Bu kez kadınlar günü nedeni ile iki devlet bir millet Nahçıvan'dan bir hemcinsimle yapılmış bir röportajı paylaşmak istedim sizinle. Orada kadınlarımız neler yapıyor, toplum içindeki yerleri nasıl, eşleri onlara destek veriyor mu? Yaşamları, eğitim ve kültür seviyeleri hakkında bilgilenelim istedim.
Onun on parmağında on hüner var. İyi bir ressam, başarılı bir siyasetçi ve örnek bir anne... Azerbaycan Parlamentosunun Millet Vekili. Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti Ressamlar Birliği'nin başkanı. Dünya Ressamlık Akademisi'nin hakiki üyesi. Uluslararası Plastik Sanatlar Derneği (UNESCO) üyesi ve Azarbeycan Devlet Sanatçısı. Ulviyye Hamzeyeva bu kadar işi bir arada görmenin sorumluluğunun üstesinden gelmeye çalışıyor. Başkanlık yaptığı Ressamlar Birliği'nin iki yılda bir olan uluslararası resim festivaline iki kez katılmış ve onu yakından tanımış biri olarak çok değer verdim ve takdir ettim. Bu yıl yine gideceğim kısmetse. Bir açılış konuşmasında küçük kızı İlknur bacaklarına sarılınca gözlerim dolmuş, onu daha da çok takdir etmiştim. Sonuçta o bir anneydi...
Azerbaycan parlamentosunda ve Modern.az'da gazeteci Namide Bingöl hanım bir röportaj yapmış onunla. Kendilerinden izin aldım. Türkiye Türkçesine çevirerek size tanıtmak istedim...Onlara teşekkürlerimle buyurun şimdi röportajımıza geçelim...
***
*Nahçıvanlı seçicileri Milli Mecliste temsil ediyorsunuz. Nahçıvan'dan Bakü'ye, Bakü'den Nahçıvan'a sık sık gidip geliyorsunuz. Bu kadar yoğun çalışmak karşısında "Keşke milletvekili olmasaydım" diye düşündüğünüz oldu mu?
-Kesinlikle... Yol uzun olabilir. Ama beni seçen ve bana ihtiyacı olan insanların problemlerine yardımcı oluğumu düşündüğüm an bütün yorgunluğum biter ve uzaklık da bir anda kısalır.
*Otuz üç yaşında milletvekili oldunuz. Bu kadar genç yaşta bu kadar büyük bir sorumluluk altına girmek sizde nasıl bir duygu yarattı?
-Bu durum çok gurur verici bir sorumluluktur. Temsil ettiğim seçicilerin teklif, şikayet ve sorunlarını ilgili mercilere ulaştırıyorum. Ancak bir hukuk devleti olduğumuz için halkın hukukunun korunmasında rolümüzün çok olduğunu da sanmıyorum. Herkesin hukukunu zaten kanunlarımız koruyor.
*İlk milletvekili adayı olduğunuzda insanların bir kısmı sizin çok genç olmanız nedeni ile Milli Mecliste başarıyla temsil edemeyeceğiniz yönünde idi. Ne dersiniz?
-Yeni Azerbaycan Partisi ile bizim ailenin bağları ulu önder Haydar Aliyev'in Nahçıvan'da YAP-ın kuruluşu dönemine dayanır. Dedem partinin ilk üyelerindedi. Üniversitede okuduğum yıllarda ben de partiye girdim. Çünkü bunu çok istiyordum. Hele babam harp zamanında subay gibi hizmet ederken Umummilli liderimizin oraya gelmesi ve Ruslar şehri terk etmeden önce üç renkli bayrağımızı astırması ve Rus askerlerinin Azerbaycan bayrağı altından geçerek şehri terk etmesi gözümün önündedir. Milli Meclise Yeni Azerbaycan Partisinden seçildiğimden, partinin ilkelerini ve ideolojisini rehber tutarak faaliyetimi kurmağa çalıştığım için hiç zorlanmıyorum.
* Ne Kadar bir süredir partide çalışıyorsunuz ve bu güne kadar ne işler başardınız?
-2000 yılından bu yana 18 yıldır partideyim. Yeni Azerbaycan Partisi taraftarları kültürlü, entellektüel, vatansever kimselerden oluşuyor. Azerbaycan'ın medeni devletler seviyesinde olabilmesi için geçirdiği çetin ama şerefli, şanlı tarihini unutmadan çalışmalarımı sürdürüyorum ve bu çalışmalarımla partimize olumlu bir tesirim olursa bu beni sevindirir.
*Aynı zamanda Azerbaycan parlamentosunda ilk milletvekili ressam hanımsınız. Kimileri de "Ressamın parlamentoda ne işi var?" düşüncesindeler. Bu konuda neler söyleyeceksiniz?
-Sizin de bildiğiniz gibi Sovyetler döneminde bir çok ressamlar milletvekili gibi faaliyette bulundular. Onlardan Dünyaca ünlü Azerbaycanlı ressam Tahir Salahov ilk aklımıza gelenlerdendir. Benim fikrimce ressam parlamentoda olmasa bile özünde güçlü bir siyasetçidir. Ressamlar ve diğer sanat dalları ile ilgilenen sanatçılardan fazla ülkesini, geleneklerini, medeniyetini ve tarihini tanıtan yoktur. Öz sanat yolum ve kendime özgü yaratıcılığım var. Pek çok uluslararası festival ve resim sergilerine davet alıyorum. Muhtelif uluslararası sergilerde büyük dereceler alarak mükafatlandırıldım. Bu alanda işlerimi sürdürüyorum ve bu benim ayrılmaz parçam, hayat tarzımdır.
*Ressamlık hayat tarzınız olsa da milletvekilliğinde sırf siyasetle meşgul olunur. Her ikisi de farklı bir alandır. Hangisi birbirine engel olur? Derler ki siyasete giren yaratıcı insan bir süre sonra tükenir? Bu düşünceye katılıyor musunuz?
-Aslında her bir sanat siyasidir. Çünkü bu vatan üzerinde yaşayan herkes devletin prensiplerine uygun yaşıyor. Kimileri "Siyaset bana göre değil, ben sanatla uğraşırım" dese de bu doğru değildir. Zaten bunu söylemek bile bir siyasi bakıştır. Yazar, şair, heykeltraş ya da gazeteci olsun , sürekli insanlarla diyalog halindedir. O yüzden siyasetle uğraşmamın sanatıma bir aksi tesir edeceğini düşünmüyorum. Yalnız sanata ayıracağım zamanın azlığından eziyet çekiyorum. Ama sanatçının ilhamı geldiğinde gece de olmuş olsa o eseri yaratır.
*Ama yine de kadın ressam olması zordur ve hatta kadından iyi ressam çıkmaz fikirleri ile mutlaka karşılaşmışsınızdır.
-Zannımca bu fikirlerin arkasında çeşitli kompleksler vardır. Bu sebeplerden biri de kadınların uzun süre Güzel Sanatlar Fakültelerinden mezun olmamaları ya da çok az olmalarıdır. Orta çağlarda kızların ressamlık öğrenmeleri için ya aileden birinin ressam olması gerekirdi, ya da meşhur bir ressamın yanında ders görmek gerekirdi. Bu da kızlar için mümkün değildi. Ancak XIX asırda kızların resim tahsiline kabulü kısmen mümkün oldu. Ben o dönemlerde yaşamadığım için o zorluklarla karşılaşmadım elbet. Ancak benim tıp tahsili yapmamı istediklerinde kesinlikle "Ressam olmak istiyorum" dedim. Elbet kırılanlar da oldu. Aslında beni doktor olarak görmek isteyen dedem "Kadından ressam olmaz" düşüncesinin taraftarı idi. Lakin yıllar sonra doğru seçim ettiğimi kabul etti. Bir insan sevdiği işi yaparsa ancak başarılı olabilir.
*Günümüzde tanınmış ressamlarımızın yetişmediği vurgulanır. Biz niye ünlü ressamlar yetiştiremiyoruz? Son on yılın ressamlarının bile adını sayamıyoruz. Onlar mı yetişmiyor, yoksa biz mi bilmiyoruz?
-Düzgün bir tahsil ve tecrübe ile iyi bir ressam olunabilir. Portre çalışabilir ya da ünlü ressamların eserlerinin kopyasını yapabilirsiniz. Sürekli okumak ve kendi sanatımızı bilmek gereklidir. Ancak hiç bir zaman dahi ressam olmayı öğrenemezsiniz. Bunun için daha fazlasına ihtiyaç var. Dünyayı farklı görmek, yeni şeyler denemek, yeni şeyler yaratmak gerekir. Bu da irsen ve çeşitli hayat tecrübeleri ile elde edilir.
*Pek çok alanda yaşlı nesil genç nesli kabul edemez kıskanır. Ressamlarda bu durum nasıldır? Yaşlı insanların egosunun nedeni nedir?
-Genellikle düşünürüm ki her genç nesil kendinden önceki nesilden daha akıllı olur. Düşünün bir kere eğer bizim çocuklarımız bizden, torunlar nine ve dedelerinden akıllı olmasaydılar biz hâlâ taş devrinde mağaralarda yaşıyor olurduk. Bu bir tabiat kanunudur. Ancak bu yaşlı neslin hoşuna gitmiyor, genç nesli hoş görmüyorlar. Yaşlı nesil gençlerin üzerinden biraz el çekmeli, yenilikleri kabul etmeli ve egolarından biraz vazgeçmelidirler. Genç nesil ressamlar sanatta yeni istikametlere ve yeni değerlere can atıyor. Biz istesek de istemesek de zaman öz sözünü söylüyor.
*Bu arada babanız Tapdıq Hamzayev ile de tanışmak isterdim. Dediniz ki babam subaydı. Ama ressam olarak daha çok tanınır. Babanızdan ressam olarak neler öğrendiniz?
- Babam Hamzayev Tapdıq Hüseyn oğlu Azerbaycan Respublikası Silahlı kuvvetlerinde bir subaydı. Harp zamanı Nahçıvan'da milli ordunun kurulması çalışmalarında önemli görevlerde bulundu. Ermeni istilasında çıkan çatışmalarda vuruşan bir savaş gazisidir. Hâlâ ressam olarak çalışmalarını sürdürmekte. Aslında dövme sanatı ile ilgili çalışır. Ancak güzel resim eserleri de vardır. O realist ressamdır, benim tarzım ise farklıdır. Babam ressam olsa da beni ressamlıkta yüreklendiren ve destekleyen annemdir.
*Toplumda yaşanan gelişmelere yaratıcı insanların kendine özgü yaklaşımı oluyor. Ressamlar susuyor ve fırça, tablo konuşuyor. Bugünkü toplumda özellikle aile içi anlaşmazlıkların daha doruk noktaya ulaştığına şahit oluyoruz. Milletvekili olarak bu tür hassasiyetleri değerlendirmeniz nedir? Asıl aile değerleri nasıl olmalıdır?
-Dünyada yaşayan tüm insanların manevi değerleri vardır. Her bir insanın özüne mahsus milli, manevi ve ahlaki değerleri bulunur. Bunlar tüm halkların ortak değerleridir. Azerbaycan halkının da böyle çok zengin milli değerleri var. Biz gözümüzü açtığımızdan itibaren bu değerlerle yetişiriz. Sağlam aile, sağlam cemiyet demektir. Uzun ömürlü ve sağlam ailenin kurulması için kişinin ve kadının hayata bakışları, medeniyet seviyeleri birbirini tamamlaması gerekir. Evliliğin yürümesi büyük sorumluluk ve emek ister. Dağılmasında ise en büyük sorunu çocuklar yaşar. Azerbaycan'da aile hem yenilikçi, hem de özüne sadık olmalıdır. Mevcut değerlerimizi korumalı, büyüğe saygı, küçüğe sevgi ve merhamet duygularını her şeyden üstün tutmalıdır. Ama aynı zamanda bu değerleri koruyarak yararlı yeniliklere de açık olmalıdır.
*Çocuğunuz var mı?
-Bir kızım var. Yaşı sekiz olmasına rağmen benimle arkadaş gibi sohbet eder. Hatta ikiz gibiyiz. Ana-evlat olarak birbirimize çok bağlıyız. Kimi zamanlarda sorulan özel konularda yanıt vermek istemem. O zaman kızım bana destek olur "Sen milletvekilisin, hiç bir sorudan kaçmamalısın" der. Onun bu tür yaklaşımları bana güven verir.
*Hem siyasetçi hem de yaratıcı bu hanımın ailesinde durum nasıldır? Eşiniz size işlerinizde yardımcı olur mu?
-Her insanın bu yaşamda bir misyonu var. Bu gün benim hem ressam, hem de milletvekili kimi faaliyetlerimi sürdürmemde, hem ev, hem de dışarıdaki işlerimle meşgul olmamda eşimin yardımı ve desteği tartışılmaz. Bir deyim vardır ki "Her güçlü kişinin arkasında bir kadın var" benim fikrimce "Her bir başarılı kadının da arkasında güçlü bir kişi var." Eşim iyi bir insan ve benden hiç bir zaman desteğini esirgemeyen hayat yoldaşımdır. İnsanın yürek dostu hayat yoldaşı olunca çetinliklerin üstesinden başarı ile gelmek mümkündür.
Namidə BİNGÖL