Namazı dosdoğru kılmak

Nurettin BÖLÜK

             

                Namazı dosdoğru kılmak

                Kur’an’ı okuyanlar bilir. Kur’an-ı Kerim’in birçok suresinde ‘’Namazlarınızı dosdoğru kılınız, zekatınızı veriniz.’’ diyen ayetler var. Bu ayetleri çok sayıda görünce düşünmeden edemedim.

                Namazı doğru kılmak, rükünlerini (tadil-i erkan) yerine getirmek anlamını taşımaktadır. Rükünlerde belli. Başlangıç tekbiri, kıyam, rükû, secde, okumak, tahiyat. Bu rükünlere namazın farzları da denir. Bunun dışında mezheplere göre değişen vacip ve sünnetler vardır.

                Namaz kılarken asgari bu farzları yerine getiren, namazı doğru kılmış sayılır. Ayetlerde ısrarla ‘’Namazlarınızı dosdoğru kılınız’’ ikazı bu şekil namaz kılmanın, istenilen namaz olmadığı anlamını çıkardım.

                Namazlarınızı dosdoğru kılınız! Buyruğu ile ifade edilen yirminin üzerindeki ayetlerden ikisini yazarak konuya açıklık getirmeye çalışacağım.

                İbrahim suresi 31.ayet: İman eden kullarıma söyle: Alım satımın bulunmadığı, dostluğun fayda vermediği o gün gelmeden önce namazlarını dosdoğru kılsınlar, onlara verdiğimiz rızıklardan Allah rızası için gizli ve açık infak (harcama, yardım) etsinler.

                Nur suresi 56.ayet: Öyle ise namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin ve Peygamber’e itaat edin ki Allah’ın rahmetine erişesiniz.

                Namaz dinin direğidir, olmazsa olmazlarındandır, öğretilerini de algıladığımızda; Namazı dosdoğru kılın! Buyruğundan anladığımız; dinin emir ve yasaklarını, Kur’an ve Elçi’nin istediği gibi yerine getirin anlamı çıkmaktadır.

                Kişi namaz kılıyorsa, görünüş olarak Müslümandır. Günümüzde başka din mensupları genelde namaz kılmazlar. Müslümanlık, namaz kılmak veya diğer ibadetleri yerine getirmekle tamamlanmış olmaz.

                Müslüman, bir toplum içinde yaşadığının idraki içinde; ‘’Hayırda Aktif, şerde pasif’’ olmalıdır. Yani Allah’ın yasaklarından uzak dururken, toplum ve çevremizdeki hayır işlerinde gücü nispetinde önde olmalıdır.

                Sık sık yazıyorum. Müslüman namaz kılarken kıyamda, rükuda, secdede, tahiyyatta aklımızın bir köşesinde Maun suresinin 2.ve 3. Ayetleri (Yetimin hakkını yiyenler, fakiri doyurmayanlar) kesinkes durmalıdır. Namazdan sonra çalışırken, evdeki yetimin ve milletin malının yenilmeyeceği, aksine kollanıp korunacağı hiç zihnimizden çıkmamalı. Aynı surede geçen ‘’vay onların haline’’, ‘’onlar riyakardır’’ hitaplarına, namaz kılan Müslüman muhatap olmamalıdır.

                Namazı dosdoğru kılmak, rükünleri yerine getirmekle bitmez. Kıyamda dik duruyorsan, namazdan sonra gördüğün haksızlık karşısında da dik durman gerekir. Haksızlığa müdahil olmayıp, bana ne! Deyip geçersen; Namazda, kıyamda kalmamışsın demektir.

                Güçsüz karşısında celallenip, güçlü karşısında eğiliyorsan; namazda rükûnun, tevazuu göstermek olduğunu anlamamışsın demektir.

                İstek dışı, zarar gördüğün hoşlanmadığın bir durumla karşılaştığında; hemen isyan ediyorsan, Allah’a tam teslimiyet gösterme yeri olan secdeye gitmediğin anlaşılır.

                Namazı dosdoğru kılmak demek, namazın içindeki farzlar yanında; namaz sonrası yaşayışımızdaki farzları da yerine getirmek demektir.

                Bunlar özetle: Namazdaki başlangıç tekbiri gibi iyilikle başlar. İnfak, yardım, sadaka, zekât, üretim, gayretle; düşkünlere, fakirlere, hastalara, ihtiyaç sahiplerine güler yüzle yaklaşarak, dertlerine ortak ve sahip çıkarak devam eder.

                Yetkili ve etkili ise, işi ehline vermede büyük hassasiyet gösterir. Haksızlık karşısında susup şeytan olmaz.

                Namazı dosdoğru kılan: Zalime, yanlışta ısrar eden amirlere boyun eğmez. Zulmün yanında yer almaz. Dinde aracılara, putlara hayatında yer vermez. Kıbleye döner, şeyhlerin tövbe kapılarında af ve mağfiret beklemez. Allah’tan başkasına kulluk, güçlünün yanlışlarına biat etmez.

                Namazı dosdoğru kılmak, ilmin ışığında bize ihsan edilen bütün dünya nimetlerini; Allah rızası için insanlığın hizmetine sunmaktır.

                Namazı dosdoğru kılmak, salih ameller işlemektir. Din kardeşlerine iyiliği emredip yayar, kötülük ve yanlışlardan uzak kalınmasını ister. (Emir bi’l maruf nehiy ani’l münker)

                İslam dini özetle Hak, Adalet, İyilik üzerine inşa edilmiştir. Müslüman bu üçlüyü gönüllerinde inşa edememişse ne kadar ibadet ederse etsin ne kadar namaz kılarsa kılsın, adından başka Müslüman hali yok demektir.

                Müslüman, içinde bulunduğu toplumun dertlerine kayıtsız kalamaz. Gördüğü, tanıdığı yoksula ‘’Allah versin’’ deyip geçiştiremez. Para bulamadığı için kaydını donduran bir öğrenciyi görmezden gelemez. Kendisi, torunlarının bile ev ihtiyacını karşılarken, fakir evsiz komşunun acziyetine kulak tıkayamaz. Bu olumsuzluklara duyarsız kalıyorsa, günde bırakın beş vakit namaz kılmayı, kırk vakit kılsa da dosdoğru namaz kılmış olamaz.

                Namazlarımızın iyilik ve paylaşımlarımızı artırması dileği ile.

 

                Nurettin Bölük 27.01.2025