Milleti bırak, Ümmete bak !

Bahattin AYHAN

 

Siyasi iktidarın Türk insanını ve Türkiye’yi nereye götürmek istediği apaçık ortada. Bu konuda çok söz söylendi, yazıldı. Sonuç: Dediğim dedik, çaldığım düdük. Baskılar nedeniyle akil insanlar düşüncelerini söyleyemiyor, gazeteler yazamıyor ve en önemlisi susmaması gereken üniversiteler susmak zorunda kalıyor. TV ler yanında amip gibi çoğalan çok sayıda radyo temelsiz, yüzeysel yayınlarla halka doğrunun dışında her şeyi duyuruyorlar

Millet sözcüğü ağıza alınmıyor. Vebadan kaçar gibi sözcük kullanılmaktan kaçınılıyor. Ümmet yokken Millet vardı, Türklük vardı gerçeği yok sayılıyor. Öz benlik inkar ediliyor. İnkar edenlerde malum kökenlerinde Türklük yok. O nedenle de Türk sözcüğünü kullanmayı kendilerine zul sayıyorlar. Öyle ki TC harflerini resmi tabelalardan kaldırarak bağlı oldukları mensubiyetlere ve güçlere sadakatla hizmet ediyorlar.

Irak ve Suriye Türkmenleri ne oldu? Kırım tatarları ne olacak? Çin’de Uygurlar nasıl kıyıma uğruyor? Bu konularda siyasilerin kafa yorduğunu bir iki kelam ettiğini duyuyor musunz? Duyamazsınız favori millet değil ki, favori olan ümmet.

Ümmetten olmak bütün kapıları açıyor. Hele bir de siyasinin biat ettiği tarikattansan deme keyfine. Süpür süpür çuvalı doldur. Önemli olan tarikatdaşın zenginlemesi. Tarikatdaş zenginleyecek ki ümmette zenginlesin. Sonuçta bir dizi yolsuzluklar. Öyle ki tepeden tırnağa kadar birileri yolsuzluk batağında debelenip duruyor. Debelendikçe de haklı dahi olsa haksız konuma düşüyor.

Vatandaş olarak tercihler yapmak zorundayız. Kömürüm geldi, poşetim geldi, yardım param geldi diyerek en azından çocuklarınızın geleceğini ipotek altına aldırmamak için kömürü, yardımı, parayı bir kenara itip ‘’Doğru adama, doğru zamanda’’ tercihinizi yaparsanız çocuklarınızın geleceği kurtulur. Aksi halde dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan olunacağını vatandaşa anlatmak, anlamadıysa tekrar anlatmak gerekir.

Dürüst, namuslu, yetim hakkı yemeyen, devlet malına el sürmeyen siyasilerin Türkiye yönetiminde söz sahibi olması,  sadece yazıları okumak değil yazılanları ve verilen mesajları kömüre, harçlığa, poşete geleceğini ipotek altına koyanlara da anlatılması gibi görevlerimizin olduğunun bilincinde olalım.