İlim, oku, aklet, düşün, çalış der.. İslam’da öyle.. İlme değer verir, âlimi yüceltir.. Ancak İslam coğrafyası Gazali’den sonra düşünmeyi pek tercih etmedi.. Akılcılık yerine nakilcilik din ve toplum yaşamında etkili oldu.. İslam dünyasının ilme değer verdiği dönemlerde batı hurafelerle boğuşuyordu.. Sonra onlar ilme yöneldi biz hurafe ve menkıbeye.. Aramızdaki fark da bu yüzden açıldı. Bugün İslam coğrafyasında yönetim zulmü, açlık, savaş veya kötü yaşam şartlarından kurtulmak için kaçanların hepsinin tercihinin bir başka İslam ülkesi yerine Haçlı-Batı dünyası olmasının sebebi bu..
Bulunduğumuz coğrafya ve etrafından olumlu yönde ayrışmayı borçlu olduğumuz Cumhuriyet ne yazık ki fikri temelleri ve muasır medeniyet iddiasından koparılıp hurafeciliğin egemen olduğu akıl dışı bir siyasal İslam anlayışıyla yıkılmaya çalışılıyor. Öyle ki cahilliği tescilli birisi söylediği kelimelerin kavram anlamlarından bîhaber enkaz kaldırmaktan söz edebiliyor! Biliyor ki düşünmeden yoksun kılınan topluluklar sırf biatçilik olsun diye bu lafı da alkışlayabilirler.. Öyle de oluyor…
Kur’an’ da en çok geçen hitap tavsiye düşünmez misiniz, akletmez misiniz olmasına rağmen şalvar-sakal cüppe şekilden ibaret din anlayışı düşünmeyi neredeyse kötülüyor.. Mürşidi olmayanın mürşidi şeytan olur hurafesiyle insanımızı mutlak bir cemaat tarikata raptediliyor! Oraya mensup olunca da zaten düşünme eylemi tümden hayatından çıkıyor.. Aslında işine de geliyor.. Düşünmek zor zahmetli bir iş.. Düşününce eksiğini görür öğrenmek için okumak, dinlemek, izlemek gerekir.. O yüzden ne gerek var.. Birilerine biat ederek kurtulur bu yükten.. Çünkü düşünmek yüktür bu millete.. Halk için bu durum tasvip edilemese de çok da önem arz etmez.. Asıl sorun düşünmesi gereken aydın ve yönetici elitlerin düşünmekten vazgeçmeleridir.
Türk aydın sınıfı muhafazakarı, liberali, demokratı, milliyetçisi üç aşağı beş yukarı aynı kabtadır.. Yönetime göre fikri duruş sergiler devir değişince de inceden dönerler. İlkeli ve tutarlı olmayı hiç beceremezler, hatta düşünmezler.. Bunu mensup olduğu cemaat-tarikat siyasi parti ya da mahallenin şeyhi, lideri, abisinin duruşuna göre değişen aydın-medya sınıfının çok değil son 20 yıllık tavırlarında net biçimde görebiliriz. Darbelere, 28-Şubata, PKK terörüne, çözüm sürenin öncesi ve sonrasında, cemaatlere 17-25 in öncesi ve sonrasında bakışta hasılı temel meselelerde pekala görebiliriz..
Yönetici elitlerde farksızdır.. Bugün devletin her alanda işleyişinden memnun olmayan bürokratlar sunulan imkanların şehvetine râm olmuş vaziyette padişahım çok yaşa diyorlar.. Hukuksuzluğun hukukçular adaletsizliğin adaletçiler eliyle yapılıyor olması aksi halde mümkün olamaz! Oysa demokratik hukuk devletinde işleyiş hukukun temel ilkelerine uygun yasalarla olur.. Batı inanç-mezhep kavgalarından bıkıp usandıktan sonra bu konuda uzlaşıp anlaşarak kurduğu sistemi akılcı biçimde işlettiği için bugün müreffeh ve huzurludur. Sistemin sigortası ve ana temeli de özgür düşüncedir.. Ruhu köle, aklı gönüllü esir olmuş aydın ve yönetici sınıfın idaresinde ülkenin geleceği yoktur. Bugün her alanda bir felaketin eşiğine gelmemizin nedeni düşünmeyen, sorgulamayan, kör biatçiliğin toplumda geçer akçe olmasıdır. Değişimin buradan başlaması gerekir. Aksi hal, muhal..