AK Parti Genel Başkan Vekili Binali Yıldırım önceki gün Ahmet Hakan’ın "Tarafsız Bölge!" programında "Eğitim alt yapısını büyük ölçüde tamamladık" diyor.
Eğitim altyapısını bina yapmaktan ibaret sayan anlayış eğitimin asıl problemi diye düşünüyorum. Atama bekleyen öğretmenler yüz binlerle ifade edilirken, boş geçen dersler asgari ücretin bile çok altında çalıştırılan ücretli öğretmenlerle doldurulmaya çalışılırken eğitimin altyapı problemleri halledilmiş mi oluyor?
Eğitim Sisteminin problemlerini bilimsel çalışmalar yerine rövanşist yaklaşımlarla çözeceğini sanan iktidar, problemleri çözmek bir yana daha da derinleştirmiştir. Yanlışları telafi edecek adımlar atmak yerine, geçmişten intikam alma düşüncesi kartopu misali sorunları büyütmekten başka işe yaramamıştır.
Geldiğimiz noktada okullar "Eğitim Kurumu" düşüncesi yerine ticarethane gibi yönetiliyor. Bakanlık tarafından atanması gereken memur, temizlik ve güvenlik görevlilerini okul müdürü "Okul Aile Birliği" kanalıyla temin etmeye çalışıyor. Bu çoğu yerde istismarın önünü açıyor. Müdürlerin gelir temin etmek için bölge dışında öğrenci almak, bir firma ile anlaşarak sık sık kıyafet değiştirmek gibi etik olmayan davranışlara itiyor.
Okulunu mevzuata uygun yöneten okul müdür ve yöneticilerini tenzih ederim. Ancak uygulamalara bakıldığında vatandaş nezdinde okulların çoğunun çiftlik, okul müdürünün ağa, yandaş sendika temsilcisinin kahya, yandaş öğretmenler aile üyeleri, diğerlerinin de maraba şeklinde yönetildiği algısı görülüyor.
Gelin bazı gerçeklere ve iddialara birlikte değerlendirelim.
Bir okul müdürünün odasında kütüphane görünümlü bir kapıdan gizli bir bölmeye açıldığını görseniz ne düşünürsünüz?
O gizli odaya tuvalet, banyo yaptırıldığını, bir de çekyat konduğunu duysanız ne düşünürsünüz?
O okulda, yeterli güvenlik tedbirleri alınmadığı için CNC makinesinin 1 milyon lira değerindeki kontrol panelleri ve kablolarının çalındığını duysanız ne düşünürsünüz?
Müdürün keyfi uygulamalarına tepki gösteren öğretmenlere kötü davrandığını, bu yüzden bir öğretmenle mahkemelik (mobbing uyguladığı gerekçesiyle) olduklarının duyumunu alsanız ne düşünürsünüz?
7 Şubat günü Öğretmenler Kurulu toplantısında, Bayrak Törenini kast ederek, "İstiklal Marşı okunurken esas duruşu bozup sağa sola bakan öğrenciler var. Bunların Muhacir çocukları" dediğine şahit olsanız ne yaparsınız?
Bu okul Ali Osman Sönmez MTAL, okul müdürü de Hüseyin Er. Toplantı sırasında bir öğretmen "Olmaz müdür bey nereden böyle bir şeyi tespit ettiniz? Ben göçmenim ve üstüme alınıyorum” diyerek tepki gösteriyor. Müdür yanlış anladığını iddia ederek konuyu değiştiriyor.
Toplumun bir kesimini kastederek kullanılan bu ifadeler kin ve nefret suçu niteliği taşımaktadır. Kendini eğitimci olarak tanımlayan birinin böyle ifadeler kullanma hakkı yoktur.
5 Eylül 2019 günkü “MÜDÜR BEYİN PRENSİP KARARI!” başlıklı yazımda Öğretmenler Kurulu toplantısını açış konuşmasında, “Prensip kararı aldım, saygı duruşu ve İstiklal Marşı okumadan toplantı yapacağız” sözlerini ve tepkileri kaleme almıştım.
Görünen, o mahallede henüz değişen bir şey yok!
Ders programları, nöbet görevleri, boş geçen derslerin doldurulması konusundaki tavır ve davranışlara sonraki yazımda değineceğim...