"Nas" nedir, "Naslar"da değişim olur mu?

Nurettin BÖLÜK

"Nas", Nas suresindeki anlamıyla "İnsanlar" anlamını taşımakla beraber; İslami düşüncede Kur’an ayetleri, Peygamberimizin sünnetleri ve İhtilafı olmayan İçtihatlar akla gelir.

Yani nas, uyulması gereken hükümlerdir. Kesin naslara karşı gelmek Müslümanı dinden çıkarır. Genel kanaat böyledir. Naslar kâinat ve insanlık var olduğu sürece hükümlerini koruyacağına göre nasları ve kesin hükümleri tartışma konusu yapmak ayetlerle yasaklandığı halde bu tartışmalar neden oluyor? ‘’Siz kendilerine apaçık deliller geldikten sonra parçalanıp dağılanlar, ayrılığa düşenler gibi olmayın. İşte onlar için büyük bir azap vardır. (Ali-İmran/105)

Bu konuya niye girdim. Son günlerde faiz konusu dile getirilerek nas dan söz edilip tartışma konusu hem başlatılmış hem de faizle ilgili tartışma sonlandırılmak istenmiştir. Kur’an’daki faiz ve bugün uygulamadaki faiz hakkında ilgililerin, Diyanet'in açıklayıcı görüş bildirmesini bekledim. Ama ne Diyanet'ten ne de bu konuda düşünce sahibi olanlardan doyurucu bir açıklama duyamadım.

Faiz konusunda kesin ayetler bulunmasına rağmen, bugün insanlar tartışıyor ve bir çözüm arıyorsa ayetlerle belirtilen faiz ile bugün uygulanan faiz arasında Müslümanların veya bütün insanlığın bir kaybı vardır ki, itiraz edip çözüm beklemektedirler.

Kur’an’da faizle ilgili 11 ayet bulunmaktadır. Hepsinde de faiz yasaklanmıştır. Bunlardan ikisi ile yetinelim. Bakara s. 275.ayet: Riba/faiz yiyenler, ancak şeytanın çarptığı kimseler gibi mezarlarından kalkacaklar. Bu onların 'Alışveriş de ancak riba gibidir.' demeleri yüzündendir. Halbuki Allah alışverişi helal, faizi haram kılmıştır.

Bakara s.278. ayet: Ey iman edenler! Allah’tan korkun ve gerçekten iman etmiş iseniz faizden kalanı bırakın. Ayet, faizi helal gibi görenlerin iman etmemiş olduklarına vurgu yapmaktadır.

Nas’ın bağlayıcılığı olduğu halde ihtilafa düşmek, onu inkâr etmektir. Ama onun bağlayıcılığı kabul edildikten sonra, anlaşılması ve yorumlanması konusunda delillere dayanarak farklı görüşler ortaya koymak, farklı sonuçlara ulaşmak yasaklanmış değildir. Fıkıh ve Kelam ilmi bu görüşlerden doğmuştur. Bu yorumlar için istenen ise, delil ve iyi niyettir. Günümüzde daha önce yazdığım gibi, Suni gıdalar, Bağımlılıklar, Tıbbi uygulamalar, Ticari Hayat, Faiz- Kredi-Finans, Menkul Kıymetler (tahvil-bono-borsa-hisse senedi-faiz, temettü-şirket-Gelir ortaklığı-zekât) gibi konularda yeni içtihatlar gerekiyor. İslam’ın ilk yıllarındaki fıkıh çalışmalarında günümüzdeki bu kurumların hiçbiri yoktu.

Banka yoktu ki, banka ile yapılan bugünkü işlemlerin tartışması olsun. Enflasyon yoktu ki, paranın değer kaybını önleme tartışması olsun. Yardım için verilen borç para vadesi içinde değer kaybetmiyorsa vade farkı istemek, ayetlerin belirttiği gibi haram olan faiz/riba olur. Borç para veren vadesi sonunda aldığı aynı parayla aynı malı alamıyorsa, borç veren zarar eder.

Enflasyon sıfır veya bazı ülkelerde olduğu gibi eksi olursa, borç veren zarar etmeyeceği için; ayetlerde belirtildiği gibi vade farkı faiz veya riba denilen artı bir fazlalık alınırsa haram olur. Enflasyonlu bir dönemde borç istemek de borç vermekte zordur. Borç veren, yardım için bu zararı çeksin diyebilecek Müslüman sayısı azdır. Öyle ise kimsenin zarar görmediği bir sistem bir yol bulmak yine bizlere düşecektir. Eğer biz insanlar böyle bir çözüm bulabilirsek, aklımızı kullandığımız için Allah da kulları da memnun kalacaktır.

Yabancı paraların (dövizlerin) hayali paraların mal gibi meta gibi alınıp satıldığı bir dünyada bu konularda yeni yorumlara ihtiyaç olduğuna inanıyorum.

Helal para emek karşılığı kazanılan paradır. Bankaya yatırılıp faizle artan para ile döviz alıp yattığı yerden para artıran arasında ne fark vardır. Bu artırımlar hangi emek karşılığı olmuştur.

Bir kişi 500 bin lira ile ev alıp kiraya veriyor bir gelir elde ediyor. Diğer kişi aynı parayı bankaya yatırıp faiz geliri alıyor. İkisi de emeksiz kazanıyor. Biri haram diğeri helal diye düşünmek, birinde risk var, bankada risk yok demek bana pek mantıklı gelmiyor. Allah, Bakara suresi 219. Ayette: ‘’Sana neyi infak edeceklerini soruyorlar. De ki, İhtiyaç fazlasını.’’ Bir insanın temel ihtiyaçlarının (Ev, araba, yazlık, kışlık, iş yeri, fabrika, arazi, yetecek kadar gelir, para) dışında kalan her şey ihtiyaç fazlasıdır. İnfak (İhtiyaç sahiplerine yardım) edilmesi gerekir. Stok edilen para da mal da faiz gibidir. Stokçuluk ayetlerle yasaklanmıştır.

İnsanı değerli kılan aklı vicdanı ve düşüncesidir. Aklı kabiliyet ve düşünce derinliği ihtilafları getirdiği gibi doğruları bulmamızı da sağlar. Allah, El-Araf s. 179. ayette: Aklı olup da düşünmeyen, gerçeği, doğruyu anlamayan insanın, aklı olmayan hayvan gibi hatta ondan daha da aşağı bir konumda olduğunu ifade eder. İnsanlık, bu doğruyu halis niyetle arama ve bulma gayreti içinde olmalı. Değişen ve gelişen yeni durumlara, yine Nasların yol göstericiliğinde samimi bir yaklaşımla en doğru çözümleri üretmelidirler.

İşte! Günümüzde enflasyon bağlamında, bankalardan alınan, yatırılan vadeli veya vadesiz paralar için, faiz alma ve vermelerinde insanların zarar görmeden faydalanacağı, birilerine borç verebileceği bir sistemin bir çözüm yolunun gösterilmesi mecburiyettir.