Halk arasında "Bana değmeyen yılan bin yaşasın" diye de söylenir. Bana ne! Benden uzak dursun da! Neme lazım! gibi ifade edilen vurgulamalar; toplumda çoğunluk tarafından benimsenirse, olumsuz ve istenmeyen gelişmelere, değişimlere sebep olur.
Ben içerikli bu yanlış düşünceler, zamanla toplumda onarılmaz büyük yaralar açtığı herkes tarafından bilinmesine rağmen, günübirlik yaşama arzusunda olanlar, zararın kendisine de gelebileceğini düşünmezler. Düşünseler bile, gelince çaresine bakarız derler.
Halbuki birçok ayetinde Allah, bu ihmalkârlara gerekli ikaz ve açıklamaları yapmıştır. Bu ayetlerden birkaçını yazarak konuyu anlamaya çalışalım.
Ali İmran 104. Ayet: İçinizden hayra çağıran, iyiliği emreden ve kötülüklerden alıkoyan bir topluluk bulunsun. İşte bunlar kurtuluşa erecektir.
Ali İmran 110. Ayet: Sizler, iyiliği emreden, kötülükten alıkoyan ve Allah’a inananlar olduğunuz sürece insanlık için yaratılmış en hayırlı bir topluluk olursunuz. Şayet kitap sahipleri de inansalardı, elbette kendileri için daha iyi olurdu. Onlardan inananlar varsa da çoğu yanlış yoldadır.
Burada bahsi geçen kitap sahipleri ‘Eh-li Kitap’ sahipleridir. Yani Kur’an dışındaki ilahi kitaplara inanıp, onlar üzerine dinlerini yaşayanlar kastedilmektedir.
Peygamberimizin, "İnsanların en hayırlısı kimdir?" sorusuna verdiği cevap: "Kur’an’ı en çok okuyan ve takvaca en üstün olan, insanlara iyiliği emredip kötülüklerden men eden, akrabalar arasında iyi ilişkiler kuran kimselerdir." şeklinde olmuştur.
Ali İmran 114. Ayet: Bunlar, Allah’a ve ahiret gününe inanır, iyiliği emreder kötülükten alıkoyar ve hayırlarda yarışırlar. Bunlar Allah katında iyilerdendir.
Tevbe 67. Ayet: İki yüzlü erkekler ve iki yüzlü kadınlar, birbirlerinin aynısıdır. Kötülüğü emreder iyilikten alıkorlar ve son derece cimridirler. Allah’ı unutmuşlardır, bu yüzden Allah da onları unutmuştur. Kuşkusuz bu iki yüzlüler, yoldan çıkmışlardır.
Tevbe 112. Ayet: Tevbe edenler, ibadet edenler, hamdedenler, Allah için sefere çıkanlar, rükû edenler, secde edenler, iyiliği emredip kötülüğü yasaklayanlar, Allah’ın sınırını gözetenlerdir. İnananları müjdele.
Yukarıda adı geçen ayetlere dikkat edilirse, hepsinde iyiliği emredip, kötülüklerden sakınma ve sakındırma isteği vardır. Buna İslam Dini bütünlüğü içinde, "Emr bi’l-Maruf ve nehy ani’l-Münker", "İyiliği emretmek, kötülükten kaçınmak" olarak özetlendirilmiştir.
Öyle ise Müslüman nemelazımcılık yapamaz. Her şart ve durumda, elini taşın altına koyarak; iyiliği emredecek, kötülükleri ise yasaklayacaktır. Bunları uygulamaları ile gösterecektir. Yanlışta olana mâni olacak, yanlışta ısrar edeni ikaz edip, yanlıştan döndürmeye çalışacaktır. Hep iyiliği tavsiye edecektir. O kötülüğün bir gün kendine dönebileceğini bir an bile aklından çıkarmayacaktır.
İyiliği emredip, kötülüklerden sakındırma: Toplumlarda dayanışmayı, kendini yenilemeyi, gelişmeyi, toplumun güzel değerlerini korumayı, yok edilmesi gerekenleri de yok etmeyi amaçlar. Ve toplum insani bir düzen içinde yaşama başarısını gösterir.
Nemelazımcılığın en önemli belirtileri: Korkaklık, menfaatçilik, iyilerden ve iyiliklerden uzaklaşma, kötüleri ve kötülükleri kendilerine zarar vermediği sürece görmeme, iyi ve kötü hasletlere karışmama, karışanı da kınama vs.
Bazıları daha da ileri giderek, "Böyle gelmiş böyle gider, sen mi değiştireceksin?" diyerek; iyilik üzerinde olanları da küçük görerek, engellemeye çalışırlar.
Bir an herkesin nemelazımcı olduğunu düşünelim. Toplumlarda gelişme, değişme, ilerleme, yenilik, büyüme nasıl ve kimlerle olacaktır?
Kötülükler kimlerle önlenecektir? İyilik algısı, topluma nasıl ve kimlerle verilecektir?
Nemelazımcılık, bir hastalıklı halidir. Bu hal içerisinde olanlar, bir toplumda ne kadar az olursa; toplum o ölçüde sağlıklı olur.
Toplum içinde bazı insanlar kimsenin işine karışmaz, kendi işi ve dünyası dışına çıkmaz, kimsenin iyi ve kötü günlerinde (düğününde, hastalığında, cenazesinde, yol, su, cami, okul vs. yapımında) olmaz. Bazıları böylelerine "iyi insan" der. Bu tipler, iyi insan değil, yarım insandırlar. Kötülükte yoklar ama, iyilikte de yoklar. Oysa Allah, önce iyiliği emrediyor.
Allah, Nahl suresi 125. Ayette: Rabb’inin yoluna hikmetle ve güzel öğütle çağır; onlarla en güzel şekilde mücadele et. Muhakkak ki Rabb’in, kimin yolundan saptığını çok iyi bilmektedir; O, doğru yolda olanları da bilir…
Ayet gayet açık. İnsanları Allah’ın yoluna: Kalbi ikna edici, düşündürücü, kolaylaştırıcı, sevdirici, yumuşak ve gönüllere hitap edecek şekilde çağırmalı. Zorlama, horlama, aşağılama, yerme, niza ve tartışmadan uzak kalarak; güzel öğütler, teşbih ve temsillerle, düşündürücü kıssalar, tatlı dil ve şakalarla insanları iyiliğe çağırıp, kötülüklerden men edebiliriz.
Onlara yumuşak söz söyleyin! Belki düşünür ve saygı duyar. (Taha/44)
İyilerin ve iyiliklerin artması, kötü ve kötülüklerin azalması ile insanlık gerçek mutluluğa ulaşacaktır...