Ateist (Allah’a inanmayan) Deist (Allah’a inanıp, Peygamberlere inanmayan) sayfalarında çok paylaşılan ayetlerden biridir.
Ayet: O iftirayı atanlar, sizin içinizden bir topluluktur. Siz bunu, kendiniz için bir kötülük sanmayın; aksine, o sizin için bir hayırdır. İftirayı atanların her birisi, işlediği günahın cezasını çekecektir; içlerinden günahın en büyüğünü yüklenen kimseye ise, büyük bir azap vardır.
Genelde ayetlerin bir iniş sebebi vardır. Bu sebepler bir sonuca varmak, toplumdan çokça görünen olumsuz uygulamalara çözüm üretmek için canlı örneklerdir. Ki insanlar daha iyi anlasın diye. Bu bir öğretim, eğitim metodudur.
Ayetin iniş sebebi, o dönemde sahabeler arasında kabul gören adıyla İFK, Gerdanlık Meselesidir.
Peygamberimiz bir sefere çıkarken; eşlerinden birini yanında götürürdü. Hicretin 5. Yılı Şaban ayında Mustalikoğulları gazvesine (Peygamberin bizzat katıldığı savaşlar) Eşi Hz. Ayşe’yi götürmüştü. Bu seferden dönerken ordu geceleyin Medine yakınlarında dinlenmek için konaklar. Hz. Aişe bir devenin üzerinde, hevdeç denilen bezle kapalı bir muhafaza içinde yolculuk ederdi. Konaklama yerinden hareket emri verilince, görevliler Hz. Ayşe’yi hevdeçin içinde sanarak deveyi kaldırıp yürütmüşler. Oysa Aişe, ihtiyaç için gittiği yerde kaybettiği gerdanlığını aramaktadır. Aradan geçen zamanda Aişe konaklama yerine geldiğinde ordunun gittiğini görür. Karanlıkta ordunun peşine düşmez, yokluğumu fark edince geri gelip beni bulurlar düşüncesiyle olduğu yerde oturur, beklerken uyuyakalır.
O dönemlerde konaklama yerlerinde, geride kalan herhangi bir şey olup olmadığını kontrol etmek için görevli bırakırlar, o görevli kayda değer bir şey bulursa alır hareket halindeki orduya yetiştirirdi. O gece de görevli Saffan b. Muattal, bir önceki konaklama yerinde sabahlayıp, Ayşe’nin olduğu konaklama yerine gelince Hz. Ayşe’nin uyur vaziyette olduğunu görür, seslenerek uyandırır. Ayşe’yi kendi devesine bindiren Muattal yürüyerek bir sonraki konaklama yerinde orduya katılırlar.
İnanmış görünen münafıkların başı Abdullah b. Übey, bu durumu görünce; ‘’Demek ki Peygamberimizin ailesi bu adamla gecikmiş, sabaha kadar bu adamla kalmış’’ diyerek iftiraya başlamışlar. İftira Übey yanlılarınca taraf da bulmuş ve Medine’de yayılmıştır.
İftiraların yayılması ve taraf bulması Peygamberimizi de etkilemiştir. Hasta olduğu halde Ayşe’nin odasına çok seyrek uğramıştır. Aişe kendinden emin olduğu halde, bir güvensizlik olduğunu anlamış ve babası Hz. Ebubekir’in evine gitmiştir.
Bu arada Peygamberimiz yakınlarının bu işin doğru olup olmayacağı konusunda fikirlerini almış, hiç kimse olabilirliği konusunda fikir beyan etmemiş, yalnız damadı Hz. Ali, sana eş mi yok! Diyerek boşamasını ima etmiştir. Bu durum, Hz. Ayşe’nin ileride Hz. Ali’nin halifeliğini kabul etmeme ve Becel Savaşını doğurmuştur.
Neticede yukarıda bahsi geçen Nur suresi 11.ayet nazil olmuştur. Ve ayette isim vermeden Hz. Ayşe’nin suçsuz olduğu, bir iftiraya maruz kaldığı, bunda da hayır olduğu, iftira atanların cezalarını çekeceği, ilk iftirayı çıkaranın suçunun daha ağır olacağı belirtilmiştir. Ve Hz. Muhammed kayınpederinin yanında bulunan eşinden özür dileyerek alıp evine götürmüştür.
Bu ayetin Müslümanlara ve insanlığa kazandırdıkları nedir?
Bu olayın birçok sonuçları olması sebebiyle İlahi bir kurgu olduğuna inanıyorum. 11. Ayetten sonra gelen dokuz (12-20) ayet 11. ayeti tamamlayıcı ve açıklayıcı mahiyettedir. Nur suresi 11. ve devamındaki 20. Ayet de dahil, on ayette verilenleri şöyle açıklayabiliriz.
1. Olay herkes tarafından bilinsin ve o dönemde yaygın olan iftira atmaların önünün alınması için, en üst kademeden örneklendirilmiştir. Sıradan bir köyde ve sıradan bir aile içinde geçse idi, o köy dışına çıkmaz, çok da konu olmazdı.
2. Peygamberin de duyguları olacağı, hislerine yenilebileceği, söylentilerden etkilenebileceği, kısaca bizden biri, insan olduğu vurgusu vardır.
3. Peygamberin de kaybı bilemeyeceği, ancak Allah’ın bildirdiklerini bilebileceği gösterilmiştir. Kaybı bilemeyen Peygamberin, özel şefaat isteyemeyeceği de anlaşılmıştır.
4. Şer gibi görülen bazı gelişmelerden hayırlı sonuçlar çıkacağı belirtilmekte, bizlerin bilemeyeceği vurgusu yapılmaktadır.
5. Peygamberimizin, söylentiler artınca en yakınlarına danışması, istişareye iyi bir örnektir. Bu durum, bir şey duyduğumuzda araştırmadan, soruşturmadan karar verilmemesi gerektiğini hatırlatmıştır.
6. İftira atmanın ceza gerektirdiği ve ilk başlatanın cezasının daha yüksek olduğu vurgulanmıştır. Ve iftira atanlara kırbaç cezaları uygulanmıştır. (Hesap günündeki cezası ayrı)
7. Bu tür iftiralar için dört şahit şartı getirilerek, kolay iftira atılmasının önü alınmış, böylece aile birliği korunmuştur.
Özetle: İftira atma, yayma, inanma, atanlara tepki vermeme, yalancı şahitlik etme, dört şahit bulmadan karar verme yasaklanmış ve büyük günahlardan sayılmıştır. Hem dünyada hem de ahirette ağır cezası vardır. İftira atanlara Allah’ın merhametinin de olmayacağı açıkça belirtilmiştir.
Büyük Resim’e daima anahtar deliğinden bakan ateist ve deistlerin, yukarıda anlattıklarımı anlama şanslarının şimdilik olmadığını biliyorum. Onlar anahtar deliğinden, Hz. Ayşe’nin eşi Hz. Muhammed’i aldattığını görürler ve Allah’ın işi gücü bırakıp; aldatmadığını anlatmak için bu ayeti gönderdiğini söylerler.
Allah’a, Peygambere inanmayanların bu konulara kafa yormasını da ben anlamış değilim.