2021 YILI BÜTÇESİ BORÇ VE FAİZ ÖDEMEK İÇİN HAZIRLANMIŞ
Sözlerine 2021 yılı genel bütçe üzerine kısa bir değerlendirmeyle başlayan Hayrettin Nuhoğlu; “Bütçenin etkinliği Türk insanına getireceği refahla ne kadar ilgili olduğuna bağlıdır. Böyle bakınca yatırımların bütçenin en önemli gider kalemlerini teşkil etmesi gerekirken ne yazık ki yatırım yok. 2021 yılı bütçesi yatırım için değil, borç ve faiz ödemek için hazırlanmış bir bütçedir. Hiç kimse salgın hastalığın arkasına saklanmaya kalkmasın, bu durumun esas sebebi bütçe kaynaklarının yanlış kullanılmasıdır. Bunun örneği, kamu-özel sektör iş birliği sözleşmeleri yoluyla verilen otoyol, köprü, tünel, havalimanları ve hastanelerdeki garantiler nedeniyle yapılan soygundur.” Diyerek AKP’nin 10 yıldan beri ülke gündeminde tuttuğu Kanal İstanbul’la ilgili bilinmeyen gerçekleri kürsüde tek tek sıraladı.
KANAL İSTANBUL RANT KAPISI İÇİN GÜNDEMDE TUTULUYOR
Bütçede, yatırım yok, o hâlde Kanal İstanbul da yok, bu tehlikeden kurtulduk diye düşünenler olabilir diyen Nuhoğlu; “anal İstanbul denilen hayalî proje son on yıldır olduğu gibi gündemde tutularak rant kapısı olarak kullanıldığını ifade etti. ÇED raporunda ve resmi internet sitesinde yazılana göre kanal İstanbul’un yapım amacının gemi boyutlarının büyümesi ve tanker geçişlerinin artmasıyla oluşan tehdide karşı boğazın korunması için alternatif su yolu yapmak ve depreme dayanıklı yerleşim alanı oluşturmaktır şeklinde açıklandığını belirtti.
Kanal İstanbul’un amacı hakkında, siyasilerin sözlerini hatırlatan Nuhoğlu; “Cumhurbaşkanı bir konuşmasında “Kanal İstanbul dünyada çok ciddi bir sükse yapacak.” demiştir. Bakanlardan bazıları “İstanbul Boğazı’nı kazalardan kurtaracak projedir. Boğazı koruma ve kollama projesidir. Stratejik bir güvenlik meselesidir.” derken AKP Grup Başkan Vekili Akbaşoğlu “Avrupa Kıtası’nın sınırını değiştireceğiz.” demek suretiyle farklı bir ipucu vermiştir. Tek taraflı algı operasyonlarına rağmen halkın büyük bir çoğunluğu, Kanal İstanbul’un bir ihtiyaç olmadığını, oraya harcanacak paralarla faydalı birçok iş yapılabileceğini anlamıştır fakat bir kesim de “Cumhurbaşkanı istediğine göre faydalıdır, oradan para kazanacağız, İstanbul tehlikelere karşı korunmuş olacaktır.” şeklinde düşünebilmektedir.” diyerek projenin detayları hakkında açıklamalarda bulundu.
PROJE İLE İLGİLİ ESAS BİLGİLER KONUŞULMADI
Projenin kamuoyunda yeterince tartışılmadığını hatırlatan Hayrettin Nuhoğlu birçok üniversitedeki bilim adamlarının ve mühendis odalarının çok değerli çalışmaları kamuoyuyla paylaşılamadığının hatırlattı. Halkın yeterince bilgilendirilmemesi rağmen kamuoyu araştırmalarında, Kanal İstanbul Projesi’ne destek yüzde 21’lere kadar düşmektedir. İBB’nin İstanbul’da yaşayan vatandaşların bakışını değerlendirmek için ağustos ayında düzenlediği Kanal İstanbul anketi sonuçlarına göre, Kanal İstanbul’un İstanbul’a faydalı olmayacağını düşünenlerin oranı yüzde 63,2 “İstanbul’un acilen çözülmesi gereken sorunlarından biri midir?” sorusuna “Hayır.” diyenlerin oranı yüzde 67,1 “Kanal İstanbul Projesi’ni destekliyor musunuz?” sorusuna “Hayır.” diyenlerin oranı yüzde 64,2 olduğunu belirterek İstanbulluların Kanalın yapılmasına karşı olduklarını açıkladı.
GEMİ GEÇİŞLERİ HER GEÇEN YIL DAHA DA DÜŞECEK
Boğazdaki geçiş güvenliği söz konusu olunca meydana gelen kazaları incelediklerini belirten Hayrettin Nuhoğlu konuşmasını şöyle devam etti: “Boğazda tek yönlü geçiş uygulaması başladıktan sonra, kazaların yüzde 40 azaldığını gördük. Resmî internet sitesinde “İstanbul Boğazı’ndan geçen gemilere dair istatistikler, Kanal İstanbul Projesi’nin zorunluluğunu gözler önüne sermektedir.” ifadesi yer almakta ve gemi geçiş sayısının 2070’de 85 bine çıkacağı öngörülmektedir. Gerçekte ise son on beş yılda gemi geçiş sayıları sürekli düşmektedir. 2006 yılında 55 bin olan gemi geçiş sayısı 2019’da 41 bine düşmüştür, 2020 yılı sonunda sayının 38 bin olacağı tahmin edilmektedir. Bu düşüş devam edecektir çünkü petrol ve doğal gaz ihracatçısı Rusya’nın ihracatını büyük ölçüde Baltık Denizi limanlarına kaydırması, Kuzey Denizi’nde yeni geçiş yollarının oluşması ve asıl önemlisi, boru hattı projelerinin devreye girmesiyle gemi geçiş sayısının düşeceği öngörülmelidir. Sonuç itibarıyla, gelecek yıllarda gemi geçişlerinin artmasıyla kaza risklerinin artacağı ve İstanbul Boğazı için tehlike oluşturacağı iddiası hiçbir bilimsel veriye dayanmamaktadır.
Boğaz’da tek yönlü geçişlerin başlamasıyla artan bekleme süresinin gemi geçişleri azalmaya devam ettikçe kısalacağını da söylemek gerekir. “Gemi boyutlarının büyümesi boğaz üzerinde tehdit oluşturmakta.” söylemi de yeni bir su yolu yapılmasına gerekçe teşkil edemez. Zira en dar yeri 675 metre olan İstanbul Boğazı’ndan geçerken kaza riskini artıran büyük gemiler, 275 metre genişliğindeki kanaldan geçerken risk oluşturmayacak mı? Amaçlar arasında belirtilen, depreme dayanıklı modern bir yerleşim alanı oluşturulması fikri mevcut tehlikeli duruma çare bulmadan İstanbul’da yaşayan 16 milyona ihanet niteliğindedir. “Dünyada çok ciddi bir sükse yapacak.” şeklindeki açıklama ise üzüntü vericidir. “İtibardan tasarruf olunmaz.” diyerek lüks ve şatafat içerisinde yaşayarak hâlâ sükse peşinde olanlara dünyada kimse itibar etmiyor.” dedi.
”ERDOĞAN 7 ÜNİVERSİTENİN ADINI VERMİŞTİ”
Cumhurbaşkanı bir konuşmasında Kanal İstanbul’la ilgili çalışma yapan 7 üniversitenin adını verdiğini hatırlatan Nuhoğlu; “Bu üniversiteler; Boğaziçi, ODTÜ, İTÜ, Gazi, Başkent, Atılım ve Çankırı Üniversiteleridir. Bu üniversitelerin resmî internet sitelerinin tamamını inceledik, sadece Çankırı Üniversitesinde bir açıklama gördük. Bir hukuk profesörü olan rektörün ilginç değerlendirmelerinden bazıları şöyledir: “Büyük deprem senaryosuna ilişkin bölge dört yüz yetmiş beş ve iki bin dört yüz yetmiş beş yıl tekerrür periyotlu olarak incelenmiş, jeolojik açıdan bir problem olmayacağı ve güzergâh boyunca yer altı su seviyesinin olumsuz etkilenmeyeceği öngörülmüştür.” Bu şekilde 17 madde sıralandıktan sonra şu ifadeye yer verilmiştir: 7 üniversiteyle birlikte 55 kurumun sekiz yılı aşkın süre ayrıntılı araştırmalarının sonucu kamuoyuna duyurulmuş ve önemli getirileri olan çok yeni bir medeniyet projesi olarak takdim edilmiştir.” diyerek art arda sorular sıraladı.
KANAL İSTANBUL’LA İLGİLİ CEVAP BEKLEYEN SORULAR
Hayrettin Nuhoğlu kamuoyunun aydınlatılması için yetkililerin cevaplandırılmasını istediği soruları şöyle sıraladı:
- Açıklama görevi niçin isimleri zikredilen önemli üniversitelerden birine değil de bilimsel yönden gelişememiş bir üniversiteye verilmiştir?
- Sekiz yılı aşkın bir süre çalışmayı yürüten 55 kurumun adı nedir?
- Bu 55 kurumun içinde bulunan ve 7 üniversitemizde çalışmaları yürüten bilim adamları kimlerdir? Sonuçlara hangi çalışmalarla ulaşılmıştır?
- Kanal İstanbul projesine karşı olduğu bilinen ünlü bilim adamlarının görüşlerini de almak neden düşünülmemiştir?
- Bu medeniyet projesinin ülke için önemli getirileri nelerdir?
İBB’NİN DEVRE DIŞI BIRAKILMASI KONUSU
Plan Bütçe Komisyonundaki görüşmelerde Hayrettin Nuhoğlu; “Kanal İstanbul’la ilgili görüş belirten Ulaştırma ve Altyapı Bakanı yüz yıllık hayalleri olduğunu Bütçe Komisyonundaki konuşmasında ifade etmiş; diyor ki: “Biz Türkiye’nin yüz yıllık kaderini belirleyecek atılımlar yapıyoruz. Dünyadaki yük akışının yüzde 90’ı deniz yoluyla gerçekleştirilmektedir. 2020 yılında 12 milyon ton yük hareketinin 2100 yılında 150 milyon ton olacağı hesaplanmıştır. Kanal İstanbul, bu stratejik konumun önemli bir yapı taşıdır. Bu İstanbul projesi değil, dünya projesidir.” Cumhurbaşkanı da 27 Kasımda “En büyük proje, benim çılgın projemdir. Projeyle ilgili yoğun bir şekilde talepler artıyor. Yerli ve küresel olanlar var. Projenin mimari boyutu hazırdır. Teknik bütün boyutları hazırdır. İş ihale safhasına gelmiştir.” demek suretiyle konuyu gündemde tutmaya devam etmiştir. Kanal İstanbul konusu doğrudan İstanbul Büyükşehir Belediyesini ilgilendirmektedir. Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığını da ilgilendirir ama İBB’nin devre dışı bırakılarak konuşulması hukuken ve siyaseten doğru değildir. Kanalın yapılacağı yerin Belediye Başkanı, projeyi “safsata” olarak nitelemekte ve yüzde 55 oy alarak seçilen Belediye Başkanı olarak projeye karşı çıkmaktadır. Bu tavır, İstanbulluların tavrıdır. diyerek rant uğruna yapılan plan değişiklerinin İBB yapılan bir darbe olduğu iddiasında bulundu.
”BU YAPILANA DARBE DENİR”
Kanal dolayısıyla İstanbul’un Çevre Düzeni Planı değiştirildiğini hatırlatan Nuhoğlu; Bu plan, en üst düzey plandır ve bütün alt ölçekli planlar bu plana uymak zorundadır; yerleşim alanları, ana bağlantı yolları ve bütün yatırımlar buna göre planlanır. Plan, 2009 yılında hazırlanmış, Büyükşehir Belediye Meclisinde kabul edilmiş ve Belediye Başkanı tarafından da onaylanmıştı. Bu 1/100.000 ölçekli İstanbul Çevre Düzeni Planı, İstanbul şehrinin anayasasıdır. Bu anayasayı aynı yollarla revize etmek yerine Çevre ve Şehircilik Bakanlığı revize ediyorsa bu yapılana “darbe” denir. Külliyenin talimatıyla İstanbul’un anayasası hiçbir kurala uyulmadan darbeyle değiştirilmiştir. Darbeyle değiştirilen, İstanbul’un 1/100.000 ölçekli anayasası ne diyordu? Kuzeydeki hassas ekosistemlerin korunması amacıyla kuzeye gelişme eğilimi gösteren kent gelişiminin kontrol altına alınarak doğu-batı aksında ve Marmara Denizi boyunca, çok merkezli ve sıçramalı gelişimin sağlanmasından söz ediyordu. TEM’in kuzeyinin sanayi alanlarından arındırılmasını, doğal kaynakların yoğunlaştığı kuzey bölgesinde kentsel gelişimin önlenmesi ilkesini ifade ettiğini belirterek plan değişikliğe askı süresi içerisinde itirazlarımızı yaptığını hatırlatarak , ne yazık ki cevap bile alamadıklarını ifade etti.
KANAL İSTANBUL PROJESİNİN MALİYETİ
Kanalın ne kadara mal olacağına da değinen Nuhoğlu; bu kanalın kaç liraya mal olacağını bilen var mı? ÇED raporunda ve açıklamalarda net bir bedel görmek mümkün değildir. 75 milyardan 300 milyara kadar bedeller konuşuldu, gerçek bedelin çok daha yüksek olacağını raporu inceleyen her mühendis görebilir. Para nereden sağlanacak? Bütçe kaynaklarında böyle bir kalem yok. Denilebilir ki; dünyadaki finans kuruluşlarından temin edilecek ya da yap-işlet-devret modeliyle veya ilk defa deneneceğini zannettiğim BOOT modeliyle, yani bölgeden toprak vererek onun karşılığında gerçekleştirilecek. Dünyada hiçbir ciddi kuruluş bu ÇED raporuyla yatırıma girmez veya kaynak sağlamaz. Çelişkilerle dolu, güvenilir olmaktan uzak bu ÇED raporunun var olmasının, ihalenin uluslararası boyutta yapılamayacağının garantisi olduğunu rahatlıkla söylüyorum. Rapora bakmadan, hatır için toprak karşılığı bu işe girecek ülke varsa bunun bedeli veren için de alan için de çok ağır olacağının altını çizdi.
KANAL İSTANBUL’A HARCANACAK PARAYLA NELER YAPILIR?
Kaynak bulunabiliyorsa o parayla çok daha faydalı işlerin yapılabileceğini de ifade eden Hayrettin Nuhoğlu sözlerine şöyle devam etti. “İstihdam sağlayarak işsizliği azaltacak, üretim yaparak dışa bağımlılığı da azaltacak, katma değeri yüksek yatırımlar yapmak çok daha önemlidir. O paranın çok az bir kısmıyla 3600 ek gösterge konusu çözülebilir, EYT’lilerin çektikleri çileye son verilebilir, pandemiyle daha da çöken esnafa destek olunup orta direk kurtarılabilir, KOBİ’lere destek sağlanarak işsiz gençlere iş kapıları açılabilir, kısaca; birçok hayırlı iş yapılabilir.
Yaklaşmakta olan büyük İstanbul depreminin kaçınılmaz olduğu ve bu duyarsız bekleyişle -bilimsel çevrelerin de ifade ettiği gibi- yıkımın çok büyük olacağı gerçeği kabul edilmelidir. Hükûmet; İstanbul Büyükşehir Belediyesi, teknik üniversiteler ve mühendis odalarıyla hemen çalışmaya başlamalıdır. 11 Temmuzda Çevre ve Şehircilik Bakanının yaptığı bir açıklamada, İstanbul’da 300 bin, Türkiye genelinde ise 1,5 milyon konutun acilen dönüştürülmesi gerektiği ifade edilmiştir. O hâlde neyi bekliyorsunuz?
İşte Kanal İstanbul için harcayacağınız paranın bir kısmıyla bu 300 bin konutu yenileyin, Türkiye genelinde 1,5 milyon konutu da yenilemek için sıraya koyun, geriye kalan parayla da okullar, hastaneler başta olmak üzere bütün yapılar depreme dayanıklı hâle getirilebilir. Deprem paralarını harcadığınız anlaşıldı, sosyal devlet anlayışı çerçevesinde bu dönüşümü Kanal İstanbul’a harcanacak paraların bir kısmıyla gerçekleştirmek yerinde bir davranış olacaktır çünkü dönüştürülmesi zorunlu hâle gelen konutlarda oturan ailelerin geçim zorluğu vardır, konutlarını güvenli hâle getirmeleri mümkün değildir. Birçok parametrenin bilinmediği, bilim çevrelerinde gerektiği kadar çalışılmadığı, kamuoyunda yeterince anlaşılmadığı, geri dönüşü olmayan riskler taşıdığı, çok büyük bir bütçenin söz konusu olduğu, buna karşılık önemli bir getirisinin henüz net olarak ifade edilmediği büyük bir girişimin oldubitti anlayışıyla uygulamaya konulmasının ağır bedeller ödemeyi gerektireceğini hatırlatmak istiyorum. Büyük yanlışlıklar yapıldıktan sonra "Millet affetsin, Allah affetsin." demek kimseyi kurtaramaz. Hele İstanbul'a ihanet etmeye devam edilirse af dilemeye imkân da kalmaz.
Türk milletini çok yordunuz, size açıkça öneride bulunuyoruz, söylediklerimizi dikkate alın, Türk insanını mutlu, Türk gençliğini umutlu kılmak için 2021'e iyi bir başlangıç yapın, bu dünyada da, öbür dünyada da hesabınız hafiflesin. Bu büyük yanlıştan dönüleceğini, Kanal İstanbul değil, deprem İstanbul için çalışılacağını umuyor ve bekliyorum.” Diyerek sözlerini tamamladı.