Zaman zaman entelektüeller veya akademisyenler arasında namazın kaç vakit, kaç rekât olduğuna dair tartışmalar olmakta, çoğu zamanda ortak bir sonuç çıkmamaktadır.
Kur’an ve sünnet ışığında konuyu incelemeye ve irdelemeye çalışalım.
Namaz İslam’la beraber gelmiş bir ibadet değildir. Hz. Ademden beri bütün İlahi dinlerde namaz ibadeti vardır. Yapılış şekillerinde (Ritüellerde) farklılıklar olsa bile esas da ana hareketlerde, zikirde büyük farklılıklar yoktur. Hepsinde Allah rızası gözetilmiştir. Zaman zaman esaslardan uzaklaşılan dinler değişse bile, namaz oruç gibi ibadetler hep var olmuştur.
Yunus suresi 87. Ayet: Musa’ya ve kardeşine, ‘’Kavminiz için Mısır’da evler hazırlayın ve evlerinize namaz kılınacak yerler yapın. Namazı dosdoğru kılın. Müminlere müjdele’’ diye vahyettik.
Yine Hud suresi 87. Ayette: Dediler ki, ‘’Ey Şu’ayb! Atalarımızın kulluk ettiklerini bırakmamızı, mallarımızı, istediğimiz gibi kullanmaktan vazgeçmemizi; senin namazın mı buyuruyor?’’ Oysa ki sen aklı başında yumuşak huylu bir adamsın. Yukarıda verilen iki ayette Hz. Musa ve Şu’ayb’a da namaz kılma ibadetlerinin verildiği belirtilmektedir.
Namaz ibadetlerinin vakitleri Kur’an’da hem güneşe göre hem de zamana göre belirlenmiştir.
Zamana göre: Hud suresi 114. Ayet: Gündüzün iki tarafında (sabah-akşam) ve gecenin yakınlarında (yatsı) namazı ikame et. (Namazı kıl) Çünkü iyilikler kötülükleri giderir. Bu anlayanlara bir öğüttür.
Rum suresi 17.ayet: Bu sebeple akşam vaktine eriştiğinizde ve sabah kalktığınızda Allah’ı tesbih edin.
18. ayet: Göklerde ve yerde her türlü övgü O’na mahsustur. Gündüzün sonunda (akşam) ve öğle vaktine eriştiğinizde de O’nu teşbih edin.
Bakara suresi 238. Ayet: Namazları, özellikle orta namazı (ikindi namazı) vaktinde, eksiksiz ve şartlarına uygun olarak kılmaya devam edin. Allah’ın huzurunda derin bir saygıyla el bağlayıp divan durun.
Güneşe göre namaz vakitleri de şu ayetlerde belirtilmiştir.
Taha suresi 130. Ayet: O halde söylenen şeylere sabret! Ve Rabb’ini, güneşin doğmasından önce (sabah vakti) ve batmasından önce (ikindi vakti) ve gecenin bir kısmında (yatsı vakti) ve gündüzün taraflarında (öğle) hamd ile teşbih et. Umulur ki Onun hoşnutluğunu kazanırsın.
Kaf suresi 39. Ayet: Resulüm! Sen onların söylediklerini sabırla karşıla. Güneş doğmadan (sabah) ve batmadan önce (ikindi) Rabbini övgü ve teşbih ile an.
İsra suresi 78. Ayet: Gündüzün güneşin ortasını aşmasından gecenin karanlığına kadar (öğle, ikindi, akşam, yatsı) namaz kıl; bir de sabah namazını. Çünkü sabah namazı şahitlidir.
İsra suresi 79. Ayet: Gecenin bir vaktinde kalkıp kendine mahsus nafile bir namaz olarak da namaz kıl ki, Rabbin seni övülmüş bir makama yüceltsin. (Bu ayet Ülemalarca sadece Peygambere hitap ediyor, O’nun için "Gece Namazı" dense de: Ben herkesi ilgilendirdiğini düşünüyorum. Gece kalkmak zor olur düşüncesiyle yatsı namazı sonunda kılınan üç rekât vitir namazı, bu namaz yerine ikame edilmektedir.) Secde suresi 16. Ayette de Gece Namazından söz edilmektedir.
Cuma suresi 9. Ayet, Cuma Namazını ve vaktini anlatır.
Şimdi yukarıda adı geçen ayetlere bütünlük içinde dikkatli baktığımız da beş vakit namazın, Gece Namazının, Cuma Namazının açık bir şekilde zikredildiğini görmekteyiz.
Öyle ise vakitlere itirazlar neden yapılmaktadır. Birincisi art niyetli yaklaşımlar neticesi namazla ilgili ayetlerin tamamını görmezden gelerek; içinde namaz geçen fakat bütün vakitleri belirtmeyen bir ayeti alarak, namaz iki veya üç vakit olarak söylenebilir. Mesela: Sadece Hud suresi 114. Ayetle namaz vakitlerini belirtmek itersen, sabah- akşam- yatsı namazları var denilebilir. Çünkü, bu ayette üç vakit namazdan söz edilmektedir. Namaz vakitleri ile ilgili diğer ayetleri yok saymak iyi niyetli bir yaklaşım değildir.
Başka bir görüş de: Adı geçen diğer ayetlerde Namaz için Salat kelimesi geçmemekte, Zikir ve dua geçmekte, zikir ve dua namaz karşılığı değildir, onun için beş vakit diyemeyiz görüşünde olanlar vardır. Vakit belirten zikirler, namaz anlamındadır. Allah, Nisa suresi 103. Ayette, namaz vakitleri belirlenen bir farzdır, buyurmaktadır.
Peygamber, sahabe, tabiin dönemlerinde apaçık yapılan namaz ibadetleri ve vakitlerinde yanılma şüphe olamaz. Bilhassa Peygamberimiz hayatta iken bir yanlışlık olsa, kesin ayet gelerek o yanlış anlama düzeltilirdi. Öyle bir şey olmadığına göre, günümüzde bu konuyu kaşımanın Müslümanların yararına olmadığı, bir fayda getirmeyeceği de kesindir.
Ayrıca namazın Rükunları (Ritüelleri) çeşitli ayetlerde bahsedilmektedir. Bakara 43 ve Maide 55’te rükû, Bakara 125 de rükû ve secde, Şuara 217 de secde, Furkan 64. Ayete ise, Kıyam ve secde ’den bahsedilmektedir. Okuma namaz ayetlerinin çoğunda vardır.
Girişte de belirttiğim gibi, namaz İslam öncesinde de İlahi Dinlerde uygulanan bir ibadettir. Söylendiği gibi Hicretten bir buçuk yıl önce Miraç hadisesiyle farz kılınan bir ibadet değildir. Hz. Musa ile ilgili anlatılan gidip gelmeler ve rekât sayılarının azaltılması hadisesi uydurma İsrailliye tezidir. Allah, insanların bu konudaki gücünü bilemeyecek Musa Aleyhisselam bilecek ve bizim Peygamberimize akıl verecek, olmayacak dua…
Mekke döneminde hicretten önce farz namazların iki rekât kılındığına dair görüşler var. Kur’an’da bu konuda bilgi yok. Yalnız, hicretten sonra Medine’de farz namazlar sabah akşam hariç, hep dört rekât olarak kılındığına dair görüş birliği var. Sonra Nisa suresi 101. Ayette: Yeryüzünde sefere çıktığınız zaman kafirlerin sizi gafil avlamalarından korkarsanız namazı kısaltmanızda size bir günah yoktur…dendiğine göre, yine seferi namazlarda kısaltma, iki rekât kılınan namazlarda değil, dört rekât kılınan namazlarda olur. İki rekâtın neyini kısaltacaksın? Mekke’de İslam’ın yeni yayılma zamanlarında, düşmanların güçlü olduğu dönemlerde, Müslümanları namaza ısındırmak için, gizli kaçak namaz kılınırken; bu ayete dayanılarak, dört rekât farz namazlar iki rekât olarak kılınmış olabilir. Kur’an’da rekât sayısı konusunda bir düzeltme isteği, emri olmadığına göre yapılan uygulamalar ve sayılar doğru demektir. Bu konulardaki itirazlarda faydası olmayan yakıştırmalardır.
Mesela, Maide suresi 6. Ayette: Abdestle ilgili ağıza buruna su vermek, kulak ve enseye mest etmek yoktur. Bunlar Peygamberimiz ve Müslümanların abdest için ilave ettiği iyi uygulamalardır.
Abdestte olduğu gibi, Namazın rekât sayısında ve uygulama şeklinde Peygamberimiz tarafından eklemeler olmuş olabilir. 23 yıllık Peygamberlik süresinde Kur’an’da bir itiraz olmadığına göre bu uygulamaları doğru kabul edip gönül rahatlığı ile Allah rızasını gözeterek namazlarımızı kılmamız gerekir. İhlasla kılınan namazların kabul olmayan olmaz.