NİYE BİZ BÖYLE SÜLEYMAN’IZ DA…

Zeynel KOZANOĞLU

Epey yıllar önce dillerde bir parodi dolaşırdı. “Niye biz böyle Süleyman’ız da o öyle Süleyman…”  Herkes kendine göre değerlendirirdi.  Çoğu kişi o zamanda başımıza tebelleş siyasetçi Süleyman Demirel’in bu söylemle eleştirildiğini düşünürdü.

Oysa, bu hikmetli sözü Demirel gibi bir faniye indirgemek sığlık olurdu. Bu bir kalıptı.

Her halde, her durumda dile getirilebilecek bir  yakınma haykırışıydı:

“Niye biz böyle Süleyman’ız da o öyle Süleyman…”

Bakınız  şimdi… Gazetelerin şahı Sözcü’de bir haber başlığı:

“Okula adım atmanın maliyeti 330- 645 lira”

Haberin başlığına bakarak hemen gözlerimizi sözgelimi Danimarka’ya çevirelim. Bizim Konya’mız büyüklüğünde bir devlet. Petrolü yok, yer altı yer üstü madenleri yok. Sadece yöneticilerinin akılları var. Şeref ve  haysiyetleri var. İnsana saygıları var.

Ve işte bu slogan cuk oturuyor: “Niye biz böyle Süleyman’ız da o öyle Süleyman…” Bir başka deyişle niye bizim ülkemizde okula adım atmanın maliyeti var da, bu ülkede yok. Biliyor musunuz Danimarka’da çocuk için bir tek kuruş okul gideri yoktur.

Danimarka’da iki çocuk büyüttük. Biri liseye bu yıl başladı. Büyüğü Üniversiteyi bitirdi, master yaptı.  İlkokulun ilk sınıfından bu güne kadar ikisi için de bir tek kuruş okul gideri ile karşılaşmadık. Hatta, biraz ayıp olacak ama, büyüğü hem Danimarka’da, hem İzmir’de tantana ile düğün etti  de, bu düğün için anneye ve babaya pek fazla yük düşmedi.

Delikanlımız son yedi yılı bir yandan altında arabasıyla, okullarına devam ederken öte yandan da Kopenhag’ta Postacı olarak çalışmakla geçirdi. Hem de kendi evinde, kira da ödeyerek… Bu arada bir aylığına eşiyle birlikte Endonezya’ya balayına gittiğini yazmayayım bari.

İşte bu halde var gücümüzle haykırabiliriz:

“Niye biz böyle Süleyman’ız da o öyle Süleyman…”

Gazete haberinin ayrıntılarına girmek istemiyorum. Zaten çocuk babaları bunu biliyor. Ben bu konu ile yakından ilgili bulduğum Kopenhag’tan bir anımı aktaracağım. Türkiye’de öğrenciler için Servis gideri kalemi var da oradan hatırladım, ilgi çekici bir örnek.

Kopenhag’ta çocuk uzaktan geliyorsa gidiş geliş giderini de devlet karşılar. Ben öğretmenken Türk çocuklarını okutuyordum, en azından bizim çocuklar için bu böyleydi. Şimdi olaya bakınız. Bir gün Eğitim Müdürlüğü bürosuna gitmiştim. Orada oturduğum sırada bir Anadolu köylüsü geldi. Ağzının ucunda yarım sigara. Çenesinin ucunda bir tutam sakal. Kafada kasket.

Yanında bir genç bayan…Yüzünde yaşmağı. Entarisinin altında pijaması. Kucağında bir bebek, ayaklarının dibinde üç yaşlarında bir bebe. Ben dehşetle tabloyu izliyorum. Konuşmalara kulak misafiri oldum. Bu ailenin bir çocuğu var, bu okula otobüsle geliyor.

Çocuğa aylık kart verilirken öğretmen “Bu ay kartlar gecikti. Siz bir kart satın alın öylece gelin, parasını ben buaradan vereyim” demiş. Aile bunun üzerine çocuğu okula yollamaz olmuş. Okul idaresi merak ettiğinden aileye haber salmış, onlar da gelmişler.

Bizim arkadaş diyor ki… “Kardaşım vallahi biz fakuruk. Sen bu herife anlat. Biz fakuruk...”

Aylık otobüs kartı sadece yarım paket sigara parasına… Ve Danimarka’da sadece bir çocuk için ayda verilen çocuk parası ile ev geçindirilir. Lafı şuraya getirmeye çalışıyorum. Benim Türkiye’de oturan onurlu inanım biraz da ağlamasını bilmiyor galiba. Ya da sesini yükseltmesini bilmiyor. Ne dersiniz?