Ne güzel okullardı...

Zeynel KOZANOĞLU

Çoğu kişi kulaktan dolma yazar. Ben Köy Enstitüsü'nde okudum. Şansımız yaver gitmedi, biz öğrenim süresinin yarısındayken bu güzelim okulları kapattılar. Kapattılar ama, daha üç yıl biz bir çeşit dönüşüm dönemi yaşandığı sırada Köy Enstitüsü ruhuyla iç içe okuduk.

Ve birer Köy Enstitülü gibi yetiştirildik.

Peki, köy Enstitüleri'nin kapatılması yolunda oy kullanan TBMM üyelerinin her biri, gerçekten bilerek ve inanarak mı, o yasaya “Evet” dediler. Hayır. Bizim demokrasi tarihimizde hiçbir gün tam demokrasilerde olduğu gibi Milletvekilleri başlarına buyruk olarak el kaldıramazlar.

Geçmişte böyleydi, günümüzde de böyle.

Olup bitenler göz önünde yaşanıyor. Bilinenleri burada örnek göstermeme gerek yok. Ama Türkiye’nin 1940'lı yıllarda içinde bulunduğu durumu hatırlayacak olursak, Köy Enstitüleri'nin önemi gün ışığı gibi görünür hale gelir. Köy Enstitüleri'ni geri getirebilmek için ne yapılabilir?

Hatta bırakınız Köy Enstitüleri'ni, insanımızı sağlıklı düşünebilme ve değerlendirebilme düzeyine çıkarabilmemiz için atılacak ilk adım şudur: Türkiye’nin her köşe bucağında yayın yapan radyo ve televizyonların din eksenli ağır yıpratma yayınlarının önüne geçilmelidir.

Yedi-sekiz yıl önce Ağrı’ya gitmiştim. Bir hafta kadar kaldık. Aman efendim, bütün radyolar ve bütün televizyonlar Allah diyerek açılıyor, peygamber diyerek kapanıyor. Ve yayınların içeriğinde dinden eser görünmüyor. Aklına esen ağzına geleni söylüyor. Baktılar ki başlarına bir şey gelmiyor bu kez ulusal yayın yapan televizyonlara taşındılar. Adlarının başında taşıdıkları unvanların arkasına sığınarak veryansın ediyorlar.

Konu epey kaydı, ama şunu da belirtmek zorundayım. Bir zaman önce Ortak Ses başlıklı internet sitesinde adının başında Dr. olan bir kişi bir yazı yazmıştı. Yazıda on yıllar önce ölmüş bir devlet büyüğüne hakaret ediliyordu. Bunun doğru olmadığını öne sürdüm. O kişiyi edepli olmaya davet ettim. Aman efendim, Çankırılılar tepeme taş yağdırdılar. Neymiş, arkadaşın Dr'si varmiş.

Kardeşim, bu ülkede Burhan Kuzu gibi Anayasa Profesörleri var. Sarık kullanmaya hevesli rektörler var. 'Bir kerecikle bir şey olmaz' diyen bakanlar var. Mustafa Kemal Paşa’nın sünnetsiz olduğunu öne süren başkanlar var. Var da var kardeşim.

Önce Türkiye’de insanımızın uyanmaya niyeti olacak. Bunun sağlanması gerek. Sonra Köy Enstitüleri'nin ne getirip ne götüreceği, hiç değilse yüksek yönetim kadrosuna öğretilmelidir. Daha sonra ancak Köy Ensttüleri'nin yeniden açılması düşünülebilir.

Köy Enstitüleri'nden yetişen 17 bin öğretmenin tamamı artık devre dışına çıktı. Emekliye ayrıldılar. Son yıllarda öğretmen okullarının yapısıyla oynanarak çocuklarda öğretmenlik ruhunun gelişmesinin önüne geçildi. Ulaşımın gelişmesi nedeniyle öğretmenlerin çoğu her gün sadece okullara girip çıkar oldular. Köylerle, mahallelerle ilişkileri kesildi, eğitim durumumuz yürekler acısı.

Uzun sözün kısası, Türkiye’de Köy Enstitüleri er geç yeniden kurulacak ama… O güne kadar bu okullardan mahrum edilenlerin günahı kimin boynuna olacak bunu Allah bilecek.