Sevr'i imzalayanlar da "Her ne pahasına olursa olsun barış" diyorlardı.
O zaman, yalnızca birkaç gazete (Peyam-ı Sabah, Alemdar, Sabah) ve birkaç gazeteci (Ali Kemal, Refii Cevat, Refik Halit..) ve birkaç hain dernek (İngiliz Muhipleri Cemiyeti, Kürt Tealli Cemiyeti vb.) dışında O barışı destekleyen yoktu...
Türk milleti; sonunu getirecek "Barış"a hayır dedi...
Mustafa Kemal'in liderliğinde yedi düvele başkaldırdı... O paçavrayı yırttı attı...
Şimdi de bazıları, "Her ne pahasına olursa olsun Barış" diye, bebek katilini affettirecek, Türkiyeyi federasyonlara bölecek yeni bir Sevr'i dayatıyorlar.
"Her ne pahasına olursa olsun barış" sloganını; "Barış" kelimesinin büyüleyiciliği, "gençler ölmesin" cümlesinin cezbediciliği arkasına saklayarak, toplumun desteğini almaya çalışıyorlar...
Ve ne yazık ki, medyanın, AB fonlarından beslenen sivil toplum kuruluşlarının tamamına yakını, ilaç olarak sunulan o mikrobu yayıyorlar.
Şehit ailelerine bile "Her ne pahasına olursun barış" cümlesini tekrarlattırıyorlar...
O pahanın, Türk Devletinin bekası olabileceği dillendirilmiyor...
Toplum tepkisizleştiriliyor..
Tuzağın farkında olanlar ise dağınık...
Hâlâ bireysel veya grupsal çıkarlarını ön plana çıkarıyorlar...
"Ben"i, "Biz"in, "Biz"i "Hepimiz"in önünde tutuyorlar..
Ve üstüne üstlük, Atatürk gibi bir lider yok..
Hatta "Kaht-ı Rical" sorunu var...
Ama inanıyorum ki;
Bu millet zora düşünce uyanır...
Toplumu ateşleyecek yeni "Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri" , Barış masalını deşifre edecek yeni "Hakimiyet-i Milliye"ler çıkarır...
Her okul "Taş Mektep" olur. Türk Gençliği, "Gençliğe Hitabe"nin gereğini yerine getirir...
Hepsinden önemlisi, bu büyük milletin her ferdi birer Atatürk olabilir...
İnanıyorum, daha doğrusu inanmak istiyorum...
* Kaht-ı Rical: Adam (Lider) Yokluğu...