Prof. Dr. İhsan Yılmaz: "İçimizden bu kadar hastalıklı tip çıkıyorsa ve bunlara on hatta yüz milyonlarca Müslüman engel olmuyorsa, sessizce seyrediyorsa ve hatta çoğu durumda destekliyorsa, acaba bunda din anlayışımızın, fıkhımızın vs. etkisi var mıdır diye sormamız şart..."Prof. Dr. İhsan Yılmaz, Meydan Gazetesi'ndeki köşesinde dikkat çeken bir yazı kaleme aldı.Yılmaz, "Müslüman dünyasının en ağır bunalımı ile yüzleşmek" başlığını verdiği yazısında, "İçimizden bu kadar hastalıklı tip çıkıyorsa ve bunlara on hatta yüz milyonlarca Müslüman engel olmuyorsa, sessizce seyrediyorsa ve hatta çoğu durumda destekliyorsa, acaba bunda din anlayışımızın, fıkhımızın vs. etkisi var mıdır diye sormamız şart" ifadelerini kullandı.İşte İhsan Yılmaz'ın o yazısı:Başkalarını suçlamayı öncelikler sırasında arkaya atıp, Müslüman dünyasının en karanlık çağını yani günümüzü dürüstçe masaya yatırmamız ve sorunlarımızın temelleri ile samimane ve cesurca yüzleşmemiz gerekiyor. Yoksa, bu bataklık, teröristinden hırsız ve yalancı yöneticisine, çocuklara tasallut eden sapığından kendini mehdi sanan kadın avcısına kadar pek çok canavarı üretmeye devam edecek. Müslümanların bu en karanlık çağının ortaya çıkmasının elbette sayısız sebebi var. Moğol ve Haçlı seferlerinden başlayıp, emperyalizm, kolonyalizm ile devam etmeniz mümkün. Ama, başkalarını suçlamadan önce, “biz acaba nerede yanlış yaptık ve çözümleri nelerdir” diye sorarak, değiştirme imkânımız olan somut problemlere odaklanmak daha İslami olacaktır. İçimizden bu kadar hastalıklı tip çıkıyorsa ve bunlara on hatta yüz milyonlarca Müslüman engel olmuyorsa, sessizce seyrediyorsa ve hatta çoğu durumda destekliyorsa, acaba bunda din anlayışımızın, fıkhımızın vs. etkisi var mıdır diye sormamız şart. Öyle ya, misyonerlik yapanı, yobaz mollaların eğitimine karşı çıkanı vs. linç etmekte çok aktif olan halklarımız, mesele nedense içimizden çıkan teröristlere, sapkınlara, hırsızlara, dolandırıcılara vs. gelince hemen sessiz ve pasif hale geçiyor. Neden Müslüman elbiseli teröristler, sapkınlar, hırsızlar ve dolandırıcılar bir şekilde dokunulmaz ya da sadece ağız ucu ile şöyle bir dokunulup geçilir zırhlara bürünüyorlar? Tüm bu olan bitenlerin klasik fıkıh kitaplarımızda yazılıp çizilenlerin, hiç bir eleştirel tecdide, yenilenmeye, zamanın şartlarına göre tekrar yorumlanmadan günümüze nakledilmesinin, bu problemin, en temel kaynaklarından birisi olduğunu düşünüyorum. Bugünün anlayışına göre, gayri-İslami ve hatta ahlaksız her tür fiili ve suçu işleyecek olan tip, kendisine ortaçağın anormal bir anında ve spesifik köşesinde üretilmiş bir fetva kolayca bulabiliyor. Diyanetin, 9 yaşındaki kız çocuğuna şehvetle sarılan sapık babaya vermeye çalıştığı fetvayı hatırlayın. Böyle daha neler neler var! Ya da Müslüman Dünyasının itibarlı fakihi Karadavi’nin Filistinli intihar bombacısı teröristlere verdiği olumlu fetvayı düşünün. İsrail’li sivillere karşı bu vahşi eylem caiz ise, onu destekleyen Belçika’ya, Fransa’ya karşı da neden caiz olmasın diye çıkarımda bulunacak, “hattı müdafaa yoktur, sath-ı müdafaa vardır, o satıh bütün dünyadır” diyerek Karadavi’nin fetvasını bir adım ileri taşıyacak, benim 15 yıl önce, mikro-müçtehit olarak adlandırdığım bir sürü tipin ortaya çıkması anormal mi? Peki, Fethullah Gülen Hocaefendi ve üç beş başka alim haricinde kaç kişi Karadavi’ye çok güçlü şekilde itiraz etti? O fetvaya susup, şimdi “Müslüman terörist olamaz; terörü lanetliyoruz” demenin ne faydası var? El Kaide’nin, Boko Haram’ın, IŞİD’in fetvalarını derinlemesine analiz edip, bunları çürüten kaç tane detaylı yazı ya da fetva okudunuz? Nasıl ki kölelik konusu sorulduğunda, “İslam, köleliği benimsemedi, o toplumda hazır buldu ama amacı onu zamanla yok etmekti” diyor ve fıkhı, binlerce kölelikle ilgili fetvaya rağmen, ilerlemeci, insanlığın sosyal, hukuki ve medeni gelişimine paralel şekilde yorumluyoruz, aynı şekilde, fıkhın başka alanlarını da böyle tekrar gözden geçirmek ve geçmişteki (kadınlarla ilgili, akıl ve bilimle ilgili, gayri-Müslimlerle ilgili, devletle-güçle-iktidarla ilgili, cihatla ilgili, fetihle ilgili, dinin devlet yönetimdeki yeri ile ilgili vs.) bazı kuralların artık bu devirde gayri-İslami olacağı konusunda hemfikir olmamız gerekiyor. Dinin asıl maksatlarının ve dinin ruhunun ışığı altında, ibadetler ve nasslar dışındaki sosyo-kültürel faktörlerden etkilenmiş, içtihat ürünü pek çok hususu, bu devre göre tekrar değerlendirmek, artık bazı fetvaları tarihteki yerlerinde bırakmak ve bugün uygulanmalarının gayrı-İslami olacağını karar altına almak elzem. Yoksa, her devirde birileri fetva arkeolojisine soyunup, fosillerin vücuduna girerek, bize yeni ‘Müslüman’ zombiler. vampirler ve Frankensteinler olarak geri dönecek.