İhtilalller öncesinden gelen ,sorunmuş gibi gündemdeki yerini koruyan özellikle 1980 ihtilali sonrası kaşıya kaşıya bir sorunmuş gibi kamuoyuna lanse ettirilen ''TÜRK'' olgusu ne yazık ki ideolojiymiş gibi gösterilerek siyasetin içine çekilerek faşizanlık ile bir tutulmaya çalışılıyor.Neler söylenmedi ki şimdiye kadar...Türklüğün ne kafatasçılığı ne Fatiha bilmezliği ne barbarlığı kaldı..Hatta periyodik dönemlerde siyasete malzeme olup kısmen ve dolaylı olarak son 70 yılda bütün hükümetlerin siyasi malzemesi haline gelmiş bulunuyor.Oysa ki dünyanın neresine giderseniz gidin her ülke vatandaşı milli duyguları çerçevesinde göğsünü gere gere hangi milletten olduğunu söyleyebilmekte.Ülkemizin bulunduğu durumdan hızla çıkabilmesi için birlik ve beraberlik duygusu ile milliyetçi ve liderlerin ulusal söylemleri ile özüne ''acil''olarak dönmesi gerekmektedir.Yaptığım araştırmada sizlere ''TÜRK'' olgusundan bahsetmek istiyorum...Bunu yaparken de kendi milli ve milliyetçiliğin bayraktarları olaraktan ömrünü bu yola adamış yazarlarımızın yazıları veya örneklemeleri, eserleri ile değil..Ben bunu bir Fransız olan Jean Paul ROUX isimli bir Türkolog'un araştırmalarından yola çıkarak yapacağım...Kendisi bizden birisi değil fakat araştırmaya ve kendini Türklerin tarihine adayan bu Türkolog çok önemli tespitlerde bulunmuş... İdeolojileri ne olursa olsun bu yazıyı okuyanların dünyada 5000 yıllık gerçeği olan ''TÜRK'' olgusunu anlayabileceği inancım tamdır.
Bakın bu bizden birisi olmayan Türkolog kendi ağzıyla ''TÜRK'' olgusu için ne diyor...
Türkler hakkında sandığımızdan çok şey biliyoruz,ama bu bilgileri birbirine bağlayan bağlardan yoksunuz.Okulda öğrendiklerimizden aklımızda kalanlar,Haçlı Seferlerine,Kutsal Toprakları onların ellerinden kurtarmak için girişildiği;Türklerin İstanbul'u ele geçirdikleri ve bu olayın Orta çağın sonu sayıldığı;Kanuni'nin Şarlken'in hegemonyasına karşı 1.François'e yardım ettiği;tüm 19.yy'ın ''hasta adam'' adı takılan Osmanlı İmparatorluğunun zayıflaması sonucunda ortaya çıkan doğu sorunuyla uğraşarak geçtiğini biliyoruz.
Racine aracılığı ile Sultan Bayezid'i tanıyoruz;Moliere ve kibarlık budalası eseri vesilesiyle ve daha sonra Rotrou ve Scudery gibi yazarlar aracılığıyla,18.yy dada gözde olmaya devam eden (Türklere özgü alışkanlıklar ve özellikler anlamına gelen)Turquerie'leri biliyoruz.
Theophile Gautier ''gökyüzü ile yeryüzü arasında rastlantısallığın mükemmeliğiyle uzanan siluet''iyle İstanbul'un düşünü kurdurmuştur.Anatole France geçmişe takılıp kalmış,İslamiyetin devamını ancak tüm hıristiyanları öldürerek sağlayacağına inanmış bir ''Kızıl Sultanı '' akıllarımıza işlemiştir.Pierre Loti bize Aziyade'nin (1879) ve Mutsuz Kadınlar'ın (Les Desenchantees,1906) güzel yüzleriyle ince ve şiirsel bir dünyanın düşünü kurdurmuştur.Ayrıca belleğimizde Hugo'dan kimi dizeler,Lamartine ve Nerval'den cümleler,İngres ve Deacroix in bazı tabloları,Mozart'tansa bazı ezgiler (Saraydan Kız Kaçırma)kalmıştır....
Türklerin yaşam biçimi ve Türklere ait eşyalar günlük yaşamımıza sandığımızdan fazla girmiştir.Fransa'da yel değirmenlerine Turquois(Turkuaz) denilmiştir.Fransızcada kisoque adıyla bilinen halka açık müzik yada gazete bayiileri,Türklerin köşk adını verdikleri küçük,gösterişli binalardan devşirmedir.Hollanda'ın Avrupaya Boğaziçinden taşıdıkları lale,tulipe adını,bu çiçeğin taç yapraklarınn bir türbanı andırmasından dolayı tülbent sözcüğünden türemiştir.Avrupalılar evlerini,çoğunlukla Türklerden aldıkları halılar ile süslemişlerdir.
Ressamlar Türklerden o kadar çok etkilenmiştir ki bugüne kadar ulaşan bir çok tabloya isimlerini vermişlerdir.Bellini,Lotto,Holbein halıları 15.,16'ıncı ve 18.yy'ın belli bir bölümünde Türk topraklarında üretilmiştir.
Sandığımızdan daha sık Türk yemekleri yemekteyiz;bunlar şiş kebaptan ibaret değildir.Kahve,Osmanlıların Viyana kuşatmasından sonra Avrupada yayılmıştır,ki o güne kadar bilinen bir içecek değildir.
Avrupada ve kahvaltılarımızın baştacı croissantlar aslında Türklerin bayraklarındaki hilalden esinlenerek ortaya çıkmışlardır.Ve yoğurt Larouse tarafından 'Bulgarların ulusal yemeği olarak adlandırılırken ,aslında yüzyıllardır bozkır göçebelerinin baş yemeği olmuş Fransızca yaourt sözcüğüde yoğunlaştırmak anlamına gelen eski Türkçe bir eylemden (yogurtmak) türetilen yoğurt sözcüğünden gelmiştir.
Türklerden alınan şeylerin bu görece bolluğu,bu kadar geni ş olabileceğini hiç aklımıza getiremediğimiz bir ufkun önünü açmaktadır.Ve en büyük gerçek şudur...
Türkler,insanlık tarihinde Pasifik'ten,Akdeniz'e Pekin'den Viyana'ya,Cezayirden Troyes'a uzanan 2000 yıllık tarih demektir;kaderleri dünyanın tüm eski halklarının kaderleriyle harmanlanmıştır;ve tarihimizdeki pek çok büyük olayda pek bilmesekte payı ve etkisi söz konusudur.
Atilla ve Hunlar,Kuzey Çin'de Tabgaçlar İmparatorluğu,Güney Rusya'da bir musevi krallık,Abbasilerin başkenti Samerra kentinin kuruluş,Uygur döneminde Orta Asya'da tüm büyük dinlerin bir arada barış içinde yaşaması,İran Selçukluları,Cengizhan ve Moğol egemenliği,Mısır Memlukları,Altınordu Devletinin 200 yıl egemenliği altında tuttuğu Rusya,Timur,Semerkant ve Heratta Timur RÖNESANSI,Osmanlı İmparatorluğu,16.yy'ın en büyük gücü Babur Şah ve Hindistan İmparatorluğunun kuruluşu,ATATÜRK ve yeni Türk Devrimi...
1903'te Edouard Chavannes,De Guignes'in 18.yyda yaptığı parlak ama erken sezgilerine rağmen,''Türklerin tarihiyle ilgili daha yazacak pek çok şey olduğunu farkettiğinde çok şaşırmıştır...Bu bugün içinde geçerlidir....diyor...
Dünya üzerinde biz Türk toplumu olarak tartışmaya açma gafletinde bulunduğumuz siyasi malzeme yaptığımız ''TÜRKLÜK'' yaşayan bir kültürdür ve yaşamaya dünya döndüğü sürece devam edecektir...
Ve bu büyük milletin adı ''5000'' yıldır ''TÜRK'' milletidir....!!!