Günümüzde ölen yakınlarımız sevap kazansın diye, paralı parasız Kur’an okutulması yaygın bir adet haline gelmiştir. Yer, yer öldüğü günün akşamından başlayarak bir hafta. Üç cuma akşamı, ölümünü takiben 40. ve 52. geceleri konu komşu toplanarak, yemekli, yemeksiz Kur’an ve mevlit okunur, hatim indirilerek; ölünün ruhuna sevapları bağışlanır.
Bu adetler Peygamberimiz ve sahabe dönemlerinde yoktu. Tartışma konusu bile değildi. Zamanla bu tür bidat adetler, mezhepler arasında tartışma konusu olmuş; günümüzde bile bu konu tartışmaya devam etmekte ortak bir noktada anlaşılmaya varılamamıştır.
Dört büyük mezhep imamından üçü, (Şafii, İmam Malik, İmam Ahmet Hanbeli) okunan Kur’an’ın sevabı kesinlikle ölüye gitmez derken, İmam-ı Azam Ebu Hanife, ölünün yakınları ve talebeleri okursa; sevabı ölüye gider görüşündedir. Gitmez diyenler, ‘’Kişi ölmüş Allah’a kullukla imtihan süreci bitmiştir, artık sevap ve günah ölünün defterine yazılmaz.’’ Düşüncesindedirler.
İmam-ı Azam ise, Peygamberimizin şu hadisini dayanak gösterir. ‘’Âdemoğlu öldüğü zaman amel defteri kapanır ne sevap ne de günah yazılır. Sadece üç kişinin amel defteri kapanmaz.’’ Bunlar:
1- Sadaka-i cariye sahipleri (Vakıf, camı, sebil, köprü, yol, çeşme okul gibi yapıları yapanlar)
2- İlim ve eser bırakan alimler.
3- Arkasında kendisine dua edecek hayırlı evladı olanlar.
Burada 3. Maddeye itiraz edenler de var. Hayırlı evlatların duası kabul ediliyorsa, hayırsız evlatlarında yaptıkları zararlı faaliyetlerin günah olarak yazılması gerekir de diyenlere; ‘Amel defteri iyiliklere açık olur kötülüklere kapalıdır diye, karşı itiraz yapılıyor.
Dikkat edilirse mezhep imamlarından üçü okunan Kur’an’ın sevabı; amel defteri kapanmış olan ölüye gitmez derken, sadece Ebu Hanife, yukarıda bahsedilen üç gurup insanın amel defteri kapanmaz diyor. Bunların içinde arkasından Kur’an okunanlar, O’nda da yok. Hal böyle olduğu halde insanımız, Müslümanlar, anlatılan günler dışında; bayramlardan bir gün önce Arefe günü başlayarak bayram günleri, mezarlarda Kur’an okuyup-okutarak, ramazanlarda hatim indirip-indirterek sevabını ölüye bağışlamaya devam etmektedirler.
Burada başka bir garabette: Kur’an okuyanlara, hafızlara, okudukları karşılığında hediye olarak verilen paralardır. Hediye almak- vermek dinimizce caizdir. Acaba Kur’an okumasalardı o kişilere hediye babından ücret verilecek miydi? Kur’an okuyan ücret almayacağını bilse yine Kur’an okur, hatim indirir miydi? Bu sorulara olumlu cevap vermek zor. Ben bir hafıza sordum. Bana, ‘‘Ben ölenin hamalı mıyım? Tabii ki nefesimin, zamanımın karşılığını alacağım. Yakınları okusunlar bedava’’ demişti. Kur’an okuma dinimizce para karşılığı yasak olduğu için alınan veya verilen, nefes- zaman karşılığı hediye kabul edilir. Ve bu hediye verilmezse ölüye de sevap hediye olarak gitmez fetvası da zaten birileri tarafından verilmişti ki; ücret alma, olmazsa olmazlardan olmuştur.
Hele daha önce hocalar, hafızlar tarafından okunmuş Kur’an-ı, hazır hatim olarak ücretle satma ve satın alma bidat’ını İslam’ın hiçbir yerine koymak kabil değil. Alan da veren de günah işlemiş durumundadırlar.
Kur’an’ı Kerimde, akraba, eş, çocuklar veya arkadaşları tarafından ölüler için yapılacak bir iyilikten bahsedilmemekte, varsa vasiyetlerinin yerine getirilmesi, hayır dua ve af dilemeleri tavsiye edilmiştir. (İbrahim /41, Haşr/10) Hiçbir ayette ölüler için Kur’an okuyun, hatim indirin, mevlit okuyun sevaplarını bağışlayın ibaresi yoktur.
Peygamberimizin uygulamalarında da ölünün cenaze duasına katılmak, varsa borcunu ödemek, vasiyetini yerine getirmek, büyüklerinin dostlarını ziyaret etmek, af ve bağışlanmasını istemenin dışında, fakirleri yedirmek ve yardım etmek, kurban kesip dağıtmak vardır.
Eğer ölünün peşinden mezarında Kur’an okumak olsaydı, canlarından çok sevdikleri Peygamber ölünce; Sahabe O’nun mezarının başından Kur’an okumak için kalkmazdı.
Kısaca: Kur’an ölüler için değil, yaşayanlar için inmiştir. Kur’an’daki bütün ayetler insanların kişisel, toplumsal iyi bir hayat idame ettirmesi içindir. Eğer biz Allah’ın Kur’an’da istediklerini yaparsak dünya hayatını düzenli yaşadığımız gibi ahiret hayatımızı da kazanmış oluruz.
İnsan ölünce bu dünya hayatı ile ilgili bağı kesilir. Ruhlar geldiği aleme geri gider. Mezarlıkta ceset kalır. Artık ölene Kur’an’ın bir faydası olmaz. Cenaze defin işlemi yapılırken okunan Kur’an, eğer anlıyorlarsa; okuyana, orada bulunup dinleyenlere bir faydası olur. Bakınız bu konuda Allah ne diyor:
Sen, ölülere duyuramazsın! Rum s. 52. ayet
Sen, kabirdekilere duyurmakla görevli değilsin! Fatır s.21. ayet
İnsan için ancak çalıştığının karşılığı vardır. Necm s. 39. Ayet
Her nefis yaptığının karşılığı ile cezalandırılacaktır. Yasin s. 54. Ayet
Hiç kimse istese de başkasının günahını yüklenemez. Fatır s. 18. Ayet
Dini, din dışı gelenek ve göreneklerden, bid’at, hurafe ve efsanelerden, rüya anlatımlarından, falanca bu konuda demiş ki hikayelerinden kurtarmak ve arındırmak şarttır. İslam, kaynağından çıktığı şekilde uygulanmadığı sürece İslam alemi daha çok alçak sürünmeye devam edecektir.