Ağır Ceza Mahkemesi’nde duruşma sıramı bekliyordum. Duruşmalarını izlediğim iki davada, iki zıt tarafta da aynı acıyı gördüm.
Birinci davada ölümle sonuçlanan bir olay söz konusuydu ve iki sanığa 17’şer yıl hapis cezası kararı verildi. Mahkûm olanların yakını iki kadının, kararı öğrendikten sonra attıkları çığlıkları, hakimlere karşı acılarını, yalın gerçeğe karşı öfkelerini haykıran feryatları, çaresizliğin dışa vurumu olan yere yığılmış bedenleri içimi acıttı.
Dava dosyasının içeriğini bilmiyorum ama belli ki bir cinayet işlenmiş. Failler uzun süreli mahkûmiyet ile cezalandırılmıştı. Yakınları, mahkûm olan eş veya kardeşlerinin bunca seneyi kendilerinden ayrı dört duvar arasında geçireceği gerçeği ile sarsılmışlardı.
Buna karşılık maktulün yakınları muhtemelen verilen cezaları az bulacaklardı.
İkinci davada ise maktulün kızkardeşi ve babası da duruşmaya katılmıştı. Cinayet sanığı tutuklu yargılanıyordu. Maktulün babası yargılamanın tutuklu devam etmesini istedi.
Kızkardeşi ise duruşmanın bitmesine kadar kendisini zor zapt etmiş olmalı ki, sanık jandarma eşliğinde salondan çıkarılırken haykırmaya başladı. “Abime nasıl kıydın, Allah belanı versin” diye feryatları ve lanetler okuduğu çığlıkları binada yankılandı. Bir ömür boyu çok sevdiği abisinin acısı ile yaşamasına sebep olan katile olan nefreti belli oluyordu. Fakat ben O’nun halinden, nefretten daha çok, abisiz geçecek bir hayatı düşünmenin acısını hissettim. Kadının o hali içimi yaktı, gözlerim doldu.
Dava sonuçlanıp katile verilen ceza açıklandığında, O’nun yakınlarının da acı ile feryat edeceğinden eminim.
Her iki olaydan sonra düşündüm ki; cinayet işleyenlerin günahı aslında sadece bir insanı öldürmekten ibaret değil. Öldürdüğü insanın yakınlarını ve kendi yakınlarını da acı içinde bırakıyorlar. Hele hele ölenin ve öldürenin çocukları varsa acı katmerleniyor.
* * *
SEDAT PEKER’İN DEŞİFRE ETTİĞİ SUÇLAR
Sedat Peker videolarıyla ve tweetleriyle öylesine büyük suçları ve suçluları deşifre ediyor ki… Uyuşturucu, kaçakçılık, ihaleye fesat, cinayet, gasp, milyonluk mallara çökme dahil neredeyse Türk Ceza Kanununda ne kadar suç varsa hepsini işleyen devasa bir suç örgütü mensuplarını açıklıyor. Mensupları diyorum henüz Peker bu örgütün başı kim açıklamadı.
Bu suçları işleyenler anlık bir öfke ile cinayet işliyor değiller. Cinayetleri de diğer suçları da kontrol edilemeyen ani bir tepki, çaresizlik eseri değil belli sonuçlara ulaşmak için tasarlanmış, uygulanmış fiiller. Tamamen hırs, tamah, açgözlülük, güçperestlikten kaynaklanmakta.
Failleri ve azmettirenleri para, makam, mevki ve güç kullanmanın bütün insani değerleri yok ettiği yaratıklar.
Bu mahluklar mallarına çöktükleri insanları öldüren, hapse attıran; gencecik milyonlarca insanı uyuşturucu tuzağına düşürerek servetlerine servet katan acımasız insansılar.
Siyasetçi, bürokrat, medya, yargı, mafya ilişkileri ile milyonlarca insanın kul hakkını yiyen kötülük kralları bunlar.
Bu örgütün yöneticilerin canlarını yaktıkları kişiler sadece malına çöktükleri otel, medya, şirketlerin patronları değil. Milyonların hayatını karartmaktalar.
Kendi evlatlarını bile pis işlerine alet eden kirli vicdanlar bunlar. Türkiye’yi en çok uyuşturucu kullanan ülkelerden bir haline getiren kara vicdanlar.
Devlet içindeki uzantılarıyla milletin varlıklarına sülük gibi yapışıp kanını emen bu yaratıkların zararı sadece maddi değil. Manevi değerlerimizi de aşındırıyorlar. İnsanlarımızın doğruluk, dürüstlük, alnının teriyle helal lokma kazanmanın fazileti, kul hakkı gibi inançlarını da yok ediyorlar.
Ben Ağır Ceza Mahkemelerinde müebbet ceza almış sanıkların mahkeme kararı yüzüne okunurken yüzlerindeki pişmanlıkları, acıları gördüm.
Ama bunlar hiç ceza almayacaklarına o kadar inanmışlar, kendilerini o kadar güvende hissediyorlar ki utanma, ar, haya gibi insanlık alametlerinden çok uzaklar.
Halkımız medyaya yansıyan bir genç kızın öldürülmesi, çocuklara taciz gibi vakaların faillerine haklı olarak öfke duygularını açığa vurmaktan çekinmiyor.
Fakat Sedat Peker’in deşifre ettiği suçlar ve suçluların yarattığı acılar milyonlara sirayet eden etkileri ile dehşet vericidir. Adi suçluların yarattıkları acılar bunların yanında çok küçük kalır.
Demokratik bir ülkede bu olayların yüzde biri olsa toplum ayağa kalkar.
“Bu mübarek milletin” değerleri o kadar aşınmış ki hala görünür bir tepki yok...