NÜKTE Arapça'dan Türkçe'ye geçmiş bir isim. "Herkesin kolayca kavrayamadığı ince anlamlı, sanatlı, düşündürücü ve aynı zamanda hoşa giden, insanı gülümseten söz" demek.
Nükte yapabilmek bir hüner olmakla beraber, nükteden anlayamayacak kişilere yapıldığında anlaşılmamak hatta daha da kötüsü yanlış anlaşılmak gibi bir riski vardır.
Dilimizde nükteye yakın anlamda ve nükte ile birlikte kullanılan diğer bir kelime de “lâtife” sözcüğüdür. “LÂTİFE nazik, yumuşak ve şakacı, insanı gülümseten bir şekilde söylenen, ancak anlamı gizli sözdür.”
Felsefeciler; “nükte ve lâtifeler akla, mantığa dayanmalı ve hitap etmelidir” derler. Bu çerçevede nükte ve lâtife asla komiklik ve hele hele şarlatanlık, lafebeliği ve gevezelik değildir.
Nükte ve lâtife derin bilgiyi, görgüyü ve zekâ kıvılcımı demek olan espriyi gerektirir.
Mesela Nasreddin Hocamız “göle maya çalarken” onun tutmayacağını bilmeyecek kadar geri zekalı biri değildi herhalde. Ama “ya tutarsa” diyerek olmayacak işlere kalkışanları uyarmak için bu yöntemi seçmişti.
Bu dediklerimiz, nükteyi söyleyen ve latifeyi yapan kadar, karşısında onu dinleyen için de aynen geçerlidir. Yani “nükte ve lâtife, ancak kıvrak zekâsı olanlar için anlam ve değer taşır.”
Bu tanımlamaları Dr. Önder Göçgün imzalı bir makaleden aldım.
Bir de bu kapsamda günümüzde çok kullanılan “İRONİ” kavramı var. İroni "söylenen sözün tersini kastederek kişiyle veya olayla alay etme" anlamında kullanılmaktadır.
Mesela buluşmaya geç kalan birine “vay yine erkencisin!” derseniz ironi yapmış olursunuz.
“Atatürkçü” Nadir Nadi’nin birilerine tepkisini göstermek için, kitabına “Ben Atatürkçü değilim!” ismini koyması da ironik bir çığlıktır. Hiç kimsenin aklına “Aaa, Nadir Nadi Atatürkçü olmadığını itiraf etmiş” demek aklına gelmedi.
Zekâsı ve kavrayışı kıt olanların ortamında “ironi yapanların” yanlış anlaşılma riski büyük olur. Bu yüzden ironi yapan mimik, jest ve tonlama ile söylemek istediği şeyin altını dolaylı yoldan çizer.
* * *
HZ. PEYGAMBERDEN BİR NÜKTE
Peygamberimizin de zaman zaman nükteli konuştuğu, latife yapmaktan hoşlandığını kaynaklar belirtmektedir.
Hz. Peygamber, yakından tanıdığı yaşlı bir kadına, tatlı ve yumuşak şekilde:
“- Biliyor musun nineciğim; yaşlılar Cennet’e girmeyecek!” der.
Zavallı kadın buna çok üzülür ve ümitsizliğe kapılır. Bunun üzerine Hz. Peygamber, tebessüm ederek:
“- Çünkü yaşlılar gençleşerek (genç halleriyle) Cennet’e girecekler” diye sözünü tamamlar.
Bu defa o yaşlı kadın, sevinç gözyaşları döker.
Bu olaya şahit olanlardan biri ilk cümleyi duymuş, ikinciyi duymamış olsa yanlış anlaşılma riski çok büyüktür. Aynı şekilde Hz. Peygamber aslında “yaşlılar cennete giremez” derken tam tersini (gençleşerek gireceklerini) kastettiğini jest, mimik ve tonlama ile yapmış olsa; bunları fark etmeyen biri de hadisten çok ters bir anlam çıkarabilirdi.
Bu risklere rağmen bütün büyük insanlar nükteli, esprili, latifeli veya ironik sözler söylemekten geri durmamışlardır.
Herhalde “ince anlamlı, sanatlı, düşündürücü ve aynı zamanda hoşa giden, insanı gülümseten sözleri” anlayacak irfan sahibi insanların çoğunlukta olacağını düşünmüş olmalılar.
* * *
KADINDAN BAŞKAN OLMAZMIŞ
24 Haziran 2018 seçimlerinde milletvekili adayı idim. Seçim çalışmaları kapsamında bir köye gittik. Köyde önceki seçimlerde yüzde 80 civarında AKP’ye oy çıkmıştı. Teravih sonrası caminin biraz ilerisindeki meydana, kahvehaneden aldığımız masa ve sandalyeler koyduk. Köylülere İYİ Partiyi anlatmaya çalışıyordum.
Yanımda oturan bir vatandaşımız “ben Meral Akşener’e oy vermem, çünkü dinimize göre kadından başkan olmaz” dedi.
Ben kendisine Hz. Peygamberin eşi Hatice’nin bir iş kadını olduğu ve peygamberimizin patronu olduğunu hatırlattım. Yine Peygamberimizin eşi Hz. Ayşe’nin Cemel Savaşı’nda, savaşan taraflardan birinin lideri olduğu gibi örneklerle bu görüşün İslami olmadığını anlatmaya çalıştım.
Bu vatandaş bana itiraz edemedi ama görüşünü değiştirebildiğimden emin değilim.
AKP, Meral Akşener’e karşı siyasi kampanya yürütürken, belli bölgelerde bu görüşü İslami bir kural imiş gibi anlatıyor.Oysa AKP hükümetlerinde kadın bakanlar görev yaptı, yapıyor. Çok sayıda kadın milletvekilleri var. Diyanet İşleri Başkan Yardımcılığına bile bir kadın atandı.
Buna rağmen, “kadın her şey olur ama Cumhurbaşkanı olamaz” tarzı propaganda ortadan kalkmış değil.
* * *
MERAL AKŞENER’İN İRONİSİ
İYİ Parti lideri Meral Akşener ilk siyasete atıldığı 1994’ten beri “dinimize göre kadından başkan olmaz” propagandasına muhatap oluyor. Bu psikoloji ile sosyal medyada polemik konusu olan ironik bir söylemde bulunmuş:
“Ben cumhurbaşkanı adayı değilim. Kadından imam olmaz. Cumhurbaşkanı aynı zamanda imamlık yapmak durumunda olduğu için ben aday değilim.”
Aslında bir esnafla sohbet ederken söylediği bu söz konuşmanın içinden cımbızla çekilmiş.
Sözün tamamı dinlenince ve jest, mimik ve tonlamalarına dikkat edince Meral Akşener’in, yıllardır muhatap olduğu, bu iğrenç propagandaya atıfta bulunduğu gayet açık:
“1994 senesinde Kocaeli’de Büyükşehir Belediye Başkanı adayı olduğumda şöyle bir propaganda yapıldı: ‘Belediye başkanı kadından olmaz’. Şifâ binti Abdullah, belediye başkanı oldu, olur. Ama imam olamıyoruz ya biz. Dolayısıyla cumhurbaşkanı aynı zamanda imamlık yapmak durumunda. Ben aday değilim.”
Konuşmanın bir ironi içerdiği, “İslam’a göre kadının Belediye Başkanı da Cumhurbaşkanı da olabileceğinin”, ilk Müslümanlardan ve hicret eden sahabelerden biri olan Şifâ binti Abdullah örneği ile anlatıldığı açık değil mi?
Meral Akşener daha önce İçişleri Bakanlığı yaptı, Cumhurbaşkanı adayı oldu, şimdi iktidara talip bir partinin genel başkanı olarak “Başbakan olacağım” diyor. Böyle bir kadın liderin “kadınların cumhurbaşkanı olamayacaklarını” söylemesi mümkün mü?
Akşener’in bu kadar açık ironik sözlerini dahi çarpıtanlar oldu.
Yukarıdaki açıklamalarım anlayamayanlara… Fakat biliyoruz ki anlamak istemeyene anlatmanın bir faydası yoktur.