Olup Bitenler Üzerine

Mehmet SORAL
Türk milliyetçilerinin toplam oyu %20-25 arasında, peki öyleyse?
 
Erken seçim olursa demokrat Türk milliyetçisi olarak CHP gene benim oyumu mu alacak öyle mi; mümkün değil.
CHP demokrat Türk milliyetçilerinin oyu ile birinci parti oldu ancak bunu kendisinden ve DEM'den bildi. DEM ile gönül ilişkisini devam ettirip onun kulvarında koştuğu ve de içlerinden bir tek parti sorumlusu dahi "Kürt sorunu" denen suni etnik bölücü dayatmayı kabul ederek, DEM ağzı ile "Kürt sorunu vardır" dedikleri sürece stratejik dahi olsa oyumu vermem, kaderi DEM gibi olacak; dışlayacağız.
Kimse demokrat Türk milliyetçilerinin gücünü küçümsemesin; o güçten nemalanmak için bakın son bir kaç yılda kaç tane parti kuruldu; İYİ Parti ile başlayıp devamında Zafer Partisi, Kutlu Parti, Ata Partisi, Milli İttifak Partisi, Anahtar Parti gibi.
Bu partilerin yanında bir de daha önce başka Saiklerle ama milliyetçi eksen üzerinde kurulmuş partiler var; Büyük Birlik Partisi, Milliyetçi Türkiye Partisi, Milli Yol Partisi gibi.
Buradan anlaşılması gereken o ki; neredeyse etkileme ve yönlendirme gücü ile MHP seçmenini de dahil edecek olursak Türk milliyetçilerinin toplam oyu %25 ile %30 arası. Demek oluyor ki; Türk milliyetçileri taban olarak mevcut milliyetçi eksende siyaset yapan patilerin kurumsal iradeleri konsolide edilebilirse bir milliyetçi cumhurbaşkanı adayı ile seçim kazanılıp ülke yönetilebilir.
İfade etmeye çalıştığım; milliyetçi eksende kurulmuş partilerin kurumsal iradelerinin konsolide olması bu partilerden herhangi birisinin inisiyatifinde değil aksine yine sivil milliyetçi bir platformun öncülüğünde; dilde, fikirde, işte konsolide olmalarının daha çabuk ve yapıcı olacağını düşünüyorum. Bu anlamda inisiyatif ortaya koyan bir milliyetçi platformun varlığının da farkındayım, hatta bir konferanslarına da katıldım; "Milli egemenlik platformu". Akıllıca bir süreç yürütüyorlar, hayırlara vesile olur inşallah.
 
Esenyurt Belediyesi'ne Kayyum Atanması
 
AKP'nin seçim yasasında "Adayın seçilmesine mani olabilecek, hakkında devam etmekte olan sonuçlanmamış davalarının olmaması gerekir" şeklinde yasal düzenleme yapması mümkünken bunu bilerek yapmıyor.
Çünkü;
AKP, seçim ile alamadığı yerleri kayyum atama yöntemiyle almayı kendine mahsus "demokrasi"sinde rutine dönüştürdü, yöntem haline getirdi.
AKP, etnik ayrımcı Kürt hareketine gerekçe olacak zeminin oluşması için keşke hatalar yapıyor diyebilsem aksine adeta destek olup, teşvik ediyor, ondandır ki; sıfır düzeyde teslim aldığı terörün maksimum düzeye ulaşması bundandır.
Kanaatim o ki; Erdoğan ve Cumhur ittifakı BOP gereği etnik ayrımcılığı gerekçeleri ile kızıştırarak sözde Kürdistan'ın inşasına katkı sağlıyorlar. Apo'nun TBMM'si kürsüsüne davet edilmesi de bu sürecin bir parçasıdır. Olur mu efendim diyenlere cevabım "sizler BOP eşbaşkanıyım diyen Erdoğan'nın, BOP projesi bir safsatadır, benim de eşbaşkanlığım sözkonusu değildir" dediğini duydunuz mu. Ya da bugün kendisine Türk milliyetçiliği hareketinin "liderliği" atfedilen Devlet Bahçeli'nin "Apo gelsin TBMM'inde konuşsun" diyebileceğini bizlere hangi tehdit altında kimler inandırabilirdi.
Esenyurt belediye başkanının seçim öncesi kesinlikle aday olamamasını gerektiren yeterli ve somut gerekçeler belliyken; seçildikten sonra aynı gerekçeler üzerinden "sen bundan bundan dolayı suçlusun, tutukluyoruz" demek olsa olsa etnik ayrımcılığı tahrik ederek kızıştırmak ve kayyum atamaya zemin hazırlamaktır.

Aslında cumhur ittifakı sistem değişmeden çok önce kurulmuştu

7 Haziran 2015 seçimlerinde AKP tek başına iktidar olamadı (258 vekil çıkarmıştı). MHP ise oyunu artırmış 80 vekil çıkarmıştı.

Devlet Bahçeli malum olduğu üzere istikşafı görüşmeler adı altında top çevirip sonra taca çıkarıp hakemin maçı bitirmesine kadar zaman kazanıp maçı (AKP'yi tekrar iktidara taşıdı) kurtardı, erken seçime gidildi. 1 Kasım 2015 erken seçim yapıldı AKP büyüdü 317, MHP küçüldü 40 milletvekili çıkardı; AKP'ye kazandırırken kendisine kaybettirmişti.
Günü geldi seçim yapıldı; daha üç ay önce tek başına iktidar olacak vekili çıkaramamış AKP, Türkiye'de ne oldu da üç ay sonra yapılan seçimde ezici çoğunlukla birinci parti olmuştu. Çünkü terör "hortlatılmış" PKK en acımasız eylemlerini seçim hükümeti sürecinde gerçekleştirmişti.
Daha sonra Erdoğan ile ters düşen, kadrosu ile AKP'den tasfiye edilen Davudoğlu PKK'nın terör eylemlerinin azdığı doksan günlük sürece ilişkin "Karanlık günler" demişti. Erdoğan'a "Bu üç ay içinde ne olup bittiğine ilişkin bildiklerimi anlatırım" tehditinde bulunmuş ancak muhtemeldir ki Erdoğan da ona "İstersen anlat; ikimize de hesap sorarlar" dediği için kurduğu o cümle ile ne demek istediğini detaylandırmadı. Davudoğlu'nun kurduğu bu cümledeki gizli mesaj "Güvenlik endişesi yaratmak için kontrol altında terörle oy devşirmeyi planladık" demek değil de nedir. Nitekim Davudoğlu "Ankara Gar patlaması ile bizim oyumuz artmıştır" diyerek bir anlamda itirafta bulunmuştu.
Günümüze gelince; AKP iktidarı dolayısıyla cumhur ittifakı zorda, Devlet Bahçeli yine devrede, PKK terörü yine hortladı, ne garip; Erdoğan bir daha cumhurbaşkanı olmak istiyor; DEM'e ihtiyacı var, açtığı yolda peşinden gitmekte olan CHP'ye ihtiyacı var, MHP ile zaten etle tırnak gibiler...ne garip, herkes de onun dediğini yapıyor; Zafer Partisi ve İYİ PARTİ hariç.
Ben mi çok kötüyüm yoksa devletimizi ortak aidiyetimizden çıkarıp tamamen siyasallaştırarak AKP'leşmiş hale getirenler mi; sizler karar verin. Onlar için, aidiyet duyduğumuz Türkiye Cumhuriyeti Devleti değil, cumhur ittifakı birleşenleri ile takviye edilerek AKP'leştirilmiş devletin varlığı ve iktidarının devamı önemli.
 
Sağanak sağanak milliyetçi parti yağıyor
 
Var mı daha, egosu tatmin edilecek birileri; ticari yağma için paravan şirket kurulduğu gibi siyasi yağma varmış gibi her ay bir yeni parti kuruluyor.
Siyaset kurumunu siyasi yağmaya teşne bir yapıya dönüştüren bizatihi bu ucube sistemin kendisidir; etrafında üç beş siyasi celep ile bir güçlü tenin apış arasına tutunarak pazarlık yapılıp istenenin alınıp dengelerin değiştirebildiği bu sistemde parti enflasyonu oluştu.
Siyasi celeplerin siyaset kurumunun namusunu kirlete kirlete, adını çıkardıkları kanıksanmış bu durum genel hal aldı. Ne yapalım bize de "alın başınıza çalın" demek düşüyor.
Bugün siyaset kurumunun daha da parçalanmasına değil birbirinden türemiş siyasi partilerin birleşmesine ihtiyaç var. Tavsiyem odur ki; siyasi inanmışlığımız ve adanmışlığımız suiistimal edilerek narsis siyasi celeplerin üzerimizden ego tahminlerine müsaade etmeyelim.