dedi ve şöyle devam etti:
“Açılım ve demokratikleşme paketlerinin asıl amacı üç aşamalı bir planla PKK ve Öcalan’a af sağlamaktır. Diğer eklemeler dengeleme, hazmettirme amaçlıdır. Orta-Doğu’da etnik veya mezheplere göre devlet yapılanma modelinin Türkiye’de inşası için Kürt sorunu iddiası bir araç olarak kullanılmaktadır. Hedef dört parçalı bir Kürdistan kurmaktır. Bize göre Türkiye’de bir Kürt sorunu yoktur. Sadece bu sorunu kabul etme dayatmasıyla Türk milletinin ve devletinin çözülme yoluna sokulması sorunu vardır. Kürt sorunu demek her şeyden önce Kürt kökenli kardeşlerimizi yaralar, zedeler ve daha tehlikelisi dışlar. Her vatandaşın demokrasi ve insan hakları için reformlar yapılır. Ama Türkiye’de bu adımlar hep bölücülüğe zemin hazırlamak, teşvik etmek üzerine yapılıyor”
AKP’Yİ GETİREN CHP DEĞİL MİDİR?
Oktay Vural, iki kutuplu siyaset anlayışında MHP’nin bazen AKP’nin payandası, bazen de CHP’nin vagonu olarak gösterilmeye çalışıldığını ve amacın MHP’nin yükselişini durdurmak olduğunu vurguladı ve “Bugün MHP’nin ne AKP ne de CHP’nin yanında olma gayreti vardır, kendi doğru siyasetini uygulamaktadır. Bugün geldiğimiz noktaya bakarsak AKP’yi getiren CHP değil midir? 2003’te Erdoğan’ın Başbakan olması sürecini başlatan ya da 2004’te Türk Ceza Kanununu Meclis’i olağanüstü toplantıya çağırarak onaylayan, özel yetkili mahkemelerin kurulmasına destek veren CHP değil mi?” ifadelerini kullandı.
SURİYE’NİN İÇ ÇATIŞMASINDA DIŞARIDAN MÜDAHALEYİ DOĞRU BULMUYORUZ
Vural, “Biz Suriye’nin iç çatışmasında taraf haline gelecek dışarıdan müdahaleyi doğru bulmuyoruz. Ama Suriye’deki gelişmeler Türkiye’nin birlik ve bütünlüğünü tehdit edecek noktaya gelirse milli menfaatlerimiz doğrultusunda müdahaleyi meşru görüyoruz” dedi.
DİNİ SUİSTİMAL EDEREK DEĞİŞİK DEVLET FANTEZİLERİ ÜRETİYORLAR
“MHP olarak bizim yeni Anayasa’ya dair kırmızıçizgilerimiz bellidir. ‘Ülkenin adının Türkiye Cumhuriyeti, başkentinin Ankara, resmi dilinin Türkçe ve ülkesine vatandaşlık bağıyla bağlı herkesin Türk olduğu’ gibi maddeler değişmezlerimizdir” ifadelerini kullanan Oktay Vural, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Dini suistimal ederek değişik devlet fantezileri üretiyorlar. AKP milli devletlerin uluslararası işbirliği yapan devlet tipine dönüşmesi gerektiğini ifade ediyor. AKP bölge ve etnik kimliklere dayalı yeni bir devlet modeli kurmaya çalışıyor. Millete hazmettirmek için Kürt açılımı ve terörist başı ile görüşmelerde gel-git’ler yapıyor. Bunun adı münafık siyasettir. AKP İslam’ı bile Batı Medeniyetinin bir yerel unsuru olarak dönüştürmeyi hedefliyor, buna hizmet ediyor, Cumhuriyeti dönüştürmek, milleti dönüştürmek için uğraşıyor. Alevilerin, başörtülü kardeşlerimizin ve PKK’nın taleplerini aynı paketin içine koyuyorlar, hepsini demokratik adım gibi sunup milleti kandırmaya çalışıyorlar.
KCK açıkça Türkiye’de PKK terör örgütünün şehir yapılanması olarak kurulan ve ülkede ayrı bir paralel devlet yapılanmasını amaç edinen yapıdır. Bu nedenle PKK ile mücadele eder gibi mücadele etmek gerekir. Bizim demokratik parlamenter sistemle bir problemimiz yok. Başkanlık sistemi siyasi iktidarın ve Başbakan Erdoğan’ın tek adamlık özlemine dönük bir talep olarak yorumlanmalıdır. Biz son demokratikleşme paketini PKK’nın taleplerini, dayatmalarını yerine getirmek için atılan bir adım olarak niteliyoruz. Andımızla ilgili düzenleme, Alfabedeki değişiklikler de bu taleplerin bir bölümüdür”
HEDEF MHP’Yİ PARLAMENTO DIŞINDA TUTMAKTI
“MHP siyasi istikrarla ekonomik dönüşümü, yapısal reformları çok önemsedi. AKP, 2007 yılına kadar bizim ekonomik programımızı uygulamaya devam etti” diyen Oktay Vural, “Türkiye’ye kaotik bir ortam yaratıldı. Artan belirsizliğin bedelini milletimiz ödüyor endişesi ile için 2002’de erken seçim çağrısı yaptık. Koalisyon hükümeti olarak Irak Savaşı’na karşı olduğumuz için dışarıdan müdahaleler ve kurgular çok oldu. Şüphesiz bu manipülasyonların hedefinin bu talep ve isteklere karşı direnç oluşturmayacak bir başka siyasi iradenin oluşmasını sağlama olduğu göz ardı edilmemelidir” ifadelerini kullandı.
Vural, “MHP’nin terör ve bölücülükle mücadele ve Kıbrıs kapsamında ortaya koyduğu tavır AB’ye üyeliğinin önünü kapatacağı iddiasıyla provokatif bir MHP karşıtlığına dönüştürüldü. 2007 seçimleri öncesinde yükselen milliyetçiliğin mecrasını değiştirmek amacıyla farklı bir kutuplaşma modeli uygulandı. AKP’ye hükümet yeniden altın tepsi ile sunuldu. AKP oluşturulan hassasiyetler ve kutuplaşma siyaseti ile mağduriyet edebiyatı ile 22 Temmuz seçimlerine girdi. MHP böyle bir kutuplaşmanın tarafı olmadı. 27 Nisan muhtırası hükümete değil, muhalefete verildi. Dıştan ve içeriden bir siyaset mühendisliği yapıldı ve MHP’nin daha güçlü bir şekilde parlamentoya girmesinin önü kesildi” dedi.
Türk siyasetinin AKP-CHP olmak üzere iki kutup ekseninde tanzim edilmek istendiğini söyleyen Vural, “MHP’ye yönelik dinleme ve izleme faaliyetlerinin pazarlanmasında da hedef hep MHP’yi parlamento dışında tutmaktı” şeklinde konuştu.
SİYASİ SOYTARILIK YAPIYORLAR
Günümüzde AKP’nin düşmanlıklar, kutuplaşmalar meydana getirdiğini ama bu kutuplaştırmaların bıktırmaya başladığını vurgulayan Vural, “Huzur, uzlaşma ve diyalog arayan insanlar önemli ölçüde bu politikadan sıkıldı. Maalesef siyasi soytarılık yapıyorlar. İnsanları birbirine nasıl düşürebiliriz diye düşünüp duruyorlar, buldukları her şeyi kaşıyorlar, sanal düşmanlıklar bunlar. Toplumda bizatihi huzursuzluk, komşuyu komşusuna düşman yapan bir zihniyet var AKP’de. Bunun bedelini de toplum ödüyor” dedi.
GEZİ EYLEMLERİNİ AKP TAHRİK ETTİ
MHP İzmir milletvekili ve Grup Başkan Vekili Oktay Vural, Gezi Parkı direnişi ile ilgili olarak şu ifadeleri kullandı:
“Gezi parkı ekseninde oluşturulan toplumsal muhalefeti haklı bulduk ama bu şiddet eylemlerine dönüşmesine mesafeli durduk. Gezi eylemleri aslında AKP’nin yönetim anlayışının ne kadar baskıcı, despot bir yönetim anlayışına dönüşebildiğini ve polisin orantısız güç kullanımını ortaya koydu. Gezi olayları hükümetin aczini ortaya koyan, AKP’nin yarattığı toplumsal kutuplaşmanın boyutunu ortaya koyan acı olaylardı. Gezi parkı eylemlerinde bulundan 1980 ve 1990 doğumlu genç kesimin ömürlerinin tamamı AKP döneminde geçti. Bu nesil Erdoğan’ın benmerkezci yönetimi, otoriter, her şeyi ben bilirim anlayışından bıkmış durumda. Gezi eylemlerini AKP tahrik etti, ötekileştirmeyi şiddete dönüştürdü ve kendisinden giderek uzaklaşan seçmen kitlesini kendisine bağlamak için bunu bir araç olarak kullandı. Gezi olaylarının hemen ardından siyasi mitingler düzenlemesi AKP’nin asıl amacını ele verdi. AKP Gezi olaylarını yönetmek yerine siyasi rant elde etmek için mitinge dönüştürdü”
TÜRKİYE TÜM İTİBARINI KAYBETTİ
AB ile ilişkilerimizin sorunlu olduğunu belirten Vural, “Türkiye yumuşak güç olarak bölge medeniyetine hâkimken AKP bu gücü yok etti. Türkiye tüm itibarını kaybetti, güvenilir bir ülke olmaktan çıktı” dedi.
Vural, “AKP’nin 2007 yılına kadar bizim programımızı aynen devam ettirmesi doğru olmuştur, ama AKP yeni hiç bir yapısal tedbir almadı. AKP döneminde büyüme üretimine dayalı değil dışarıdan ithal edilen bir büyüme oldu, biz buna ‘hormonlu bir büyüme’ diyoruz. Türkiye cari açık verirse büyüyor. Böyle bir büyüme modeli sürdürülebilir bir büyüme modeli değildir” ifadelerini kullandı.
Vural “IMF’ye olan borçlarımız sıfırlandı ama bu göstermeliktir. Başka borçlar arttı. Örneğin Dünya Bankası borçları üç kat arttı. Bugünün en önemli sorunu rekabet gücü oluşturacak ekonomiyi ve bankalarda finansal istikrarı oluşturmaktı” dedi.